27 Kasım 2011 Pazar

Fazla kilonuzun nedeni acaba buğday unu mu?


Fazla kilonuzun nedeni acaba buğday unu mu?
Kilo verme programında olan hastalarımın çoğunda, buğday ununu tamamen kaldırdığımda çok daha hızlı başarı elde ettim

Dr. Yasemin Bradley

Çoğu kişi yakınmalarının nedeninin buğday olduğunun farkında bile değil. Ancak bağırsakları en çok rahatsız eden, kilo verme hızını en çok düşüren yiyeceklerden biri buğday. En sık tüketilen yiyecekler de hep buğday unuyla yapılıyor. Ekmek, makarna, börek, pizza, kekler, bisküviler, krakerler hep buğday unu kullanılarak üretiliyor. Türkiye’de temel gıda maddesi buğday unuyla yapılmış ekmek. Bu yüzden tüm modern toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de buğday çok sık alerji yaratan bir yiyecek halinde.

BUĞDAY NEDEN ALERJİ YAPIYOR? 

Buğday gluten adlı bir protein içeriyor. Suçlu işte bu protein. Protein moleküllerinin parçalanması vücutta sindirim enzimlerinin yardımıyla olur. Ama bazen aynı yiyeceğin aşırı tüketilmesi, bu enzimlerin yetersiz çalışmasına neden olabiliyor. O zaman bu yiyeceklerin içindeki gluten, bağırsak duvarı mukozasını etkileyip zarar veriyor. Kalın bağırsak geçirgen hale gelebiliyor, bu protein molekülleri vücuda sızıp alerji yaratabiliyor. Gluten aynı zamanda kabızlığın da sık görülen nedenlerinden biri. Çünkü yiyeceklerin bağırsaklardan geçiş süresini uzatıyor.

Gluten yalnızca buğdayda değil, yulaf, arpa, çavdarda da var. Ancak proteinin kimyasal yapısı her birinde değişik. Bu tahıllar buğdaydan daha az gluten içeriyorlar. Bu nedenle bazı kişilere buğdaydan yapılmış yiyecekler dokunsa bile yulaf, arpa, çavdar bir rahatsızlığa yol açmayabiliyor.
Gluten alerjisinin belirtileri
En çok görülenler:
n Kabızlık
n İshal
n Şişkinlik
n Karın ağrısı
Ayrıca hapşırık nöbetleri, kaşıntı, döküntüler, göz sulanması, burun akıntısı, öksürük, baş ağrısı, mide bulantısı, saman nezlesi.
Tedavi
Tek yol buğday unu içeren yiyeceklerden uzak durmak. Gluten içeren yiyecekler çok az miktarda tüketilirse soruna yol açmayabiliyor. Çok sevdiğiniz bir yiyeceği küçük bir parça yiyip, kendinizi gözleyin. Eğer rahatsızlık yoksa vücudunuz bu kadar az miktarı tolere edebiliyor demektir.


Kestane çerezi ve kestane unu çıkmış!

Bursa’nın ünlü markası Kafkas iki yeni ürün çıkarmış: Kestane Unu ve Kestane Çerezi Kestano. Her ikisi için de tebrikler. Kestano paketi içinde minik haşlanmış 100 gram kestane var. Hiç şeker katılmamş. Güzel bir atıştırmalık. Kilo verme programında da kullanabilirsiniz.
Kestane ununa gelince; Gluten içermiyor. Bu yüzden gluten alerjisi olanlar kek, ekmek, kurabiyelerini rahatlıkla bu unla yapabilir.


SEPETTEKİ SAĞLIK

Keçi boynuzu
n Halk arasında adı: Doğal Viagra
n A,B, E vitaminleri ve fosfordan zengin.
n Afrodizyak. Bol çinko bulundu- ruyor.
100 gramında 308 kalori var.


Kestane
n Diğer kuruyemişlerden farkı yağ oranının çok düşük olması.
n Kolesterol içermiyor.
n Gluten içermiyor.
n Bol su içeriyor.
100 gramında 170 kalori var.


