30 Ocak 2011 Pazar

KANSERDE TAMAMLAYICI YAKLAŞIMLAR

KANSERDE TAMAMLAYICI YAKLAŞIMLAR

Ağrı, duygu bozuklukları ve endişede tamamlayıcı tedaviler

Kanserli hastalarda çeşitli dönmelerde ağrı, endişe ve duygulanım bozuklukları sık olarak ortaya çıkmaktadır. Kanser tanısının konmasından sonra tanıya bağlı, seçilecek tedavi yaklaşımı, hastalığın tekrarlaması veya takipte yapılan tetkik ve muayenelere bağlı kişide endişe ve moral bozukluğu dönemleri sık olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastalığın tanısı veya tedavisi için uygulanacak cerrahi veya biyopsi gibi işlemler ile kemoterapiye bağlı ağrı, sıkıntı, bulantı ve kusma gibi yakınmaların olması beklenmektedir. Hastalığın ileri safhalarında ağrı, sıkıntı ve moral bozukluğu gibi yakınmaların giderilmesi uygulanacak tedavinin başarısı ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi açısından önemli bir hedef haline gelmektedir.

Standart tedavi yaklaşımları bu yakınmaların azaltılmasında bazen başarılı olamamakta veya yan etki nedeni ile uygulanamamaktadır. Akupunktur, masaj ve akıl-vücut teknikleri ve diğer tamamlayıcı tedavi yöntemleri, bu yakınmaların azaltılması açısından yararlı olabilmektedir. Tamamlayıcı tedavi ile alternatif tedavi arasında ayırımını iyi yapılması gereklidir. Alternatif tedavi yöntemlerinin çoğu sahteciliğe dayanmakta olup, kişiye de zarar verebilmektedir.

Günümüzde bilimsel olarak etkinliği gösterilmiş tamamlayıcı tedavi yöntemleri ile konvansiyonel tedavi yöntemlerinin birleştirilmesiyle integratif tedavi olarak isimlendirilen yöntem geliştirilmiştir. Müzik, masaj tedavisi ve akupunktur gibi tamamlayıcı tedavi yöntemlerinde hasta pasif rol oynarken, kendi kendini hipnoz, yoga ve meditasyon gibi yöntemlerde hasta aktif olarak rol oynamaktadır. Aşağıda kanserli hastaların bazı yakınmalarının giderilmesi için uygulanabilecek tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden bahsedilmektedir.

KANSER İLE İLİŞKİLİ AĞRI

Kanserli hastalarda ağrı sık olarak görülmekte olup, tanı veya tedavi işlemlerine bağlı, doğrudan kanser kitlesinin çevre dokulara basısına veya organı çevreleyen zarı germesine bağlı veya tedavilere bağlı olarak gelişebilmektedir.
Orta veya şiddetli derecede ağrısı olan hastalarda akupunktur, masaj, hipnoz ve gevşeme gibi tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin uygulanması önerilmektedir. Bu yöntemlerin uygulanmasında hastanın isteği, yöntemin zarar-yarar oranının değerlendirilmesi gibi faktörler göz önüne alınmalıdır.

İşleme bağlı ağrı: tamamlayıcı tedavi yöntemleri bu konuda yardımcı olabilmektedir. Özellikle işleme bağlı ağrı duyulması ve şiddetinde korku, endişe ve şiddetli ağrı duyulacağı beklentisi önemli rol oynamaktadır. Bu durum, işlem esnasında gereksiz yere yüksek miktarda ağrı kesici ve sakinleştirici ilaç kullanılmasına ve işlem esnasında hasta ile yeterince işbirliği yapılamamsına neden olmaktadır. Lomber ponksiyon, kateter takılması, kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi, endoskopi, meme ve cilt biyopsisi gibi işlemler esnasında tamamlayıcı tedavi yöntemi uygulanmasının yararlı olduğu gösterilmiştir. Çocuklarda yapılan bir çalışmada kemik iliği aspirasyonu öncesinde hipnoz veya bilişsel davranış tedavisi yapılmasının ağrı şiddetini azaltmada yararlı olduğu gösterilmiştir. Her iki tedavi yaklaşımı endişe ve stresi azaltarak etki göstermekte olup, hipnozun etkinliği daha yüksek bulunmuştur.

Hastalar girişimsel işlem, kemoterapi veya radyoterapi öncesinde uygulamak üzere kendi kendini hipnoz ve gevşeme teknikleri gibi akıl-vücut yöntemleri öğrenebilirler. Bu tekniklerin öğrenmesi hızlı ve kolay olmaktadır. Ayrıca sık olarak kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi yapılan çocuk kanser hastalarında da yararlı olabilmektedir.

Müzik tedaisi de bu konuda yararlı olarak kullanılan bir diğer tamamlayıcı tedavi yöntemidir. Fakat hastaların çoğunluğunun müzik tedavisi yerine ağrı kesici uygulama yapılmasını tercih ettikleri unutulmamalıdır. Bu konularda hastanın tercihi ile yapılması planlanan işlemin ağrı şiddeti büyük önem taşımaktadır. Günümüzde çoğunlukla konvansiyonel yöntemlerle yukarıda bahsedilen yöntemler birlikte kullanılmaktadır.

Kanser kitlesinin tutulumuna bağlı ağrı: kanser ağrısının çoğu kanser kitlesinin çevre doku veya organlara basısı ile sinirlere basısından kaynaklanmaktadır. Omuriliğe bası yapan omurga kemiğinde bulunan kanser kitlesinin tedavisinde steroid tedavisi, radyoterapi, kemoterapi veya cerrahi gibi işlemlerin biri veya bir kaçı kullanılmaktadır. Kanser kitlesine komşu organların tıkanması ile oluşan kanser ağrısının tedavisinde cerrahi girişim ön planda düşünülmektedir. Ek olarak ağrı kesici tedavilerin de kullanılabilir. Bahsedilen ani çıkan bu ağrıların tedavisinde tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin tek başına uygulanmasının başarı şansı çok düşüktür ve pratik değildir. Böyle ağrılarda kısa sürede detaylı araştırmalar yapılıp uygun tıbbi tedavinin seçilmesi büyük önem taşımaktadır.

Ağrının akut evresi geçirildikten sonra sağlanan ağrı kontrolünün idame edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu yapılırken tedavinin yan etkileri de olabildiğince az tutulmalıdır. Örneğin kuvvetli ağrı kesicilerden olan opyoidlerin kullanılması ile kabızlık gelişebilmekte, bu da hastaların uzun süreli dışkı yumuşatıcı ve barsak hareketlerini arttırıcı ek ilaçlar kullanmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak barsak hareketlerinde bozukluk ek bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun süreli nonsteroid antiinflamatuvar ilaçların kullanılması mide-barsak sisteminde kanamaya neden olabilmektedir. Uzun süreli ağrı ve opyoid ilaç kullanımı depresyona neden olabilmektedir. Bazen de opyoid ilaçlara karşı tolerans gelişmekte ve ilacın dozunun arttırılması veya başka bir ilaç ile değiştirilmesi gerekmektedir.

Bu konuda randomize çalışma olmamakla birlikte uzun süreli ağrısı olan hastalarda tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin uygulanmasının opyoid veya nonsteroidal antiinflamtuar ilaç gereksinimini azaltabileceği düşünülmektedir. Özellikle masaj gibi hastanın pasif kaldığı yöntemler yararlı olabilir.

Aktif katılım tercih eden hastalarda ise akıl-vücut teknikleri tercih edilebilir. Gevşeme ve imgesel çalışma ağrı şiddetini ve ağrı kesici ihtiyacını azaltarak ilaçların yan etkilerinde azalma sağlayabilir. Kansere bağlı ağrının tedavisinde hipnoz kullanılması yoğun olarak araştırılmış ve mukozit ağrısı dahil ağrı tedavisinde yararlı olduğu gösterilmiştir. Nöropatik ağrı olarak isimlendirilen sinir kökenli ağrılarda ağrı kesici ilaçların fazla bir etkinliği bulunmamaktadır. Bu hastalarda akıl-vücut teknikleri kullanılarak ağrı eşiği arttırılabilir ve ağrı derecesi azaltılabilir.

Aylarca veya yıllarca uzun süren ağrı, hastada moral bozukluğu ve strese neden olmakta, bu da yakın çevresi ile iletişiminin bozulmasına neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda tamamlayıcı tedavi yöntemleri moral bozukluğu ve endişenin azalmasını sağlayarak yaşam kalitesinde düzelme sağlayabilmektedir. Masaj tedavisi veya refleksoloji (ayak masajı) süreğen kanser ağrılarında yararlı olduğu bir çok çalışmada gösterilmiş ve bir çok hastanenin programına dahil edilmiştir. Masaj tedavisi bu konuda deneyimli ve eğitimli kişiler tarafından yapıldığında oldukça güvenlidir. Hastalar masaj tedavisinden sonra rahatlama hissetmektedirler.

Akupunktur; girişim sonrası (örneğin diş çekimi) oluşan akut ağrılarda veya baş ağrısı gibi kronik ağrıların tedavisinde başarılı olarak uygulanmaktadır. Vücut içinde opyoid sinir ileticilerini uyararak ağrıyı azalttığı düşünülmektedir. Akupunkturun kanser ağrısında etkinliği tartışmalı olmakla birlikte bazı çalışmalarda nöropatik ağrı gibi tedaviye dirençli ağrılar dahil, ağrı şiddetinde azalma sağlayarak yararlı olduğu gösterilmiştir. Akupunktur iğneleri insülin iğnesinden ince, steril ve tek kullanımlık iğnelerdir. Bu iğnelerin cilde uygun bölgelere yerleştirilmesi işleminin ağrısı az veya hiç yoktur; dokuya verdiği hasar ise diğer enjeksiyonlara göre daha azdır. Bu nedenle oldukça güvenlidir. Steril olmalarına rağmen nötropenik, trombositopenik veya kalp kapağı bozukluğuna bağlı endokardit riski taşıyanlara uygulanmaması önerilmektedir. En önemli dezavantajı maliyeti ve akupunktur uzmanına sık gitme ihtiyacının olmasıdır.

Kanser tedavisi ile ilişkili ağrı: kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedaviler sonrası ağrı gelişebilmektedir. Özellikle nöropatik ağrıların tedavisi zordur. Akupunktur torakotomi, mastektomi ve radikal boyun diseksiyonu gibi operasyonlara bağlı nöropatik ağrılarda yararlı olmaktadır. Taksanlar veya platinum grubu kemoterapi ilaçları etkili bir tedavisi olmayan periferal nöropatiye neden olmaktadır. İlaçlara bağlı nöropati yakınmaları aylarca devam edebilmekte ve yavaş düzelme göstermektedir. E vitamimi, alfa lipoik asit ve glutamin gibi diyetsel desteklerin kullanılması yararlı olabilmektedir. Akıl-vücut teknikleri ve masaj gibi yöntemler kanser dışındaki karpal tünel sendromu, şeker hastalığına bağlı nöropati ile HIV ile ilişkili nöropati gibi hastalıklarda araştırılmış ve farklı sonuçlar bildirilmiştir.

