Halkımız doğal ilaçları seviyor.
Özellikle bitkisel ürünlere çok sıcak bakıyor. Atalarımız, yüzlerce yıl sağlık sorunlarının çaresini ‘lokman hekimler’in bitkisel ilaçlarında aramışlar. İyi de yapmışlar... O dönem için en iyi çözüm bu olmalıydı. Ama bitkisel tedavi konusunda son zamanlarda sayıları giderek artan ‘şarlatanlar’, sonu ‘hasta’ için ölüme bile varabilen tehlikeli bir oyun oynuyorlar...
BİTKİSEL destekler ya da ilaçlardan faydalanma konusuna, günümüz tıbbı sıcak bakıyor. Eczacılık fakültelerinde “bitkisel tıp” araştırmaları yapan bilim insanları, kürsüler, laboratuarlar var. Reçeteyle satılan bazı bitkisel ilaçlar (mesela dijital hapları) hayat kurtarıyor.
Doktorlar bitkisel ilaçlar konusunda iki gruba ayrılıyor. Bir grup bu desteklerin pek işe yaramadığı konunun fazlaca abartıldığı, hatta suiistimal edildiği görüşünde. Diğer grup ise bazı sağlık sorunlarından korunma, hatta belirli hastalıkları tedavide bitkisel ürünlerden rahatlıkla yararlanılabileceğini düşünüyor.
Ben ikinci gruptayım
Herhangi bir sağlık sorununu önlemek ya da bir hastalığı tedavi etmek söz konusu olduğunda önceliğim mümkünse doğal yöntemlerden, özellikle de bitkisel ilaçlardan faydalanmak yönündedir. Bitkisel ilaçların diğerlerinden daha güvenli ve masum olduklarını düşünüyorum. Ama bir şartla: Bu ürünler hijyenik kurallara, bilimsel esaslara ve farmakolojik yöntemlere uyularak hazırlanmalı ve uluslar arası bir standart olan “iyi ürün” sertifikasına sahip olmalı. Yani “ilaç” gibi üretilmeli, eczanelerde satılmalı, yalnızca doktor reçetesi veya önerisiyle kullanılmalı.
Tehlike giderek büyüyor
Bitkisel ürünlerle tedavi konusu son yıllarda -birçok şey gibi- eski güvenilirliğini kaybetti. Bu önemli tedavi alanı bazı şarlatanların devreye girmesiyle ciddi ölçüde kirlendi. Bu alanda da kazanç odaklı bazı “sağlık tüccarları” ortaya çıktı. Aktar dükkânları eczane, bu şarlatanlar da doktor rolüne soyundu.
Bunların herhangi bir tıp eğitimleri yok. Doktor ya da eczacı değiller. Nerede, nasıl, ne zaman, ne süre ile kime-kimlere yaptıklarını bilmediğimiz “sözde” “bilimsel” (!) çalışmalardan veya mesnetsiz tecrübelerinden elde ettikleri sonuçları ikna edici bir dille halka anlatarak (ve önermelerini bazen dini motifler, hikâyelerle de süsleyerek) “lavanta suyuyla hepatit, brokoli suyuyla prostatit, enginar sapıyla karaciğer yağlanması, haşlanmış soğanla bronşit tedavi etmeye” kalkıyorlar.
Sistem nasıl işliyor
Bitkisel ürün tacirleri hekimlerden gelen tepkiler ve basında çıkan olumsuz haberlerden (hatta bazı ölüm vakalarından) çekinmiş olsalar ki, eskiden “ilaç filan gerekmez, bu haplar sorununuzu hemen çözer!” diyorlardı, şimdi “hem ilaçlarınızı kullanın, hem bizim önerilerimizi uygulayın” şeklinde bir kampanya yürütüyorlar. Sistem şöyle işliyor: Bu girişimci ruhlu “çakma sağlıkçılar” önce bir yerlerde televizyon programlarına çıkıyor. İlgi çekici, şaşırtıcı, sempatik ya da korkutucu önerileri ile dikkati çekip daha sonra da ürettikleri ürünleri şu veya bu şekilde pazarlamaya çalışıyorlar.