TATİL KİLOLARINA SON!

Tatil kilolarından kurtulmak istiyorsunuz. Ne mi yapacaksınız? İşte kendi geliştirdiğim iki kür:


Ispanak Kürü
Kahvaltı
1 dilim ekmek
1 dilim light beyaz peynir
Domates-salatalık
Şekersiz, bitkisel veya siyah çay
Öğle
Pişirdiğiniz ıspanağın yarısı
1 kase yağsız yoğurt
1 dilim kepekli ekmek
Ara (Saat 16-17.00)
1-2 elma
Akşam
Pişirdiğiniz ıspanağın diğer yarısı
İstediğiniz kadar salata
1 dilim ekmek
Ara (20-22.00)
1 elma
Çorba Kürü
Malzemeler:
6-7 domates rendesi
1 havuç rendesi
Yarım fincan kırmızı mercimek
Yarım fincan arpa şehriye
Baharat (Tuz hariç)
1,5 litre su
Limon suyu (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:
Tüm malzemeyi, şehriyeler ‘al dente’ oluncaya kadar kaynatın. Limon suyunu kasenize ekleyebilirsiniz.
Kahvaltı seçenekleri
1 dilim kepekli ekmek
1 dilim light beyaz peynir
Domates-salatalık
Şekersiz yeşil veya siyah çay
Öğle
Izgara tavuk/balık/ kırmızı et/köfte (3 adet)
Buharda-ızgara-haşlama sebze
1 dilim kepekli ekmek
Ara (16-17.00)
1 elma
Akşam
1 büyük kase domates çorbası
Salata
1 dilim ekmek
Ara (20-22.00)
1 elma


Alüminyum içermeyen deodorantlar

Geçen haftaki yazımda birçok bilim adamının alüminyum içeren deolar ve meme kanseri arasındaki ilişki olabileceğinden bahsettiğini yazmıştım. Birçok kişi mail atarak kullandığım alüminyum içermeyen deodorantların isimlerini sordu.
1- Bionsen: Londra’dan alıyorum. İçeriğinde volkanik küllerin içinden çıkan kristaller var. Siz üzerine su doldurunca bunlar aktifleşiyor. Şişeye 4-5 kez su doldurup kullanabiliyorsunuz.
2- Alvin Connor: İstanbul’dan. Volkanik taş bir stick-deo şekline getirilmiş. Islatıp kullanıyorsunuz. Bu volkanik taşlar kokuya yol açan bakterilerin çoğalmasını engelliyor.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Öksürüğe bronşit macunu hırıltıya çörek otu yağı



Öksürüğe bronşit macunu hırıltıya çörek otu yağı
Kış geldi, hastalıklar başladı. Güçlü bir bağışıklık sistemi için kış çayı içip kuru öksürüğü deniz kadayıfıyla kesebilir misiniz? Burun tıkanıklığını okaliptüs yağı giderir mi? İsveç Şurubu yaraları iyileştirir, gribi geçirir mi? Aktarlar soğukla mücadele için türlü türlü karışımlar hazırladı. Peki bu reçetelere uzmanlar ne diyor? İşte yanıtları... 
ASLI GÜR / aslid@stargazete.com
Yıllardır kış aylarında kimi zaman hastalıklardan korunmak kimi zaman da etkilerini azaltmak için başvurduğumuz bitki çayları her ne kadar geleneksel hale gelse de artık farklı karışımlar denenmeye başlandı. Aktarların birkaç bitkiyi karıştırarak hazırlandığı yeni çayların ya da toz karışımların kiminin gribe iyi geldiği kiminin vücut direncini artırdığı kiminin ise öksürüğü kestiği iddia ediliyor. Peki bu yıl bizi hangi yeni bitki çayları ve karışımlar bekliyor? 
Aktar Ali Süzme bu kış, hastalıklarla daha iyi mücadele etmek için beş farklıkarışım önerdiklerini belirtiyor. Son zamanlarda en çok ‘kış çayı’ adlı karışımı sattıklarını belirten Süzme, bu çayı grip ve nezleye karşı hazırladıklarını anlatıyor: “Kış çayı bağışıklık sistemini güçlendiriyor, üst solunum yolu enfeksiyonlarına iyi geliyor. İçinde ıhlamur, ekinezya, zencefil, zerdeçal, kuşburnu, hibiskus, tarçın, hatmi, adaçayı, ayva yaprağı, tane karabiber ve kakule var. Bunlar iki-üç dakikakaynatıldıktan sonra 10 dakika demlenmeli ve bal ya da limonla tatlandırılarak tüketilmeli. Hamileler, emziren anneler ve bebekler dışında herkes içebilir.”
Kışın peşimizi bırakmayan kuru öksürük için ise Ali Süzme, deniz kadayıfı bitkisini öneriyor. Deniz kadayıfı, süt ya da ıhlamurla kaynatıldıktan sonra süzülüyor. Bu çayın günde üç kez içilebileceğini belirten Süzme, mayalı bir bitki olduğu için içmeden önce çok bekletilmemesi konusunda uyarıyor. 
Öksürüğe bronşit macunu
Kış aylarında özellikle çocukların en çok şikayet ettiği rahatsızlıkların başında burun tıkanıklığı geliyor. Bunun için okaliptüs ve çörek otu yağını öneren Süzme, kullanımı konusunda uyarıyor: “Sıcak su buharına 15-20 damla damlatılan okaliptus yağı burun tıkanıklığına iyi gelir. Göğüs yumuşatıcı olarak da çörek otu yağı haricen göğüs bölgesine sürülebilir. Ayrıca öksürük için bu yıl bronşit macununu öneriyoruz. İçinde kestane balı, karadut pekmezi, andız pekmezi, çörek otu tozu, zencefil tozu, meyan kökü tozu, turp ve ısırgan tohumu var. Yetişkinler iki tatlı kaşığı, küçükler ise bir tatlı kaşığı yiyebilir.” 
Şurubu buldu attan düşüp öldü
Son günlerde İsveç Şurubu’nun da çok tercih edildiğini belirten Süzme şurubun ilginç bir hikayesinin olduğunu anlatıyor: “Şurubun formülü İsveçli Dr. Samst’ın ölümünün ardından bıraktığı notların arasında bulunmuş. Dr. Samst, 104 yaşındasağlıklı bir kişiyken attan düşerek ölmüş. Bu iksirini Avusturyalı Mari Trben, 1980’li yıllarda tanıtmıştı. Şurubun içinde kakule, melekotu kökü, mira, safran, sarısabır, sinameki, tarçın gibi pek çok bitki var. İki çeşidi var. Bunlardan biri Türkiye’de de elma sirkesiyle üretilen alkolsüz İsveç şurubu, diğeri ise içinde alkol bulunan ve İsveç’te üretilen. Boğaz ağrısı, soğuk algınlığı gibi pek çok hastalığa iyi gelir. Ciltte oluşan yaralara ise sadece yurtdışında üretilen alkollü İsveç şurubu etkilidir. Hamile, emziren kadınlar, 10 yaşın altındaki çocuklar şurubu içerek tüketmemeli. Kalp, tansiyon ve şeker hastaları da bu iksiri kullanabilir.”
Hangi bitki gerçek bilmiyoruz
Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı ve STAR PAZAR yazarı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, kış çayının içindeki bitkilerin hangi oranda kullanıldığının çok önemli olduğuna dikkat çekiyor: “Bu karışımın kaynar su içerisinde iki-üç dakika kaynatılması öneriliyor. Aksi halde içerisindeki uçucu bileşenler kaybolur. Kuşburnunun içindeki C vitamininden dolayı kaynatılmamalı. Deniz kadayıfı ise fazla kullanılırsa yangıyı tetikleyebilir. Bronşit macunu kaliteli malzemelerle hazırlanırsa yararlı olabilir.”
Soğuk algınlığı için bilinen çayların dışında önerilerde bulunmanın önemli olmadığını da belirten Yeşilada, eylül-ekim ve ocak-şubat aylarında doğal bağışıklık kazandırıcı ürünlerin düzenli olarak kullanılarak direncin artırılmasını öneriyor: “Boğazınızda yanma hissettiğinizde adaçayı gargarasıyla önlem alabilirsiniz. Güniçinde adaçayı, ıhlamur, okaliptüs yapraklarıyla hazırlanan çay içilebilir.”      
Baharatları sofrada bulundurun
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Nafiz Karagözoğlu ise hiçbir karışımın özeltedavi yerine alternatif olarak düşünülmemesi gerektiğini savunuyor: “Hareket, düzenli uyku, stres kontrolü çok önemli. Bilinen bitki ve baharatları az az soframızda bulundurmalıyız. Ihlamur, papatya, yeşil çay, adaçayı, rezene, nane, kekik, tarçın gibi bildik tatları dönüşümlü olarak kullanmak faydalı. Bal, pekmez içeren karışımlar şeker hastaları için risk içerir. Ayrıca alerjik hastalıklara sahip olanlar, kalp ve damar sorunu bulunanlar için karışımlar hayati sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle hastalık şikayeti olduğunda doktora başvurulmalı. İsveç Şurubu ise sanıldığı gibi her derde deva değil. Alerjik reaksiyon ihtimali taşır. Alkol içeriği nedeniyle epilepsi hastaları ile beyin hasarı olan kişilerin kullanması önerilmez.” 


http://www.stargazete.com/

18 Kasım 2011 Cuma

7 Bin Tonluk Uranyum Zengini İl ve İlçemiz


7 Bin Tonluk Uranyum Zengini İl ve İlçemiz

Yozgat'ta 1 yıldan beri uranyum madeni rezervini tespit etmek için 39'uncu sondaj çalışması gerçekleştiren Adur Madencilik'in tespitleri Türkiye'nin tahmin edilenden çok daha fazla uranyum madenine sahip olduğunu ortaya çıkardı.




Yozgat'ın Sorgun ilçesinin Akoluk ve Mehmetbeyli köyleri arasındaki bölgede uranyum rezervi tespit etme çalışmaları yeniden başladı.Bölgede 1 yıldan beri uranyum çıkarma çalışmalarını yürüten Adur Madencilik Şirketi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Sabri Duransoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede 39'uncu sondaja başladıklarını, 38 sondajdan elde ettikleri bilimsel verilerin Türkiye'nin bilinenden daha fazla uranyum madenine sahip olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye'de 3-4 bölgede uranyum madeninin varlığından söz edildiğini ancak en zengin uranyum madeninin Yozgat'ın Sorgun ilçesine bulunduğunun tespit edildiğini belirten Duransoy, şöyle konuştu:

''Burada bir ilki başarmaya çalışıyoruz. Bu zamana kadar 38 sondaj yaptık. Kısa bir ara verdikten sonra sondaj çalışmalarına yeniden başladık. Şimdi Yozgat'ın Sorgun ilçesine bağlı Akoluk, Temrezli ve Mehmetbeyli köyleri arasındaki bu arazide yeniden sondaja başladık. Burada bir ay zarfında 7 sondaj daha yapacağız. Sondaj çalışmaları için 3 yıl zaman ayırmıştık. 1 yılı doldu. 2 yılın sonunda en kısa sürede buraya uranyum tesisi kurulur ümidindeyiz.''

Rezerv tahminleri revize edilmeliTürkiye'nin en zengin uranyum yataklarının Yozgat'ın Sorgun ilçesine bağlı Akoluk, Temrezli ve Mehmetbeyli köyleri arasındaki bu bölgede bulunduğunu bildiren Duransoy, Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğünce bundan 35 yıl önce bu bölgede uranyum arama çalışmaları yapıldığını, bu çalışmalarda uranyum varlığının tespit edildiğini kaydetti.