Endişe, moral bozukluğu ve diğer duygu bozuklukları: kanser tanısı ve tedavi yaklaşımları, hastaların çoğunda psikolojik bozukluklar gelişmesine neden olmaktadır. Özellikle ölüm korkusu, fiziksel olarak çirkin göründüğünü düşünme, hareketsizlik, çevre insanlarla iletişimin azalması ve ağrı birçok olay hastanın psikolojik durumunu etkilemektedir. Hastaların çoğunda tanı konmamakla birlikte depresyon bulunmaktadır. Böyle hastalarda endişe giderici ilaçlar ve depresyon ilaçları yararlı olabilir. Fakat bazı hastalar tıbbi tedaviden tam yarar görememektedirler. Akupunktur, masaj tedavisi, müzik tedavisi ve akıl-vücut yaklaşımları, gevşeme teknikleri ve meditasyon gibi tamamlayıcı yöntemlerin endişe, depresyon ve sıkıntı gibi yakınmaları azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca bir çalışmada bu yaklaşımların olumlu etkilerinin en az 6 ay devam ettiği gözlenmiştir. Hormonal tedavi kullanan meme ve prostat kanserli hastalarda akupunkturun tedavi ile ilişkili duygu değişikliklerini olumlu etkilediği gösterilmiştir. Masaj tedavisi de kişinin kendisini daha iyi hissetmesini sağlamaktadır. Müzik tedavisi de kemik iliği nakli gibi ağır tedavilerde stresin azaltılmasında yararlı bir diğer basit tamamlayıcı tıp yöntemidir.

Tamamlayıcı tedavi yaklaşımlarının hastaya başlanmasından önce panik atak, intihar etme eğilimi gibi ciddi psikolojik sorunlar olup olmadığının değerlendirilmesi açısından psikiyatrik değerlendirme yapılması gerekebilir. Endişe gidericilerin bazı yan etkilerinin olması, depresyon ilaçlarının etkisinin haftalar sonra başlaması nedeni ile tamamlayıcı tedavi yaklaşımları bu tedavilere yardımcı olarak kullanılabilir. Tamamlayıcı tedaviler, hastanın kanser tanısı veya hastalığın tekrarlaması gibi onun moralinin bozabilecek haberlere karşı daha dayanıklı olmasını sağlayabilir.

Uzun süreli psikolojik yakınmaları olan, yoğun endişesi bulunan veya ağır depresyon geçiren hastalarda en önemli tedavi yaklaşımı tıbbi tedavi uygulanmasıdır. Fakat uygun hastalarda tamamlayıcı tedavi eklenmesi ile tıbbi tedavide kullanılan ilaçların dozlarında veya miktarında azalma sağlanabilir. Böylelikle tıbbi tedavilerin istenmeyen yan etkileri azaltılabilir.

Bazı hastalar hastalığa bağlı psikolojik ve fiziksel yakınmaların giderilmesinde çeşitli bitkisel veya diyetsel destekler kullanmaktadır. İnsanlar genellikle bu ürünlerin yan etkisi olmadığını ve tıbbi tedavi ile herhangi bir etkileşime girmediğini düşünmektedirler. Halbuki bütün bu destek ürünleri vücuda girdiğinde biyolojik olarak aktivite göstermekte, vücutta bazı kimyasal olayların başlamasını tetiklemektedir. Bu nedenle kemoterapi, radyoterapi veya cerrahi tedavi planlanan hastaların bu tür ürünleri kullanmamaları yararlı olur. Ayrıca takip eden hematolog veya onkolog kullanılabilecek güvenli ve yararlı olabilecek ürünlerin seçilmesinde yardımcı olabilir. Alınan bitkisel veya diyetsel destek ürünleri ilaçları metabolize eden enzim sistemlerini etkileyebilir, pıhtılaşmayı bozarak kanamaya neden olabilir ve ilaç-bitkisel ürün etkileşimine neden olabilir. St John’s sıvısı birçok ilacın metabolizmasını etkilemektedir.
Kanser hastalarında duygu bozuklukları için kullanılan bitkisel ürünler ve yan etkileri (bu ürünlerin kanser hastalarında kullanılmaması önerilmektedir):

Kava kava: endişe tedavisinde kullanılmaktadır. Santral sinir sistemi üzerine baskılayıcı özellikte olan ilaçlarla birlikte etkileri arıyor ve aşırı baskılanmaya neden olabilir. Ayrıca karaciğer fonksiyonlarını bozabilir.

