3 Ocak 2011 Pazartesi

AHMET MARANKİDEN SAĞLIK ÖNERİLERİ

AHMET MARANKİDEN SAĞLIK ÖNERİLERİ
"Devlete hiç ilaç masrafım olmadı."  Prof.Dr. Ahmet Maranki
Ahmet MARANKİ üniversitede okurken yaşadığı mide yanması şikayeti dışında hiçbir sağlık sorunu olmadığı söylüyor ve bunu da uyguladığı sağlıklı beslenme ve yaşam programına bağlıyor. Yemeği yemeyi de yapmayı sanat olarak gören Maranki’nin severek yaptığı 145 yemek tarifi var.
Ahmet Maranki ile RöportajKozmik enerjiyle tanışmadan önce, yani çocukluğunuzda nasıl beslenirdiniz?
- Benim çocukluğum Kastamonu İnebolu’da, çok şirin bir köy olan Çamlıca Köyü’nde geçti. Çamlar içinde, önünde deniz olan bir köy. Çiftçilik, tarım yapıldığı için hakiki süt, tereyağı, gerçek tavuk gibi şeyler yiyorduk. Yani çocukluğum çok doğal besinleri yiyerek geçti. Biz bağırsaklarımız bozulduğunda antibiyotik almazdık, kızılcık tarhanasından yapılan çorbayı içerdik. Dağ çileği, ahlat, alıç yerdik, ormandaki tabii olan her şeyi yeme imkanımız vardı. Yani İstanbul’a sağlam bir alt yapıyla geldim.
Kaç yaşınıza kadar annenizin yemeğini yediniz?
- Uzun süre annemin yanındaydım. Lisede de, üniversitede de. Genelde evde yemek yerdik. Babam işçi, annem ev hanımı olduğu için dışarıda yemek yemek bizim için zordu. Annem köyden gelen mamullerle yemek yapardı. Her yaz köye gider, dönerken turşularımızı, eriştelerimizi, yufkalarımızı, peynirimizi yüklenip gelirdik. 61’li yıllarda köyde beyaz ekmekle tanıştım. Herkese sadece bir dilim düşerdi. Bir yıl beyaz ekmek yedim. Şu an beyaz ekmek yemiyorum, siyah ekmeği tercih ediyorum. Bir gün çavdar, bir gün mısır, bir gün yulaf emeği yerim.
İnebolu mutfağından aklınızda kalan neler var?
- En çok hoşuma giden kızılcık tarhanasıydı, çok da faydalıdır. Bir de yoğurtlu tarhana yaparlar, onu da çok seviyordum. Kızılcık tarhanasının içine boy dalı (çemen) koyarlardı. Çemen, dışarıdan gelen mikropları bir anda öldürme yeteneğine sahiptir. Tabii zararlı şeyler de vardı o yediklerimizin arasında. Örneğin kulaklı makarna (Haluşka) diye bir yemeğimiz vardır, mantının büyüğü. Dört köşe açılır, içine maydanozlu kıymadan yapılan iç konur ve suda haşlanırdı. Bunu tabak tabak yerdik. Et olmayınca içine patates ya da sebze koyarak da yapılırdı. Bunları yiye yiye kilo alırdık. Ama köyde bunu yakmak kolaydır. Çünkü akşama kadar tarlada ter döküp durursun. Kafkasya’ya göreve gittiğimde bir gün Çeçenler bizi bir yemeğe davet ettiler. Milli yemekleri haluşkayı ikram ettiler. Baktım dört katlı bir tencere. En altta su kaynıyor. Oradan çıkan buhar altı delikli olan diğer tencerelere geçiyor. Yani yemeği buharda pişiriyorlar. Buharda piştiği için 4 tabak yedim ama rahatsız olmadım. Kastamonu’nun mutfağı çok zengindir, annem çok güzel türlü yapardı.
ÇILBIRIN PÜF NOKTASI
Siz de yemek yapar mısınız?