Duransoy, şöyle devam etti:
''Biz de onların tespiti üzerinden hareket ettik. Onların yaptıklarına ilave olarak sondajlar yaptık. Bugüne kadar yapılan sondajlarda Türkiye'nin uranyum rezervinin 9 bin ton civarında olduğu tespit edilmiş. Rezervlerin en büyük kısmının burada olduğunu tespit ettik. Aşağı yukarı bu bölgede 4 bin ila 4 bin 500 ton civarında uranyum bulunduğu tahmin edilirken bizim yaptığımız 38 sondaj sonucunda bu bölgede 7 bin ton rezerv olduğu ortaya çıktı. Bu rezerv, ülke rezerv tahminlerini değiştiren bir gelişme. Dolayısıyla bu durum Türkiye'de rezerv tahminlerini yeniden revize etmezimizi gerektiren umutlu bir gelişme. Bütün bu havza için düşünülen 4 bin ton rezervin neredeyse bir kat üstüne çıkmış olmak madencilik bakımından çok önemli bir gelişme. Onun için çalışmalarımızı biraz daha hızlandırdık. Bir ay sonra ikinci etap sondaj çalışmalarımız da sona erecek. Ortaya çıkacak veriler sonucunda fizibilite raporu hazırlanacak. Fizibilite raporuna göre ilçeye üretim tesisi kurulup kurulmayacağına karar verilecek. Üretim tesisinin kurulması çok uzun zaman almaz. Fakat üretim tesisinin ne şekilde kurulacağını, kaç yıl çalışacağını, kapasitesinin ne olacağını bize fizibilite raporları gösterecek.''

Yozgat'ın uranyumu nükleer santrallerde kullanılabilirBölgeden çıkarılan uranyumun Mersin'de ya da Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santrallerde yakıt olarak kullanabileceğini belirten Duransoy, ''Hükümetin çok önemli ve faydalı bir kararı ile Türkiye'de nükleer santral kurulması kararlaştırıldı. Buradan bir uranyum çıkarsa neden kurulacak bu nükleer santrallerde kullanılmasın? Kendi toprağımızdan çıkacak uranyum pekala o santralde kullanılabilir'' diye konuştu.

Önce çevre, sonra sondajSondajlarda çevreye önem verdiklerini ve köylülerle el ele vererek çalışmalarını yürüttüklerini belirten Duransoy, özel bir teknikle 150 metre derinlikten uranyum madenine ulaştıklarını kaydetti.

Uranyumun çıkarılabilmesi için 150 metre derinliğe inildiğini ve numuneler çıkarıldığını söyleyen Duransoy, şöyle konuştu:

''Bu kayaçlar özel kutulara konularak depolara götürülüyor. Orada mühendislerimiz kayaçları inceliyorlar. Kayacın içinde cevher var mı yok mu onun tespitini yapıyorlar. Daha sonra numuneler yurt içinde ve dışında laboratuvarlara incelemeye gönderiliyor. Bölgedeki tüm köylülerle uyumlu olarak, öncelikle çevreye maksimum saygı anlayışıyla çalışmalarımızı yapıyoruz. Tarlasında ekini olan, pancarı bulunan çiftçinin rızasını alıp sondaj alanında ne kadar ürününe zarar verdiysek bunu tanzim ederek çalışmalarımızı yürütüyoruz. Köylü kardeşlerimiz çalışmalarımızdan çok memnunlar. Burada kurulacak tesiste 150-200 istihdam öngörülüyor. Bu da bu memleketin çocuklarının yararlanabileceği bir yatırım olabilir.''

''35 yıllık rüyamız gerçek oluyor''Sorgun Belediye Başkanı Ahmet Şimşek de ilçede uranyum madeni bulunduğunu 35 yıl önce MTA'nın yaptığı sondaj çalışmalarıyla öğrendiklerini ancak madenin bugüne kadar çeşitli nedenler ileri sürülerek çıkarılamadığını söyledi.

Şimşek, ''Ülkemizin artık mutlaka enerji sorununa çare bulması gerekiyor. Tüm gelişmiş ülkeler nükleer enerji santralleri kurarken bizlerin bunlardan yararlanmaması doğru değil. Bu nedenle bu çalışmaları çok yerinde ve doğru buluyorum. Çalışmaları yakından takip ediyorum. Köylüler de bu durumdan memnunlar. 35 yıllık rüyamız gerçek oluyor. Uranyum tesisi kurulursa ilçemiz çok daha gelişecektir'' diye konuştu.

Yozgat'ta 1 yıldan beri uranyum madeni rezervini tespit etmek için 39'uncu sondaj çalışması gerçekleştiren Adur Madencilik'in tespitleri Türkiye'nin tahmin edilenden çok daha fazla uranyum madenine sahip olduğunu ortaya çıkardı.




Yozgat'ın Sorgun ilçesinin Akoluk ve Mehmetbeyli köyleri arasındaki bölgede uranyum rezervi tespit etme çalışmaları yeniden başladı.Bölgede 1 yıldan beri uranyum çıkarma çalışmalarını yürüten Adur Madencilik Şirketi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Sabri Duransoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgede 39'uncu sondaja başladıklarını, 38 sondajdan elde ettikleri bilimsel verilerin Türkiye'nin bilinenden daha fazla uranyum madenine sahip olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye'de 3-4 bölgede uranyum madeninin varlığından söz edildiğini ancak en zengin uranyum madeninin Yozgat'ın Sorgun ilçesine bulunduğunun tespit edildiğini belirten Duransoy, şöyle konuştu:

''Burada bir ilki başarmaya çalışıyoruz. Bu zamana kadar 38 sondaj yaptık. Kısa bir ara verdikten sonra sondaj çalışmalarına yeniden başladık. Şimdi Yozgat'ın Sorgun ilçesine bağlı Akoluk, Temrezli ve Mehmetbeyli köyleri arasındaki bu arazide yeniden sondaja başladık. Burada bir ay zarfında 7 sondaj daha yapacağız. Sondaj çalışmaları için 3 yıl zaman ayırmıştık. 1 yılı doldu. 2 yılın sonunda en kısa sürede buraya uranyum tesisi kurulur ümidindeyiz.''

Rezerv tahminleri revize edilmeliTürkiye'nin en zengin uranyum yataklarının Yozgat'ın Sorgun ilçesine bağlı Akoluk, Temrezli ve Mehmetbeyli köyleri arasındaki bu bölgede bulunduğunu bildiren Duransoy, Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğünce bundan 35 yıl önce bu bölgede uranyum arama çalışmaları yapıldığını, bu çalışmalarda uranyum varlığının tespit edildiğini kaydetti.

Duransoy, şöyle devam etti:
''Biz de onların tespiti üzerinden hareket ettik. Onların yaptıklarına ilave olarak sondajlar yaptık. Bugüne kadar yapılan sondajlarda Türkiye'nin uranyum rezervinin 9 bin ton civarında olduğu tespit edilmiş. Rezervlerin en büyük kısmının burada olduğunu tespit ettik. Aşağı yukarı bu bölgede 4 bin ila 4 bin 500 ton civarında uranyum bulunduğu tahmin edilirken bizim yaptığımız 38 sondaj sonucunda bu bölgede 7 bin ton rezerv olduğu ortaya çıktı. Bu rezerv, ülke rezerv tahminlerini değiştiren bir gelişme. Dolayısıyla bu durum Türkiye'de rezerv tahminlerini yeniden revize etmezimizi gerektiren umutlu bir gelişme. Bütün bu havza için düşünülen 4 bin ton rezervin neredeyse bir kat üstüne çıkmış olmak madencilik bakımından çok önemli bir gelişme. Onun için çalışmalarımızı biraz daha hızlandırdık. Bir ay sonra ikinci etap sondaj çalışmalarımız da sona erecek. Ortaya çıkacak veriler sonucunda fizibilite raporu hazırlanacak. Fizibilite raporuna göre ilçeye üretim tesisi kurulup kurulmayacağına karar verilecek. Üretim tesisinin kurulması çok uzun zaman almaz. Fakat üretim tesisinin ne şekilde kurulacağını, kaç yıl çalışacağını, kapasitesinin ne olacağını bize fizibilite raporları gösterecek.''

Yozgat'ın uranyumu nükleer santrallerde kullanılabilirBölgeden çıkarılan uranyumun Mersin'de ya da Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santrallerde yakıt olarak kullanabileceğini belirten Duransoy, ''Hükümetin çok önemli ve faydalı bir kararı ile Türkiye'de nükleer santral kurulması kararlaştırıldı. Buradan bir uranyum çıkarsa neden kurulacak bu nükleer santrallerde kullanılmasın? Kendi toprağımızdan çıkacak uranyum pekala o santralde kullanılabilir'' diye konuştu.

Önce çevre, sonra sondajSondajlarda çevreye önem verdiklerini ve köylülerle el ele vererek çalışmalarını yürüttüklerini belirten Duransoy, özel bir teknikle 150 metre derinlikten uranyum madenine ulaştıklarını kaydetti.

Uranyumun çıkarılabilmesi için 150 metre derinliğe inildiğini ve numuneler çıkarıldığını söyleyen Duransoy, şöyle konuştu:

''Bu kayaçlar özel kutulara konularak depolara götürülüyor. Orada mühendislerimiz kayaçları inceliyorlar. Kayacın içinde cevher var mı yok mu onun tespitini yapıyorlar. Daha sonra numuneler yurt içinde ve dışında laboratuvarlara incelemeye gönderiliyor. Bölgedeki tüm köylülerle uyumlu olarak, öncelikle çevreye maksimum saygı anlayışıyla çalışmalarımızı yapıyoruz. Tarlasında ekini olan, pancarı bulunan çiftçinin rızasını alıp sondaj alanında ne kadar ürününe zarar verdiysek bunu tanzim ederek çalışmalarımızı yürütüyoruz. Köylü kardeşlerimiz çalışmalarımızdan çok memnunlar. Burada kurulacak tesiste 150-200 istihdam öngörülüyor. Bu da bu memleketin çocuklarının yararlanabileceği bir yatırım olabilir.''

''35 yıllık rüyamız gerçek oluyor''Sorgun Belediye Başkanı Ahmet Şimşek de ilçede uranyum madeni bulunduğunu 35 yıl önce MTA'nın yaptığı sondaj çalışmalarıyla öğrendiklerini ancak madenin bugüne kadar çeşitli nedenler ileri sürülerek çıkarılamadığını söyledi.

Şimşek, ''Ülkemizin artık mutlaka enerji sorununa çare bulması gerekiyor. Tüm gelişmiş ülkeler nükleer enerji santralleri kurarken bizlerin bunlardan yararlanmaması doğru değil. Bu nedenle bu çalışmaları çok yerinde ve doğru buluyorum. Çalışmaları yakından takip ediyorum. Köylüler de bu durumdan memnunlar. 35 yıllık rüyamız gerçek oluyor. Uranyum tesisi kurulursa ilçemiz çok daha gelişecektir'' diye konuştu.

17 Kasım 2011 Perşembe

Geniz akıntısı nedir?


Geniz akıntısı nedir?

Burun ve sinüslerimizden kaynaklanıp genizden boğaza ulaşan yapışkan kıvamdaki akıntıya (VIDEO) video denir. Sizde de geniz akıntısı varsa sıraladığım şu şikâyetler vardır:

• Boğazda devamlı yapışkan balgam hissetme özellikle bu durum gece ve sabah rahatsız edicidir.
• Boğazda gıcık ve boğazı temizleme hissi (FARENJİT)
• Sık sümkürme isteği
• Öksürük
• Ağız kokusu
• Mide rahatsızlıkları

Burun salgısı (Mukus) nedir? Neden oluşur?