Efedra: Astım, uyarıcı ve iştah kesici olarak yaygın kullanılmaktadır. Sempatik sinir sistemi uyarıcısıdır. Kalp bozuklukları, nöbet, psikotik bozukluk gelişimine neden olabilir. St. John’s solusyonu: depresyon, mevsimsel duygu bozuklukları ve endişe gibi durumlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Serotonin, dopamin, norepinefrin, gamaamino bütirik asitin geri alımını engelleyerek etki göstermektedir. CYP3A4 enzim sisteminde metabolize olan ilaçların etkinliğini değiştirir. İrinotekan ve tamoksifen isimli ilacın tedavi edici etkisini azaltır.

Valeryan: uyumayı kolaylaştırdığı için kullanılmaktadır. Gamaamino bütirik asit ve benzodiazepin yolağı üzerinden etkisini gösterdiği düşünülmektedir. Barbitürat ve benzodiazepinlerle birlikte kullanıldığında her ikisinin etkinliği artmakta ve aşırı uyku hali oluşabilmektedir. Ayrıca kullanımı kesildiğinde kesilme sendromu olarak isimlendirilen bağımlılık bulguları gözlenir.

Passionflower: uykusuzluk, endişe, nöbet, sinir ağrısı, opyat veya benzodiazepin gibi ilaçların kesilme yakınmalarının azaltılmasında kullanılmaktadır. Gamaamino bütirik asit reseptörlerini uyararak etki gösterdiği düşünülmektedir. Santral sinir sistemi üzerinde etkili olan ilaçların uyuşturucu etkinliğini arttırır.

Ginkgo biloba: unutkanlık, çevresel damar sistemi hastalıkları, seksüel bozukluk ve saç dökülmesi için kullanılmaktadır. Zihinsel düzelme, günlük yaşamsal aktiviteler ile duygu durumunda düzelme sağlamaktadır. Kanama ve nöbete neden olduğu vakalar bildirilmiştir.

Kanser hastalarında duygu bozuklukları için kullanılan diyetsel destek ürünleri:

S-adenozil metiyonin: standart trisiklik antidepresanlara eşdeğer düzeyde antidepresan aktiviteleri bulunmaktadır. Bipolar hastalarda manik atağı başlatabilmektedir.
Fenilalanin: monoamino oksidaz inhibitörlerinin etkilerini arttırabilir. Omega-3 yağ asitleri ve özellikle dokosaheksaenoik asit duygu durumunu düzenleyicidir.

Düşük folat düzeyi: fluoksetin tedavisine yetersiz yanıt ile ilişkilidir. Saptanırsa hastaya folat verilmelidir.

Diyetsel destek ürünlerinin yararı olabilmekle birlikte önemli sorunları da beraberinde getirmektedirler. Hastaların bu ürünlerin doğal oldukları ve hiç bir yan etkileri olmadığı gibi yanlış bir düşünceleri vardır. Ürünlerin standardizasyonunun olmaması, üretim esnasında denetimin yetersiz olması, içeriğin ve aktif maddenin miktarının değişkenlik gösterebilmesi gibi ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bütün bu sorunlar nedeni ile tıbbi tedavi esnasında ek olarak destek ürünlerin kullanılması ile önceden kestirilemeyen yan etkiler ve etkileşimler olabilmektedir.

Daha önceden antidepresanların etkisini arttırmak için yaygın olarak kullanılan triptofan, üretimde kontaminasyona bağlı eozinofili-myalji sendromuna neden olduğu için A.B.D.’ lerinde uzun süredir satılmamaktadır. St. John’s solüsyonu da irinotekan alan hastalarda ilacın etkinliğini düşürmektedir. Kanser hastaları bitkisel kökenli ilaçları veya diyetsel destekleri almadan önce tedavileri ile etkileşimi hakkında araştırma yapmalı ve ondan sonra karar vermelidir.

Sonuç olarak tamamlayıcı tedavi yöntemleri bazı hastalarda yararlı olabilir. Fakat yarar görecek hasta grubunun daha önceden belirlenmesi maalesef mümkün değildir. Akıl-vücut teknikleri, masaj tedavileri gibi tamamlayıcı tedavi yöntemleri güvenlidir ve A.B.D.’ nde lisanslı uygulayıcılar tarafından yapılmaktadır. Akupunktur da düşük riski ile uygulanan bir diğer yöntemdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...