- Çok iyi çılbır yaparım. Suyu kaynatıp, yumurtaları içine tek tek kırıyorum. Bir püf noktası söyleyeyim, suyun içine bir miktar yağ koyuyorum ki yumurta olduğu yerde dursun. Yumurtalar pişince, suyu süzdürüp servis tabağının içine alırım. Önce bol sarımsaklı süzme yoğurdu, sonrada tereyağlı biberli sosunu yapar, bunun üzerine dökerim. Besin değeri çok yüksek ve sağlıklıdır. Yemek bir sanattır bana göre, yemek yapmak da, yemek yemek de bir sanattır.
Peki en sevdiğiniz ve en nefret ettiğiniz iki yemek?
- Hiçbirinden nefret etmem. 145 yemek tarifim var. Bunların hepsini severek isteyerek yaparım. Ama tavuk ve et dönerinden nefret ediyorum. Döner en çok sevdiğim yemekti ama bu şartlarda yapılanlar değil. Bakın İnebolu’da döner meşhurdur, kuzu etinden yapılır, kalınlığı 35-40 santimi geçmez. Meşe odunu köz haline getirilip, gözlere konur. Kesinlikle ete yaklaştırılmaz. Etle ateş arasında 20 santim aralık olmalıdır. İşte ben böyle yapılan dönerle büyüdüm, onun için her döneri yiyemiyorum.
Eşinizin yaptığı yemekler arasından en çok sevdiğiniz hangisi?
- Eşim Kafkasyalı olduğu için onun haluşkası var, onu bir sanat gibi dokuyarak yapar. Hamur açılır (bizim unumuz kepekli undur), içini hazırlarız; maydanoz, dereotu, soğan ve bütün baharatlar. Elmas Hanım iç doldurduğu yufkaları hilal şekline getirir, buhar tenceremizin içine koyar. Üzerine bol tereyağlı sarımsaklı yoğurdu döküyoruz.
Dışarıda yemek yer misiniz? Yerseniz ne tür lokantaları tercih edersiniz?
- Her yerde yemek yemem, eşimin yaptığı yemekleri tercih ederim. Bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tesislerinde yemek yerim. Çünkü oralara danışmanlık yapıyorum. Yemek pişen mutfaklarını gördüm, denetimlerini yaptım, onun için gönül rahatlığıyla yiyebiliyorum ve misafirlerimi de oraya götürürüm. Bir de çocukluğumdan beri gittiğim balık lokantalarım var. Bunlardan biri Çekmece’deki Reis’in Yeri. Asla çiftlik balığı yemem, kimseye de önermiyorum. Bir yere davet edildiğimde ne yiyeceğimi soranlar var. Doğrusu da bu. Beni davet ediyorlarsa, benim ne yiyeceğimi de düşünmesi lazım. Beni Amerika’da çok önemli bir kişi yemeğe davet etti. Bu kişi Yahudi’ydi. Üç gün önceden bizim ne yiyeceğimizi sormaya başladı, işte davet budur. Gittiğim yerde herkes Maranki Hoca ne yiyecek diye bakıyor. Yemezsen olmuyor. Daha önceden benim ne yediğimi bilip hazırlık yapsalar bir sorun olmayacak. Herkes rahat edecek.
BAŞAĞRISINA SARMISAK TABLETİ
Bu kadar sağlıklı besleniyorsunuz, hiç mi hastalanmıyorsunuz, hiç mi derdiniz yok?
- Şeytan kulağına kurşun, şu ana kadar bilinen hiçbir operasyon geçirmedim. Sadece tırnağıma bir taş düşmüştü, onun için bir kere narkoz aldım. Bunun haricinde bir şeyim olmadı. Üniversite yıllarında mide yanması için ilaç aldım. Üniversite bitince o sıkıntılar da geçti. Besin desteklerini keşfettim. Bu tabletleri önce kendim kullanıyorum. Örneğim başım ağrıyorsa ve nedeni tansiyonsa hemen bir sarımsak tableti yutarım. 33 yıllık devlet hayatımda, sağlık karnemin üstünde sadece bir tane cihaz yazılıdır, o da oksijen cihazı. Devletime başka hiçbir ilaç masrafım olmamıştır hatırlayabildiğim. Annem doktora gidemediği için 3-5 romatizma ilacı yazılmıştır belki.
Arada bir tüm kurallarınızı yıkıp, canınızın istediği gibi yemek yiyor musunuz? Kaçamak yapıyor musunuz?
- Bazen balık ya da et kaçamağı yapabiliyorum. Tabii keçi eti, kuzu eti olursa. Memleketteki odun ateşindeki dönere hiçbir zaman hayır demiyorum. Bir davette et yemek zorundaysam, bizim virüsleri, bakterileri önleyen haplarımızdan yemek öncesinde dört tane atıyorum sonra yiyorum. Benim kaçamağım da işte böyle oluyor.
10 SAĞLIK TAVSİYESİ
* Her sabah bir kere içine bal ve limon suyu katılmış ılık su içsinler.
* Yemeklerini karıştırarak pişirmesinler. Proteini, karbonhidratı, şekeri karıştırmadan ayrı ayrı yesinler. Yavuz Sultan Selim her gün bir çeşit yemek yermiş. Bir gün et, öbür gün lahana, öbür gün tatlı...
* Hormonlu hayvanları, çiftlik balıklarını yemesinler.
* Yemekleri de çok pişirmesinler.
* Her gün başta yeşil çay olmak üzere, bitki çaylarını hayatlarından hiç eksik etmesinler. Bu arada da mutlaka her gün 3-5 tane fındık, ceviz, badem, kuru üzün, hurma yesinler.
* Beyaz ekmeği sofralarından kaldırsınlar. Siyah çayı az içsinler.
* Manyetik dalgalardan uzak dursunlar.
* Evleri daima güneş alacak durumda olsun.
* Bir dakikada dört derin nefes alsınlar.
* Manevi terapi yapsınlar. Bu kimine göre, yogadır, reiki’dir. Ben namaz diyorum, oruç diyorum, güzel görme, güzel düşünme, yardımlaşma, sadaka diyorum. Bütün bunlarla beraber kalan ömür kaliteli yaşanır.
BEDEN TEMİZLİĞİNİ DOLUNAYA DENK GETİRİYORUZ
Beden temizlemesi için nasıl beslenmeli?
- Beden temizliğini yılda iki defa, ilkbahar ve sonbaharda yapıyoruz. Yaza sağlıklı girmek için mutlaka ilkbaharda beden temizliği yapacaksınız. Yazın yiyoruz, bu sefer kış için sonbaharda eylül, ekim, kasımda yine bir temizlik yapıp, kışa mutlu girmek lazım. Bu temizlik ayın çekim kuvvetine göre yapılıyor. Yani Recep, Şaban, Ramazan, Muharrem ayları gibi aylardan bahsediyorum. Şimdi Recep ayındayız. 14’ü dolunayın en büyük olduğu aydır. Yani bedenimizi en kuvvetli çektiği zaman. Biz bundan 7 gün önce bu detoksa başlıyoruz. 7 gün boyunca, sabahları kırmızı pancar, elma, ıspanak, havuç, lahana, tere, turp gibi (mevsimine göre) gıdaların suyunu sıkıp, içine bir tatlı kaşığı zeytinyağı koyup üst üste iki bardak içiyorsunuz. Öğlen mevsim sebzesiyle yapılmış bir yemek ve yanında salata yiyorsunuz. Aralarda yeşil ve meyve çayları içiyorsunuz. Akşam güzel bir türlü yapıp (buharda pişecek), yanına bir meyve yiyorsunuz. Bir de doktor kontrolünde lağman öneriyoruz. 7 gün boyunca bunu yapıp bedeni temizliyorsunuz. Son gün de limon suyuyla karıştırılmış zeytinyağı içmelerini öneriyoruz. Mart, nisan, mayıs, eylül, ekim, kasım aylarında bedenlerini temizlerlerse, kalan ömürlerini daha kaliteli yaşarlar diye düşünüyorum.
Çocuklarının zeki olmasını arzu eden ana ve babaya neler tavsiye edersiniz?