Burnumuz vücudumuzdaki mikroorganizmaların büyüyüp gelişmesi için en uygun ortamdır. Tabii ki bu ortam başıboş ve savunmasız bırakılmamıştır. Hastalık yapıcı bu mikroorganizmalara karşı burnumuzun iki savunma mekanizması vardır:
Silya (Cilia) ve Mukus (Mucus).
Silya (Cilia) saça benzer yapılardır. Burun içi ve sinüslerde bulunurlar. Burnun salgıladığı sıvıları (Mukus) etkin bir şekilde boğaza taşır. Bu sıvı daha sonra yutulur ve mide asidi ile parçalanarak içerisindeki zararlı mikroorganizmalar sindirilir.
Mukus (Mucus) kalın, kaygan bir sıvıdır. Burun ve sinüsleri örten mukoza tarafından salgılanır. Bu salgı silyalar tarafından boğaza taşınır.
Kısaca özetleyecek olursak Silya süpürge, Mukus su gibi davranır burnumuz ve sinüslerimizi temizler.

Mukus’un görevi nedir?

Günlük yaklaşık 2 bardak burnumuz ve sinüslerimizden salgı olur. Biz bu salgıları bilinçsizce yutarız. Bu mukus doğal vücut dengesi için gereklidir ve aşağıdaki fonksiyonları sağlar:
•Solunan havayı nemlendirir.
•Yabancı parçacıkları tutar ve uzaklaştırır.
•Bakteri ve enfeksiyonları bertaraf eder.

Burundan Mukus üretimi (Sümük) arttığı zaman ne olur?

Enfeksiyon, burun içi yabancı cisim, alerjik reaksiyonlar gibi sebeplerle bazen mukus üretimi artabilir. Fazla miktarda üretilmiş salgıların yapısı da bozulur, akışkan hallerini kaybedip daha yapışkan ve kalın bir hal alırlar. Artmış miktardaki salgı genizden boğaza akmaya başlar. Koyu ve yapışkan bir halde olduğundan dolayı burun içinde ve boğazda zaman zaman yapışıp kalabilir. Bu durum bizde artmış geniz akıntısına bağlı şikâyetler şeklinde kendini gösterir.

Geniz akıntısını artıran sebepler nelerdir?

• Soluduğumuz havadaki toz, duman gibi parçacıkların fazlalığı.
• Süt ürünleri. Hassas bünyelerde süt ve süt ürünleri geniz akıntısını artırabilir.
• Kuru havalı ortamlarda uzun süre vakit geçirmek. Özellikle plaza ve rezidans gibi yerlerde hava kurudur.
• Sigara kullanımı. Sigara hem geniz akıntısını artırır hem de akıntıyı taşıyan silyaların fonksiyonunu bozar.
• Alkol ve kafein içeren içecekler.
• Nezle, grip ve sinüzitte geniz akıntısı artar.
• Gebelik ve doğum kontrol hapları kullanımı da geniz akıntısını artırır.

Fazla geniz akıntımı azaltmak için neler yapabilirim?

• Günlük sıvı tüketimini artırmalısınız. Özellikle sıcak bitkisel çaylar faydalıdır. Sıcak içecekleri tüketirken buharını da solumanız faydalı olacaktır.
• Burnunuzu düzenli olarak tuzlu su ile yıkayın. Tuzlu suyu evde kendiniz hazırlayabilirsiniz.
• Bunun için bir litre kaynamış soğumuş suyun içine bir tatlı kaşığı tuz ve karbonat katıp karıştırmanız yeterlidir. Hazırladığınız bu suyu bol bol burnunuza çekebilirsiniz.
• Akıntı sebebi sinüzit ise muhakkak bir kulak burun boğaz doktorunu ziyaret edip tedavi olun.
• Alerjiniz varsa tedavi olun.
• Alkol, sigara ve kafeinli içeceklerden uzak durun.
• Plaza veya rezidans yaşamınız varsa burun nemlendirici kremlerden kullanın.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...