27 Ocak 2013 Pazar

İşte PlayStation 4!


Sony'nin merakla beklenen yeni oyun konsolu PlayStation 4'ün donanımsal özellikleri ortaya çıktı.
İnternete sızan ve Sony'ye yakın bir kaynak olarak bilinen Kotaku internet sitesinde PlayStation 4'ün iskeletinin nasıl olduğu açıklandı. Buna göre Bulldozer tabanlı 8 çekirdekli AMD işlemciden güç alan PlayStation 4'de grafik işlemci olarak da AMD R10xx tercih edilmiş.

8 GB'lık RAM'i dışında 160 GB'lık depolama birimi bulunan PlayStation 4'ün üzerinde 4 adet USB 3.0, 2 adet Ethernet yuvası bulunurken, sürücü olarak da Blu-ray kullanılıyor.

2014 yılında satışa sunulması beklenen konsolla ilgili Sony'den herhangi bir açıklama yapılmadı.

http://www.hurriyet.com.tr/

21 Ocak 2013 Pazartesi

Galaxy S4’ün özellikleri açığa çıktı



Galaxy S4’ün özellikleri açığa çıktı

Merak ettiğiniz akıllı telefonların başında gelen Galaxy S4’ün özelliklerine dair bir takım bilgiler açığa çıkmaya başladı.



İşte onlardan en günceli:
Samsung’un her yıl beklentilerin doruğa çıktığı modellerinden biri olan Galaxy S4, her yıl olduğu gibi yine söylentilerin odak noktasındaki isim konumunda. Ne zaman tanıtılacağına dair bile ortaya bir çok iddia atılan telefonun donanımsal detaylarına ilişkin bir takım söylentiler ortaya çıktı.
Antutu Benchmark sitesindeki kayıtlardan elde edilen bilgilere göre Samsung Galaxy S4, Antutu testlerine girmişti. Bahsi geçen ifadelerde 1.8GHz saat hızında çalışan Exynos 5 Octa işlemci, Android 4.2.1 bilgileri geçiyor.
Cihazın model numarasındaki SHV-E300S bu konuda iddialı güçlendiren en önemli detay. Zira Galaxy S3 için de SHV-E300 model numarası kullanılmıştı. Elbette ki bu heyecan verici gelişme sadece bir varsayım ancak gerçek olma ihtimali de bir hayli kuvvetli.
Samsung’un CES 2013’te tanıttığı ve Galaxy S4’te yer alması beklenen Exynos 5 Octa işlemci, 8 çekirdekli bir mimariye sahip. Dört adet Cortex A15, dört adet de Cortex A7 çekirdeği, farklı görevler için birbiri ile senkron çalışıyor ve hem güç hem de enerji tasarrufu noktasına avantaj sağlamayı amaçlıyor. Grafiksel olarak da bir hayli güçlü olan işlemcinin GPU biriminde 533MHz saat hızında çalışan PowerVR SGX-544MP3 GPU yer alıyor.
http://www.mynet.com/

20 Ocak 2013 Pazar

KANSER EN ÇOK NEYI SEVER?


KANSER EN ÇOK NEYI SEVER?

Kanserin beslenmesine izin vermeyin! Bilim adamları kanser hücrelerinin en sevdiği yiyeceğe karşı uyarıyor... Bu "tatlı" yiyecek ne mi? Okuyun, şaşırın.

NOBEL ÖDÜLLÜ OTTO WARBURG'UN BULUŞU
Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg’un buluşunu öğrenir. 1930’lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg’a Nobel ödülü kazandırmıştır.
 
Otto Warburg’a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz – anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.
                                                                                                                                                                                    Otto Warburg 
 
Warburg’un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır? Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir.

TIPKI EKMEĞİN MAYALANDIĞI GİBİ METABOLİZE OLUYOR
Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.
 
Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha fazladır.
 
Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa...
 
KANSER ŞEKER PROTEİNİ İLE BESLENİYOR
 
Bu ziyan sendromuna kaşeksi denir. Kaşeksi vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) “glükoneogenez (yeniden glükoz yapımı)” işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker.
 
Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak?
 
Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir.
 
Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg’un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir. Aslında 1978’e kadar ABD’nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!!!!
 
Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri ‘Laetrile’dir. Kaşeksili hastaların yüzde 50’den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.
 
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir “akıllı bomba” üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır. İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.
 
Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır. Kanser, çiğ yiyeceklerdense pişmiş yiyecekleri sever. Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir. Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın. Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!

PEKİ YA TATLANDIRICILAR ?
 
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil
 
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz. Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine “Sağlığa zararlıdır. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır.” ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında. (Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok).
 
Kaynak: International Wellness Directory
 
BESLENME UZMANI Prof. Dr. Ahmet AYDIN; ŞEKERLİ GIDALAR NASIL KANSERE NEDEN OLUR ?

Aslında Nobel Tıp Odülünü alan Alman Otto Warburg yıllar önce (1931) kanser hücrelerinin sağlıklı hücrelerden farklı bir metabolizmasının olduğunu (oksjenli metabolizma yerine oksijensiz metabolizma) ve şekerin kanserli hücreleri beslediğini göstermiştir 
 
Aşırı şekerli gıdalar yemek insülin direncine yani hiperinsülinizme yol açar. Hiperinsülinizm, insüline benzer büyüme faktörü (IGF) bağlayıcı protein-1 ve -2 (IGFBP-1 ve IGFBP-2) sentezini azaltarak serbest IGF-1 düzeyini artırır. Serbest IGF-1 hemen hemen bütün dokular için potent bir mitojeniktir. Yani hücre üremesini kontrolsüz bir şekilde artırarak kansere neden olur (2-4).
 
SON İKİ YÜZ YILDA ŞEKER TÜKETİMİ NASIL ARTTI ?
 
İngiltere’de 1815 de 5 kgcıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970de 50 kg’ın üzerine çıkmıştır (5). 1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litredaha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.
 
Türkiye’deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır. Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.

NASIL BESLENİRSEK KANSERİ DE BESLEMEYİZ ?
 
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;
 
Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
Bol taze sebze ve meyve yiyin
Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin
Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!)
Streslerden uzak durun
İyi uyuyun.
Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durum.
D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
Yeteri derecede egzersiz yapın
Aşırı alkol kullanmayın
İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler.
Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.

Prof. Dr. Ahmet AYDIN
İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
Kaynak : Haberartı
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...