- Vücudu kirli olan anne, babadan doğan çocuklar hasta doğuyor. Bahsettiğim beden temizliğini yapan anne, çocuğuna kendisinde olan rahatsızlıkları asla geçirmez. Annelere evlenmeden ve çocuk yapmadan önce mutlaka beden temizliğini yapmalarını öğütlüyorum. Çocuğu olmayanlar ve sağlıklı çocuklar dünyaya getirmek isteyenler mutlaka beden temizliği yapsınlar. Mevsimindeki meyve ve sebzeleri tüketsinler.
FASULYE ÇULLAMASI TARİFİ
Fasulye çullaması çok şifalıdır. Fasulyeyi temizle, bol suda haşla. Diğer tarafta, soğanlı, bol domatesli, kıymalı bir sos hazırlıyorsunuz. Haşlanmış fasulyeyi bir tepsiye koyup, üzerine bu sosu döküyorsunuz. Ben bunun yanında bir de mevsim salatası yiyorum. Yemeğin arkasından asla tatlı yemem. Bir saat sonra yeşil çay içerim. Eğer canım isterse mevsimine göre incir tatlısı, kabak, ayva tatlısı yiyebilirim.
YAZLIK KIŞLIK TÜRLÜ KAVURMASI
Annem patlıcan, kabak, domates, fasulye, biberle türlü kavurması pişirirdi. Yazın ne sebze bulursanız küçük küçük doğrayın, önce soğanı yağda hafifçe kavurun. Sonra içine doğradığınız sebzeleri ilave edin. Bir süre daha kavurun. Sonra çok az su ilave edip, tencerenin kapağını kapatın. İsterseniz üstüne yumurta da kırabilirsiniz. Kışın ise bu kavurmayı kereviz, pırasa gibi mevsim sebzeleriyle yapabilirsiniz. Hem çok leziz, hem de çok sağlıklı olur.
MARANKİ’NİN ÖĞLE YEMEĞİ YOKTUR
Her şey mevsiminde yenmeli, öncelikle bunun altını çiziyorum. Yediklerim mevsimine göre değişir. Sabahları her gün köyden gelen yumurtalarımızdan yerim. Bir gün katı, bir gün rafadan yumurta yerim. Mutlaka tarla domatesinden yapılmış menemen yerim. Sofrada mutlaka keçi peyniri, kaşar ya da lor olur. Kerevizlerin, pazıların köklerini biriktiririz, zaman zaman bunları kavurup üstüne yumurta kırarız. Bir gün menemense, bir gün pazı, bir gün lor, bir gün kerevizle yeriz yumurtamızı. Bunun yanında balımı asla eksik etmem. Köyümüzün bir deli balı var ama ondan az yerim. Bir çay kaşığını geçmez çünkü içinde zakkum var onun için çok tesirli. Yüzünüze, elinize sürün, yaraları anında geçirir. Mutlaka üç su bardağı dolusu yeşil çay içerim. Çayımı balla tatlandırırım. Ortada mevsimdeki maydanoz, tere, roka, soğan, marul gibi bol yeşillik olur. Bunları asla doğramam. Türkiye’den başka bir yerde salatayı doğramazlar, elle kopararak yaparlar. Her sabah 04.30’da kalkarım. Önce iki bardak ılık suyumu içerim. Daha sonra besin tabletlerimi ve elma sirkesini balla karıştırarak içerim. Dört saat sonra da kahvaltımı yaparım. Asla öğle yemeği yemiyorum. Maranki’nin öğle yemeği yoktur. O yüzden çok kuvvetli bir kahvaltı yapıyorum. Besin değeri yok olsun diye ekmeği kızartırım. Tabii ki akşama kadar aç kalmıyorum. Arada yeşil çaylarımı, meyve çaylarımı içerim, bir iki tane mevsim meyvesi yerim. Akşam yemeğine gün batımında otururum. Yemekleri yerken kesinlikle protein ile karbonhidratı, tatlıyı karıştırmamamız lazım. Hürriyet/Pazar 15.08.2010

Prof.Dr. Ahmet MARANKİ Ahmet MARANKİ

Sorularınız için : info@maranki.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...