Kansere bile ‘çözüm!’ var
Bu uyanıkların korkusuz, hatta aşırı cesaretli olduklarını da söyleyebilirim. Konuştuklarında mangalda kül bırakmıyor, kanser gibi çok ciddi bazı hastalıklara bile “nasıl teşhis konulacağı ve nasıl tedavi edileceği” konusunda önerilerde bulunabiliyorlar. Ve ne yazık ki bu üstün cesaretli ve yüksek ticari kabiliyetli çakma sağlıkçılara hiç kimsenin sesi bile çıkmıyor. Bazıları doktor gibi hasta kabul ediyor, teşhis koyup tedavi bile önerebiliyor.
Kullanın ama çok dikkat edin
DOĞAL tedavi yöntemlerinden faydalanmanız konusunda sizi ikna etmeye çalışan hekimlerden biriyim. Bitkilerle tedavi de bu doğal yöntemlerden biri, belki de en önemlisi. Bitkilerin kök, yaprak, gövde ve çiçeklerinde yüzlerce doğal şifalı molekülün varlığına inanıyorum. Bunların sağlığımızı korumada, güçlendirmede, hatta bazen önemli hastalıkları tedavi etmede işe yarayabileceğinden de kuşku duymuyorum.
Neredeyse yüzyıldır kullanılan kalp yetmezliği ilacı dijitalin, ağrı kesici, ateş düşürücü aspirinin ne kadar önemli bitkisel ilaçlar olduğunu yeniden tekrarlamaya gerek yok. Ama son zamanlarda yukarıda anlattığım olumsuz gelişmeler nedeniyle bitkisel bir üründen faydalanmak söz konusu olduğunda çok ama çok dikkatli davranmanızı, önce “güvenlik” ve “bilimsel esaslara uygunluk” prensiplerine sadık kalmanızı tavsiye ediyorum.
En önemli 10 nokta
EĞER bitkisel bir üründen faydalanmayı düşünecek olursanız şu noktaları lütfen aklınızdan çıkarmayın:
1. Bitkisel ürünlerin hepsi her şartta güvenli değildir. Bitkisel bir ürün doğru oranlarda doze edilmezse hastalığınızı tedavi etme gücünü kaybedebilir. Hatta sağlığınız için zararlı bir ürün haline bile gelebilir.
2. Bitkisel ürünler kullandığınız diğer ilaçlarla ve birbirleriyle ters reaksiyonlara da girebilir.
3. Bazı ürünler karaciğeriniz, böbreğiniz, kalbiniz hastaysa sorununuzu daha da ağırlaştırabilir.
4. Yaşlılarda, çocuklarda, hamilelerde, organ yetmezliği olanlarda çok ciddi sağlık problemlerine, hatta zehirlenmelere sebep olabilir.
5. Bu ürünleri doktor veya eczacınızla görüşmeden, konuşmadan, onların onayını almadan, tavsiyelerini dinlemeden asla kullanmayın. Gazetelerde okuyup televizyonda dinlediklerinizi esas alarak bu ürünlerden hemen faydalanamaya kalkmayın. Bunları eczane dışında satılan yerlerden (özellikle internet yoluyla) asla satın almayın.
6. Ürünlerle ilgili sorularınıza aktarların veya eczacı kalfalarının değil, bizzat eczacının veya doktorların yanıt vermesine dikkat edin.
7. Eğer reçeteli herhangi bir ilaç kullanıyorsanız bu ürünleri kullanmadan önce o ilacı yazan doktorların iznini alın.
8. Karaciğer, böbrek, kalp yetmezliği gibi bir sorununuza varsa, hamileyseniz bu ürünlerden uzak durun.
9. Beş yaşın altındaki çocuklara bu ürünleri vermeden önce çocuk hastalıkları uzmanından izin alın.
10. Bu ürünleri marketlerden, doğal ürün dükkânlarından, organik pazarlardan aktarlardan satın almayın.
Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
İletişim ve Sorularınız için : Süleyman Seba Caddesi No:39 Akaretler 34357 Beşiktaş İSTANBUL
Tel:(212) 2367300
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder