1. Ekonomik Önemi Anavatanı ve Yayılma Alanları Şimdiye kadar Liliaceae familyası içinde gösterilen bu sebze yeni kayıtlarda Amarylliceae familyasında yer almaktadır. Soğan, ülkemiz insanının beslenmesinde son derece büyük önem taşıyan hemen her yemeğimize lezzet katan, ekonomik önemi son derece yüksek olan sebzelerimizden birisidir. DİE verilerine göre 1997 yılında ülkemizde 105.000 ha alanda 2.100.000 ton kuru soğan üretilmiştir (Anonymous, 1998). Aynı yılda üretilen taze soğan miktarı ise 235.000 tondur. Sadece bu değerler dahi soğanın ülke ekonomisindeki yerini anlatmaya yeterlidir. Ülkemizin hemen her tarafında soğan yetiştirilmekle birlikte üretim Trakya Bölgesi ile Balıkesir , Bursa, Bandırma, Amasya, Çorum, Tokat, Kastamonu, Hatay ve Denizli illerinde yoğunlaşmıştır. Soğan bir Batı Asya bitkisidir.(Hössilin ve ark., 1964; Oraman 1970; Bayraktar 1981). Yabanilerine Belucistan, Afganistan, Türkistan, İran ve Doğu Anadolu?da rastlanır. Bazı araştırıcılar soğanın Akdeniz ülkelerinden çıkarak dünyaya yayıldığını bildirmektedir. İnsanlar tarafından tüketiminin eski Mısırlılar zamanına kadar uzadığı tarihi eserlerden anlaşılmaktadır. Homer ve Heradot?ta soğandan eserlerinde bahsetmişlerdir. (Dillingen. 1956) Soğan kuzeyde 50. Enlem derecesine kadar yayılmıştır. Dünya üzerinde çok geniş bir alanda yetiştirilmesi yapılmaktadır. 2. Morfolojik Özellikleri 2.1. Kök Kökler gövdeden tek tek çıkarlar. Ender olarak dallanırlar. Bitki çok yoğun bir kök kütlesi meydana getirir. Köklerin yaklaşık %75 i toprağın 20-25 cm derinliğinde gelişirler. Kökler nadiren 50 cm veya daha derine ulaşırlar. Etli kök yapısına sahiptirler. Toprağı havalandırma ve toprağa organik madde kazandırma bakımından faydalı olurlar. Soğan bitkisi soğan oluşturma döneminde ihtiyaç duyduğu büyük miktarlardaki besin maddelerinin alımını bu kuvvetli kök yapısı ile gerçekleştirir. Kökler yanlara doğru fazla yayılmaz. Toprağa dar bir açı yaparak veya dik olarak girdikleri için soğanı sık olarak yerleştirmek mümkün olmaktadır. 2.2. Gövde Soğanda gövde, köklerin çıktıkları nokta ile etli yaprakların çıktıkları noktaların arasında yer alır. Rozet şeklinde bir yapıdadır. Soğan büyüklüğüne bağlı olmaksızın bazı soğanlarda daha küçük bazılarında ise daha büyük ve belirgindir. Eski eserlerde soğan gövdesinin çiçeklenme esnasında meydana gelen çiçek demeti sapı olduğu belirtilmişsede gerçek gövde bu değildir. Gerçek gövde 1-4 mm kalınlığında, 6-12 mm genişliğinde, orta kısmı daha kalın bir düğmeye benzer. Soğan iriliği ile gövde üzerinde yer alan büyüme konisi sayısı arasında pozitif bir korelasyon vardır. Bir gövde üzerindeki sürgün ucu sayısı (çiçek demeti sayısı) 1 ile 8 arasında değişir. İri olduğu halde az sayıda çiçek demeti sapı meydana getiren varyetelerde vardır. Üretimde bu varyeteler tercih edilir. 2.3. Yaprak Yapraklar gövdeden, ilk meydana geldikleri dönemde birbiri içine girmiş bir kın şeklinde gelişirler ve adeta bir boru oluştururlar. Önce dıştaki yapraklar daha sonra içteki yapraklar meydana gelir. En genç yaprak en içteki yapraktır. Başlangıçta iç içe yer alarak kın oluşturan yaprakların bu kısmı açık yeşil, beyaz veya mor renkli olup yapraklar bor şeklindeki bu kından itibaren gelişir. Çeşide ve çevre şartlarına bağlı olarak 20-30 cm?den başlayarak 50-60 cm?e kadar boy alabilirler. Başlangıçta ince ve narin yapılı olan boru veya yarım boru şeklindeki bu yapraklar dik olarak dururlar. Yaprak yaşlandıkça besin maddeleri deposu haline gelir,etli bir yapı kazanır. Yaprağı dik tutacak yeterli doku bulunmadığından yaprak hafif rüzgarlarda dahi katlanarak yere doğru sarkar. Soğan yaprağı gri renkten başlayarak koyu yeşile kadar değişen bir renklilik gösterir. Soğan yaprağının rengi, üzerindeki mum tabakası ile ilgili olup, mum tabakası ince olan çeşitlerde yaprak rengi daha koyu yeşildir. Mum tabakası kalınlaştıkça yaprak rengi griye döner. Yaprak boyuna çizgili bir yapı gösterir. Yaprak rengi varyetelere göre önemli değişiklik gösterir. Mor renkli soğanlarda soğan ve yaprak kını mor olduğu halde yaprak ayaları yeşil renklidir. Yapraklar tam büyüklüğünü aldıktan sonra, gövde rozetinin üstünde depo yaprakları halinde besin maddesi depolar ve bu dönemde her yaprağın taban kısmı gelişerek soğanı oluşturur. Bu yapraklar her sürgün ucunun etrafında ayrı ayrı gruplanırlar. Bu durum Şekil 3?de daha açık olarak görülmektedir. Şekil 3?de de görüldüğü üzere depo yaprakların et kalınlığı soğanın dış kısmından içeriye gittikçe artar, her depo yaprağının arasında ince renksiz bir zar bulunur. Depo yaprakların dış kısmından bazı varyetelerde renkli bazı varyetelerde ise renksizdir. Yazlık yerli soğan çeşitlerimizden Lakerda soğanı bu duruma güzel bir örnek oluşturur. Soğanlarda depo yapraklarında asimilasyon ürünü olarak nişasta değil şeker depolanır. Yerli çeşitlerimizde suda çözülebilir kuru madde oranı % 13-14?e kadar çıkmaktadır. Soğanda dış kısımdaki depo yaprakları soğanı koruyacak şekilde gelişirler. Bu yapraklar parlak ve çok sert bir yapı kazanırlar. Güneşli ortamlarda gelişen soğanlarda ve hasattan sonra uzun süre tarlada kurumaya bırakılan soğanlarda bu koruma yaprağı daha fazla olur. Koruma yaprağı sayısı fazla olan varyeteler basit depolarda daha uzun süre muhafaza edilebilirler. Depolamadan hemen tüketilen tatlı soğan çeşitlerinde, muhafaza yaprağı sayısı az, depo yapraklarının kesit kalınlıkları daha fazladır. 2.4. Çiçek Soğan çiçekleri soğanın enine kesitinde kolayca görülebilen sayıda meydana gelen, çiçek demeti sapı diye adlandırılan, soğan içinde daha ince yapılı, soğandan itibaren genişleyerek karın yapan, çiçeklerin bulunduğu üst kısımda yine incelen, yaprakalra göre daha etli ve dayanıklı olan 40-100 cm boy alabilen bir yapının uç kısmında yıldızvari dizilmiş yüzlerce çiçekten oluşur. Çiçek demeti sapının uç kısmında yıldızvari dizilen çiçeklerin hepsinin üzeri başlangıçta bir zar tarafından sarılı bulunur. Daha sonra bu zar yarılarak içinden her biri 2-3 cm uzunluğunda bir çiçek sapı üzerinde bulunan çiçekler çıkar. 8-10 cm kesitinde bir top gibi görülen bu çiçeklerden, demetin üst kısmından itibaren başlayarak aşağıya doğru çiçeklenme, tozlanma, döllenme olaylarını takiben meyve ve tohumlar meydana gelir. Çiçek demetinde çiçeklerin tamamının açılması bazen bir haftadan fazla sürebilir. Soğan çiçeklerinde protandiri hakimdir. İlk çiçeklenme gösteren üstteki grup çiçekler, ilk meyve ve tohumları da oluştururlar. Bu nedenle bir çiçek demeti üzerindeki tohumların hepsi aynı anda olgunlaşmazlar. Olgunlaşan meyveler çatlar eğer hasat edilmezlerse içindeki tohumlar kolayca dökülürler. Soğanlarda çiçeklenme, soğanın üretim şekline bağlı olarak ikinci yada üçüncü yılda gerçekleşir. Doğrudan tohum ekimi ile üretilen çeşitlerde soğan 2. Yılda, arpacıkla üretilen çeşitlerde ise kullanılan arpacığın iriliği ve arpacığın depolama sıcaklığına bağlı olarak ikinci veya üçüncü yılda çiçeklenme meydana gelir. Arpacık çapı 1.5 cm den daha büyük ise 2. Yılda çiçeklenme meydana gelir. Arpacıklar 13°C?de depolandıklarında aralık ayı başlangıcında çiçek tomurcuklarını geliştirmeye başladıkları halde 23°C?de saklanan arpacıkların hiç birisinin çiçek tomurcuğu meydana getirmediği Hartsema (1947) tarafından tespit edilmiştir. Soğan çiçeklerinde dişicik borusu çok kısa ve narin yapılı olup kuru rüzgarlardan çok çabuk zarar görürü ve kurur. Bu özellik soğan tohumu üretiminde büyük önem taşır. 2.5. Meyve, tohum ve çimlenme özellikleri Meyveler üç gözlü olup, altı adet tohum taslağı taşırlar. Meyvede 6 adet taslağı olduğu halde bunlardan sadece iki üç tanesi gelişerek tohum meydana getirir. Tohumun üzeri sert-siyah parlak bir kabukla örtülüdür. Tohum üç köşeli bir yapıya sahip olup bu köşelerden birisi diğer iki köşeye göre daha keskin yapıdadır. Tohum bazen buruşuk yapıda olur ve ezildiği zaman soğan kokusu verir. Bin tane ağırlığı 1.7-4.0 gr arasında değişir. Soğan tohumları çimlenme güçlerini 2-3 yıl muhafaza ederler, daha sonra çimlenme yüzdesi hızla düşer. Çimlendirme denemelerinde 20°C?de 14 günde çimlenirler. Düşük sıcaklıklarda bu süre 4-5 haftaya kadar uzar. Tohumdan hasada kadar 150-200 gün süre gereklidir. Bu süre çevre koşullarına ve çeşide göre değişiklik gösterir. 3. Yetiştirilme İstekleri 3.1. İklim İsteği Soğanın anavatanının Batı Asya ve Doğu Akdeniz olduğu daha önce belirtilmişti, bu bize soğanın gündüzleri sıcak ve kurak, geceleri serin bir kara iklimini sevdiğini, ayrıca yağışlı bir ilkbahar isteğini ifade eder. Işıklanma ve sıcaklık soğan gelişmesi için vazgeçilmeyecek iki önemli faktördür. Gün uzunluğuda soğan üretiminde önemli diğer bir faktörüdür. Soğan gelişme döneminde 18-20°C civarındaki sıcaklıklara ve yağışa ihtiyaç duyar. Baş bağlama döneminde ise sıcaklığın 23-26°C?ler civarında olması ideal baş gelişimini sağlar. Baş kuruması döneminin kurak olması istenir, aksi halde olgunlaşmamış soğanlar hemen yeniden kök meydana getirerek gelişmelerini sürdürürler. Soğan çimlenme sonrası genç dönemde ortaya çıkan ani soğuklardan zarar görür. -8°C?ye kadar donmaz. Ancak soğuktan zarar gören bitkilerde gelişme durur, yapraklar sararır. Havaların soğuması uzun sürede olursa bitkinin soğuktan zarar görmesi azalır. Soğan tam anlamı ile bir geçiş bölgesi bitkisidir. En başarılı üretim, denizden kara iklimine geçiş bölgelerinde olur. Ülkemizdeki üretim alanları da bunu azıkça ortaya koymaktadır. 3.2. Toprak İsteği Soğan humusca zengin, derin bünyeli kaymak bağlamayan topraklarda iyi gelişir. Killi-kumlu, kumlu-killi topraklarda çok başarılı şekilde üretilir. Taban suyu yüksek yerlerde soğan tarımından kaçınmalıdır. Ağır killi topraklarda soğan tarımı yapmak yanlıştır. Bitki turbiyer karakterli topraklarda yüksek verim yapar. Asit karakterli topraklar tercih edilir. 6.5-7.5 pH değerleri uygun değerlerdir. Erken dönemde Pazar için yetiştirme yapılcaksa alüviyal karakterdeki topraklar tercih edilmelidir. Böyle topraklarda yapılan yetiştirmeden elde edilen soğanlar erken hasat edilirler, ancal bu soğanların depolanma süresi kısadır. Kış mevsimi için yetiştirilecek soğanların P ve K?ca zengin, kil içeren topraklarda üretilmesi gereklidir. Topraktaki killi yapı soğanın muhafaza süresine olumlu etki yapar. Ancak burada uygulanan gübreleme ve yetiştirilen çeşit de önemli bir etkiye sahiptir. 4. Yetiştirilme Şekli 4.1. Toprak hazırlığı, ekim, dikim ve bakım işleri Soğan dört şekilde üretilebilir; bu üretim şekillerinden üçü ticari amaçlı üretimde, son üretim şekli ise ıslah programlarında kullanılır. Bu dört üretim şekli şu şekilde sıralanabilir. Doğrudan tohum ekimi ile üretim Arpacık (Kıska ? Göğer) ile üretim Fide ile üretim Tepe soğanı ile üretim Bu üretim şekilleri ve özellikleri aşağıda açıklanmıştır. Doğrudan tohum ekimi (Direkt ekim) ile yemeklik soğan üretimi: Bu yöntemle yapılacak yemeklik soğan üretiminde çeşit seçimi son derece önemli rol oynar. Bu nedenle, üretimini yapacağımız yöredeki ekolojik koşullara adaptasyonu denenmiş bir çeşit seçmek gerekir. Aksi halde üretim için gerekli tüm koşulları yerine getirsek dahi çeşit seçimi yanlış yapılmış ise üretimin başarılı olması mümkün değildir. O yörede denenmiş çeşitlerin dışında çıkmak daima risk taşır. Zira soğan çeşitlerinin hepsi ilk yılda yemeklik soğan iriliğinde soğan oluşturmazlar. Bu yüzden çeşidin o yörede birinci yılda baş sağlayabilen bir çeşit olması gerekir. Uygun çeşidi seçtikten sonra sıra tarla seçimine gelir. Soğan ülkemizin aşırı yağış alan bölgeleri dışında hemen her tarafında yetiştirilir. Ancak yüksek verim ve kaliteye deniz ikliminden kara iklimine geçiş bölgelerinde ulaşılır. Bu nedenle rekabet gücü olan bir üretimi bu bölgelerimizde düşünmeliyiz. Soğan yetiştirmeye uygun tarla seçerken toprak özellikleri yanında tarladaki yabancı ot yoğunluğu da önem taşır. Çok yıllık yabancı otların bulunduğu tarlaları tercih etmemek gerekir. Soğan yetiştirmeyi planladığımız tarlada yabancı ot mücadelesine bir yıl önceden başlamak gerekmektedir. Soğan yetiştirilecek tarla son baharda soğan köklerinin yoğun şekilde yayıldığı derinlik olan 20-25 cm derinlikte sürülür. Yabancı ot gelişmesi olmuşsa kış döneminde fırsat olursa bir daha sürülerek ekim zamanına kadar başka toprak işleme yapılmaz. Ekim geç sonbahar veya kış döneminde yapılacağından o dönemde toprağın yüzeysel olarak işlenebileceği toprak tavı yakalandığında toprak ekime hazırlanmalıdır. Soğan besin maddesi ve humusca zengin topraklarda başarılı sonuç verir. Soğan yetiştirilecek tarlaya organik gübre verilecekse gübrelemenin yaz sonunda yapılması gerekir. Soğana verilecek organik gübreyi bir mevsim önceki kültür bitkisine vermek daha daha yararlı olur. Soğan özellikle yaprak oluşturma döneminden itibaren başlayarak baş oluşturma döneminde de toprakta yeterli besin maddesi ister. Yaprak oluşturma dönemi iklim şartlarının uygun olduğu ilkbaharın yağışlı ve serin dönemidir. Bu dönemde toprakta yeterli besin maddesi mutlaka bulunmalıdır. Yapılacak gübrelemede şöyle bir uygulama yapılmalıdır. Bir dekardan 4-5 ton verim alabilmek için dekara saf olarak 8-12 kg azot, 8-10 kg fosfor, kalite ve dayanıklılığı arttırmak içinde toprak yapısına bağlı olarak 12-15 kg potasyum ekim öncesindeki toprak işlemesi ile birlikte toprağın 8-10 cm derinliğinde bir defada verilerek karıştırılır ve ekim yapılır. Azotlu gübre sülfat formunda verilmelidir. Yetiştirme sadece organik gübre ile yapılacaksa dekara 4-5 ton yanmış organik gübre ekimden en az 4-5 ay önceden ilk sürümle birlikte toprağın 20-25 cm derinliğine verilmiş olmalıdır. Soğan yetiştiriciliğinde fazla azottan kaçınılmalıdır. Fazla azot kuru madde oranının düşürür, muhafaza süresini kısaltır. Kaba dokulu soğan üretilmesine neden olur. Soğan ekilecek tarlada toprağın çok iyi işlenmiş ve ekime hazırlanmış olması gerekir. Zira soğan tohumunun çimlenme süresi çimlenme dönemindeki hava şartlarına bağlı olarak 3-4 haftaya kadar uzayabilir. Aynı zamanda soğan tohumları küçük tohumlar arasında yer alır, kalın kabuğunun suyu alabilmesi için toprakla temasının çok iyi olması gerekir. Bu nedenle soğan ekimi yapılmadan önce toprak iyice inceltilir ve biraz sıkıştırılır. Kaz ayakları ile yüzeysel olarak işlenen toprak Disk-Harrow?a çapraz olarak verilmeden işlenerek inceltilir sonra sürgü çekilerek hem düzeltilir hem de bastırılır. Sürgü çekildikten sonra hava şartları müsaade etse bile hemen ekim yapılmaz. Toprakta nem dağılımının düzgün hale gelmesi için 2-3 gün beklenir. Bu süre sonunda toprak ekime hazır halde gelmiştir. Tohum ekimi gecikmeden yapılmalıdır. Soğanda tohum ekimi mibzerle yapılmalı ekim derinliği 1-1,5 cm?yi geçmeyecek şekilde olmalıdır. Bazı yazarlarca ekim derinliği 6-8 mm olarak verilmişse de rüzgarlı ve kurak geçen yıllarda bu ekim derinliklerinde önemli çimlenme eksiklikleri görülmektedir. Biraz derin ekim daha az risk taşır. Ağır karakterli topraklarda yüzeysel ekim (1 cm) tercih edilmelidir. Ekim sıklığı yetiştirilecek çeşidin soğan iriliğine, yetiştirme yapılacak toprağın verimliliğine bağlı olarak sıra arasında 25-30 cm sıra üzerinde ise 2-3 cm olarak değişir. Bu mesafelere bağlı olarak dekara kullanılacak olan tohum miktarı da 600-800 gr?dan başlayarak 1 kg?a kadar çıkar. Soğan tohumlarında %90?ın üzerinde çimlenme yüzdesi çok ender görülür. Bu nedenle ekilen tohum miktarına ekilen tohumun çimlenme yüzdesi de etki yapar. Ekim yapıldıktan sonra tohumların çimlenme durumu sürekli olarak takip edilmeli havalar kurak giderse toprak yüzeyine çıkmaya yakın dönemlerde yağmurlama şeklinde sulama yapılarak bitkilerin toprak yüzeyine çıkmaları kolaylaştırılmalıdır. Doğrudan tohum ekim metoduyla yapılan yemeklik soğan üretiminde ekimden sonra selektif ilaçlarla yapılan yabancı ot mücadelesi çok başarılı olur. Herbicid ler yetiştiricilikte sürekli olarak uygulanmaktadır. Üzerinde tohum kabuğunun taşıyan ilk yaprak ikiye katlanmış şekilde toprak yüzüne çıkar. Bitki toprak yüzüne çıktıktan sonra uzun bir süre fazla gelişme göstermez ise de gelişme daha çok toprak altında kök gelişmesi şeklinde olmaktadır. Havaların ısınması ve yapışlarla birlikte soğanda toprak üstündeki organların (yaprakların) gelişmesi hızlanır Soğanlarda önemli zararlara yol açan soğan sineği, soğan yapraklarının gelişmeye başladığı dönemde yaprakların genellikle alt kısımlarına portakal renkli olan ve ince bir sapla yaprağa astığı yumurtalarını bırakır. Yumurtalar tek tek bulunur ve çıplak gözle kolayca görünür. Daha sonra yumurtalardan çıkan larvalar yaprağa girerek yaprakla boyuna galeriler açar. Bu şekilde zarar gören soğanların yaprakları toprağa doğru ay şeklinde kıvrılırlar. Bu görünüm soğan sineğinin tipik belirtisidir, zararlanma bu konuma gelmeden önce önlem alınmalıdır. Bu dönemde soğan sineği ile savaşım dışında herhangi bir işlem yapılmaz. Bitkide yaprak gelişmesi çok hızlı olur. Başlangıçta etli olmayan yapraklar besin maddelerinin depolanması ile birlikte kalınlaşır, etlenir çoğu zamanda yapraklar kendini taşıyamaz basit bir rüzgarla yere doğru kırılarak sarkar. Sıcaklık ve güneşlenme süresinin artışı ile birlikte soğan yaprakları rozet şeklindeki gövdenin üst kısmında depo yaprağı haline geçerek soğan oluşumunu başlatır. Soğan oluşumu çok hızlı olur. Soğan oluşumu tamamlanınca bitki hayat devresini kapatır. Alt kısımdaki yaşlı yapraklar uç kısımlarından başlayarak sararır ve kururlar. Kurumanın hızlanması için soğan tarlası üzerinde boş plastik varil yuvarlanarak yaprakların soğanın üstünden kırılması sağlanır. Ancak bu işlem esnasında dikkatli davranmak, soğanların ezilerek zarar görmesine sebep olmamak gerekir. Soğanların tarlada kuruması için iklim şartları ve tarla müsaitse böyle bir işleme gerek yoktur. Sıravari ekilmiş olan soğanlar makine ile sökülür. Söküm makinesinin, sökerek toprak üzerine sıra halinde döktüğü soğanlar iklimi uygun yerlerde toplamadan serili vaziyette kurumaya bırakılırlar. Güneşlenmenin şiddetli olduğu yerlerde ise soğanlar toplanarak tarlanın yağmur yağması halinde su birikmeyecek yüksek bir yerinde fazla kalın olmayacak şekilde (2-3 soğan sırası yüksekliğinde) serilirler. Üzerlerine de soğanları güneşten koruyacak şekilde biçer döver samanı örtülerek kurumaya terk edilirler. Soğan yaprakları ve kökleri iyice kuruyunca soğanlar hafifçe ovularak temizlenirler sonra makine da veya elle büyülüklerine göre gruplandırılarak file çuvallara konup pazara sunulur veya depolanmak üzere muhafaza yerine alınırlar. Soğanların iriliklerine göre gruplandırılması muhafazayı ve pazarlamayı kolaylaştırıcı rol oynar. Ürünün daha iyi değerlendirilmesi sağlar. İrili ufaklı karışık soğanın satışında çiftçi önemli kayıplara uğramaktadır. Doğrudan tohum ekimi yoluyla soğan üretiminde normal iriliğini kazanan soğanlar yanında irileşmeden kalan başlar ve çok küçük, arpacık büyüklüğünde soğanlar da oluşur. Bu soğanlar gruplandırılarak yemeklik, yahnilik, taze soğan üretiminde kullanılacak iri arpacık ve arpacık olarak değerlendirilirler. Arpacık (Kıska ? Göğer) ile yemeklik soğan üretimi : Arpacık ile yapacağımız yemeklik soğan üretiminde ana üretim materyalini ülkemizin çeşitli yörelerinde Arpacık, Kıska, Göğer, olarak adlandırılan küçük soğancıklar oluşturur. Öncelikle bu arpacıkların yetiştirilmesi, seçilmesi ve muhafaza edilmesi ile ilgili hususların açıklanması gerekmektedir. Kullanılacak arpacığın özellikleri yapılacak üretimin başarısında önemli rol oynar. Arpacık üretimi : Bir üreticinin hem arpacık hem de yemeklik soğan üretmesi mümkünse de profesyonel yetiştiricilikte bu yol önerilmez. Arpacığı üreten kişinin sadece bu üretimde ihtisaslaşması başarı şansını yükseltmektedir. Ancak üretici tarafından kullanılacak olan arpacığın özellikleri yemeklik soğan üretiminde arpacığı kullanacak üreticinin de başarılı olup olmamasını etkileyen en önemli faktörlerden birisi olduğu için, yemeklik soğan üreten çiftçinin arpacık aldığı üreticiye tam olarak güvenmesi gerekir. İşte bu güven yetersizliği nedeniyle üretici genelde arpacığı da kendisi üretmeyi tercih eder. Arpacık üreten kişinin, o yörenin ekolojik koşullarına adaptasyonu yüksek pazarda aranan bir çeşidin tohumlarını bir tohum firmasından satın alması gerekir. Standart çeşitlerde çoğu zaman bu tohum da üretici tarafından üretilir. Soğan tohumları çimlenme güçlerini hızla kaybettiklerinden dolayı soğan tohumların o yılın tohumu olmaları önemlidir. Yukarıda sayılan hususlara dikkat edilerek satın alınan soğan tohumu elde edildikten sonra, arpacık üretimi için tarla seçimi yapılır. Arpacık üretimi yapılacak tarlanın yabancı otlardan temiz olması gerekir. Ayrıca tarla toprağı besin maddeleri açısından özellikle azot yönünden zengin olmamalıdır. Arpacık gelişmesi ve hasat sırasında karşılaşılacak sorunların çözümü için ağır killi topraklardan kaçınılmalıdır. Besin maddelerince fakir, kolay işlenebilen hafif karakterli topraklar tercih edilir. Arpacık yetiştirilecek tarla sonbaharda 15-20 cm derinlikte işlenir. Kış döneminde toprağı işleme fırsatı bulunursa yüzeysel olarak kaz ayakları ile işlenerek otların gelişmesi önlenir. Böylece ekim zamanına ulaşılır. Ekim yapılacak bölgeye bağlı olarak Şubat sonundan itibaren Mart ve Nisan ayı başlarında toprak iyice inceltilerek ekime hazırlanır. Arpacıkların gelişmesi döneminde bakım işlerinin kolayca yapılabilmesi, fazla gelen yağmur sularının tahliyesi ve ekilen tohumların daha iyi çimlenebilmesi için drenaj görevi de görecek şekilde tarlada yüksek taraftan alçak tarafa doğru 120 cm denişliğinde aralarında 40 cm mesafe bırakılarak tahtalar hazırlanır. Tohum bu tahtalar üzerine serpme olarak ekilir. Ekimin yeknesak yapılabilmesi için belli alana ekilecek tohum miktarı en az ikiye bölünerek o alana iki defada ve çapraz olarak ekilir. Tohumların üzerine çimlenmeyi kolaylaştıracak ve su tutmayı sağlayacak materyalle hazırlanan harçtan 1 cm kalınlığında kapak atılarak tohumun toprakla iyi temas etmesini sağlayacak şekilde baskı tahtalarıyla bastırılır. Mini spring yağmurlama sistemi ile veya alan küçükse süzgeçli kovalarla sulanır. Hava şartlarına bağlı olarak çimlenme 2-3 hafta içinde olur. Soğan bitkilerinin ilk yaprakları, üzeride tohum kabuğu ile birlikte ikiye katlanmış olarak toprak yüzüne çıkarlar. Gelişme başlangıçta çok yavaş olur, sonra hızlanır. Genellikle bu dönemde havalar yağışlı olduğu için ot alma dışında başka işlem yapılmaz. Bitkiler gelişmelerini sürdürürler. Hafif karakterli toprakta yapılacak yetiştirmelerde toprağın Fosfor ve Potas yönünden takviye edilmesi dayanıklı arpacık üretmede yararlı olur. Arpacıkların gelişmesi döneminde soğan sineği zararına karşı dikkatli olmalı ve gerekli müdahale yapılmalıdır. Bitkiler arpacık oluşturarak Haziran sonu veya Temmuz ayı içinde hayat devrelerini kapatırlar. Bu dönemde arpacıklar sökülerek 8-10 cm kalınlığı geçmeyecek şekilde şekilde alttan hava alabileceği bir yere serilerek direkt güneş ışınlarından korunarak kurutulurlar. Hafifçe ovularak kuru yaprak ve köklerden arındırılır ve 24-26 °C?lik sıcaklıkta havadar depolarda depolanırlar. Bunun için en basit yöntem Hollanda kasalarına konularak saklamadır. Arpacıklar kışın 20 °C?nin üzerindeki sıcaklıklarda muhafaza edilmelidir. Kışın 20 °C?nin altındaki sıcaklıklarda saklanan arpacıklar soğan oluşturmadan, hemen dikildikleri yılın baharında generatif faza geçerek çiçeklenirler. Bu, yemeklik soğan üretiminde hiç arzu edilmeyen bir durumdur. Bu nedenle arpacıkların saklanması büyük önem taşır. Generatif faza geçmede arpacığın büyüklüğü de önemli rol oynar. Normal koşullarda sıcaklığa dikkat edilerek depolansalar dahi 2 cm veya daha fazla kesite sahip arpacıklarda soğan oluşturmadan, generatif faza geçerek çiçeklenme gösterme oranı yüksektir. 12-18 mm çapındaki arpacıklar soğan yetiştirmede ideal arpacıklar olarak kabul edilir. Arpacık iriliği arttıkça birim alan için kullanılan arpacık miktarı da artar. Bu artış maliyet artışı demektir. Bu şekilde üretilen arpacıklarda yemeklik soğan üretimi yapıldığı gibi 20 mm?den daha büyük çaplı arpacıklar yeşil soğan üretiminde kullanılırlar. Arpacık ile soğan üretimine, üretilen bu arpacıklar ile başlanır. Arpacık ile soğan üretim şekli ve özellikleri aşağıda verilmiştir. Arpacık üretiminin aksine arpacıkla soğan üretiminde kullanılacak tarlanın 15-20 cm derinliğindeki kısmının organik ve anorganik besin maddelerince zengin olması gerekir. Soğan yetiştirilecek tarla yanmış çiftlik gübresi ile dikimden en az üç ay ünce gübrelenir. Gübreleme organik gübre ile yapılacaksa dekara 2-3 ton yanmış gübre erken sonbaharda toprağın 15 cm?lik derinliğine sürüm ile karıştırılır. Organik gübre kullanılmayacak ise gübrelemenin dikimden önce yapılan toprak işlemesi ile 8-10 cm derinliğine verilmesi gerekir. Dekardan 4-5 ton verim alınması planlanıyorsa arpacık dikiminden evvel Disk-Harrow derinliğine (8-10) cm dekara 12-12 kg N, 8-10 kg P2O5, 12-15 kg K2O verilmelidir. Disk Harrow ile inceltilmiş toprağa hafif bir sürgü çekilerek toprak dikime hazır hale getirilir. Arpacıkların dikimi sıra vari yapıldığı gibi saç ayağı şeklinde de olabilir. Ancak sıravari dikim, bakım ve hasat işlerinin yapılması aşamasında büyük kolaylık sağlar. Bu nedenle tercih edilmesi gereken bir dikim yöntemidir. Yetiştirmenin yapıldığı bölgeye bağlı olarak şubat veya mart ayı içinde hazırlanan toprağa, sıra arası 25, sıra üzeri 8 cm olacak ve arpacıkların ucu toprak yüzeyinde kalacak şekilde elle dikim yapılır. Makineli arpacık dikimi denenmiş ise de başarılı olmamıştır. Kullanılan arpacık iriliğine bağlı olarak dekara 35-40 kg arpacık kullanılır. Dikilen arpacıklar hemen kök meydana getirerek topraktaki besin maddelerinden yararlanırlar ve gelişirler. Arpacıklar başlangıçta kök ve çok miktarda da yaprak meydana getirirler ve bu yapraklarda depolandıkları besin maddelerini soğan oluşturma döneminde sopanda depolarlar. Esasen soğan, yaprakların rozet şeklindeki gövdenin üst kısmında depo yaprağı oluşturmasıyla meydana gelir. Soğan oluşturma, gün uzunluğu ve güneşlenmeye bağlı olarak hızlanır ve soğan çok kısa bir sürede oluşur. Soğan oluşunca bitki hayat devresini k kapatır. Önce dış yapraklarından başlayan bir sararma olur. Dış yapraklardan başlayan bu sararma yaprak uçlarından soğan doğru ilerler ve yapraklar kurur. Soğanlar bu dönemde hasat edilirler. Bundan sonraki işlemler direkt tohum ekimi yoluyla yapılan soğan üretiminde olduğu gibidir. Arpacıkla yemeklik soğan üretiminde elde edilen üründe soğan iriliği büyük ölçüde yeknesaktır, ayrıca doğrudan tohum ekimi suretiyle üretime göre daha erkenci üretim söz konusudur. Tohum ile üretim yöntemindeki çimlenme riski yoktur. Bu gibi avantajları yanında arpacık bedeli ve arpacıkların dikimi gibi bazı maliyet unsurlarının ilave olması gibi bazı dezavantajları vardır. Fide ile yemeklik soğan üretimi : Fide ile yemeklik soğan üretimi sadece yazlık soğan üretimden kullanılan bir üretim şeklidir. Yerli çeşitlerimizden Lakerda soğanı, Çay soğanı ve Gömen soğanı gibi çeşitlerimiz fideleriyle birlikte üretilirler. Bu soğan çeşitlerimizin başları oldukça iridir. Çay ve Göçmen soğanı çeşitlerinde başlar 1 kg?a kadar büyüklüğe ulaşabilirler. Dokuları kaba, gevrek ve suludur. Saklanmaya gelmezler, saklama sürelerini uzatmak için hevenkler halinde asılırlar. Bu soğan çeşitleri kükürtlü bileşikler yönünden fakirdir. Bu nedenle tatlı bir lezzete sahiptirler. Bu çeşitlerimizde önce fidenin yetiştirilmesi lazımdır. Aynen arpacık yetiştirilmesinde olduğu gibi m2?ye 15 gr kadar tohum serpme olarak ilkbaharda tavalara ekilir. Sadece ot alma çok sık olan yerlerin seyreltilmesi ve soğan sineğine karşı savaşımdan başka bir işlem yapılmadan gelişmesi beklenir. Fideler 0.5-.0.7 cm kalınlık kazanınca esas yerlerine dikilmek üzere bir gün evvelden sulanarak dikimin yapılacağı gün kökleriyle birlikte sökülerek dikim öncesinde köklerde dikim tıraşlaması yapılır. Tarla 20-25 cm derinliği geçmeyecek şekilde sürülür. Aynen diğer yetiştirme şekillerinde olduğu gibi gübrelenir, ve 30 cm ara ile 15-20 cm derinlikte karıklar açılır. Karıklara su verilir su henüz karık içindeyken karığın iki yanına 12-15 cm sıra üzeri mesafe verilerek, daha önce dikime hazırlanan fideler parmakla köklerin çıktığı nokta 23 cm toprak altında kalacak şekilde dikkatlice dikilirler.Dikimden evvel yapraklarda dikim budaması vs. gibi herhangi bir işlem yapılmaz. Sadece uzun olan köklerin uç kısımları kesilir, böylece dilimin daha kolay yapılması sağlanmış olur. Dikimden 10-15 gün sonra bir çapa yapılır. Daha sonra sulama, ot alma ve mücadelenin dışında herhangi bir işlem yapılmaz. Gelişme devrelerinde birkaç defa sulanırlar. Bitkiler hızla gelişir, önce çok miktarda yaprak oluştururlar. Yaprak oluşumundan sonra soğan oluşumu başlar. Soğan normal çeşit iriliğini kazanınca sulama durdurulur. Bitkilerin hayat devrelerini kapatmaları sağlanır ve söküme geçilir. Sökülen soğanlar hemen pazarlanırlar veya hevenkler haline getirilip asılarak muhafaza edilirler. Tepe soğanı ile üretim : Bu üretim şekli sadece bilimsel araştırmalarda ve bazı soğan türlerinde kullanılır. Yetiştiricilikte önemi yoktur. Bazı türlerde çiçek demetinin uç kısmında çiçekler yerine küçük soğancıklar meydana gelir. Bu soğancıklar kullanılarak üretim yapılır. Vegatif üretim şeklidir. Taze yeşil soğan üretimi : Yeşil soğan üretimi ile yemeklik baş soğan üretimi arasında önemli farklar vardır. Yeşil soğan üretiminde kullanılan iki üretim materyali vardır. Bunlardan birisi pazarlanamayacak yemeklik soğanlar, ikincisi ise arpacık olarak kullanılmayacak kadar büyümüş olan arpacıklardır. Yemeklik olarak pazarlanamayacak ölçüde bozulmuş olan kalite dışı yemeklik soğanlar üretim materyali olarak kullanılırsa 10x12 cm, iri arpacıkların kullanılması ile yapılacaksa 5x5 ve 6x6 cm aralıklarla üçgen vari dikim yapılır. Her iki materyalle yapılan üretimde toprak hazırlığı aynıdır. Dikim yapılacak tarla dikimden hemen önce 15-20 cm derinliğinde işlenerek bu derinliğe dekara 8-10 kg N, 8 kg P2O5, ve 10-12 kg K2O verilir ve toprak inceltilerek dikime hazırlanır. Gerek yemeklik soğandan yapılan dikimde gerekse iri arpacık (Yahnilik soğan) ile yapılan üretimde, soğanların uç kısmı toprak üstünde görünecek şekilde tavlı toprağa dikim yapılır. Dikimden sonra soğanlar hemen yoğun bir şekilde kök meydana getirirler. Yemeklik soğanlar daha hızlı ve yoğun yaprak meydana getirdiği için kış döneminde erkence üretim için tercih edilir. Buna karşılık iri arpacıklara yapılan üretimde üretim geç olmakla birlikte daha kalitelidir. Yeşil soğanlar generatif faza daha geç geçerken çiçek sapı ve çiçeklenme de daha geç olur. Buna karşıık yemeklik soğanda yapılan üretimde ise ürün erkenci olmakla birlikte ürün kalitesi düşer, bitki daha erken çiçeklenir, bu ise satış şansını azaltır. Ancak iri arpacıkla yapılan üretimde verim daha düşüktür. Zira her soğan bir büyüme konisi taşır. Yemeklik soğanla yapılan üretimde ise her soğan, soğan iriliğine bağlı olarak 2-8 adet büyüme konisi taşır. Belli büyüklüğü kazanan soğanlar sökülerek yıkanırlar. Sarı yaprakarından ve köklerinden arındırılarak demetler halinde pazarlanırlar. 5. Olgunluk, Hasat ve Depolama Sofralık taze soğan üretiminde hasat zamanını belirleyen faktörler olgunluktan çok, ürünün o andaki durumu, pazar istekleri ve pazardaki ürün fiyatlarıdır. Ürünün pazarda az olduğu dönemlerde talep karşılanamadığı için mevcut üründe özellik aranmaz. Buna karşılık pazarda ürünün bol olduğu dönemlerde pazarlanan ürün de yerel alışkanlıklara göre taze soğanların hiç baş yapmamış olanları veya 2-3 cm irilikte baş yapmış olanları aranır. Eğer taze soğan üretimi, pazar değerini yitirmiş yemeklik soğan getirmeden önce hasat edilmesi çok önemlidir. Aksi halde böyle ürünleri pazarlamak mümkün olmaz. Erken dönemde pazara ürün sunmak soğan yetiştiricileri açısından ekonomik yönden önemlidir. Bu nedenle soğanlar başlarını tamamen oluşturdukları halde olgunlaşmalarını tamamlamadan yaprakları henüz kurumadan hasat edilirler. Bu dönemde bir pazarlama söz konusu ise hasat bitkilerin baş gelişmesini kapatıp alt yapraklarını sararttıkları dönemde yapılır. Gerektiğinde yeni ürün çıkıncaya kadar depolanabilecek yemeklik soğan üretiminde ise hasat, başlar tamamen olgunlaştıktan ve bitkinin toprak üstündeki yapraklarının kurumasından sonra yapılır. Bu dönemde soğan rengi koyulaşır ve soğan üzerinde 2-3 soğan yaprağı (kabuğu) oluşur. Hasat edilen soğanlar tarlasında serilerek üzerlerine güneş yanıklığını önleyecek şekilde, direkt güneş ışığımı kesen bir sıra biçer döver sapı konarak 10-15 gün süre ile kurumaya terk edilirler. Olgunlaşmasını tamamlamış soğanların sulanması veya meydana gelen yağışlar soğanın kalitesini bozar. Bu nedenle olgunlaşmamış soğanlar sudan korunmalıdır. Hasat döneminde yağış olmuşsa soğanlar ilk fırsatta sökülerek kurutulmalıdır. Soğanlarda muhafaza süresine çeşit faktörü yanında soğanın hasat döneminde gördüğü işlemlerde önemli etki yaparlar. Soğanda kabuk renginin koyuluğu, soğanın içerdiği kükürtlü bileşiklerin çokluğu, soğan üzerindeki soğan kabuğu sayısı ve gübreleme gibi faktörler muhafaza süresini uzatır. Soğanın muhafaza süresine en çok etki eden faktörlerden biriside soğanın içerdiği suda çözülebilen kuru madde miktarıdır. Kuru madde miktarı arttıkça muhafaza süresi artar. Bu nedenle yüksek su içeren yazlık doğan çeşitlerini (Lakerda soğanı, Göçmen soğanı ve Çay soğanı gibi) uzun süre muhafaza etmek mümkün değildir. Soğanlarda depolama büyük önem taşır. Soğan en uzun süre muhafaza edilebilen sebzelerdendir. Basit depolarda dahi 9 aya kadar depolanabilirler. Depolama süresini çeşit özellikleri yanında muhafaza edilen deponun özelliği de büyük ölçüde etkiler. Uygun olmayan şartlarda soğanlar filizlenirler, filizlenme başın koflaşmasına ve Pazar değerini yitirmesine neden olur. Koflaşmanın önlenmesi ve depolama süresinin uzatılması için soğanlarda hasattan 10-15 gün önce tarlada 1000-1500 ppm konsantrasyonunda Maleic Hydrazit (MH) uygulaması bitkiler üzerine püskürtülerek yapılır. Depolama süresince soğanların kuru madde ve Vitamin C içeriği azalır. Soğanlarda muhafaza değişik şekillerde yapılabilmektedir. Bunları basitten gelişmişe doğru şu şekilde sıralayabiliriz: Hevenkler halinde asarak muhafaza Lodalar halinde muhafaza Basit depolarda muhafaza Atmosfer kontrollü depolarda muhafaza Hevenk halinde asarak muhafaza : Bu yöntem yazlık soğan çeşitlerinin muhafazasında kullanılır. Bu yöntemde yaprakları tamamen kurumamış olan soğanlar, başlar dışarıya doğru gelecek şekilde 8-10 kg?lık hevenkler halinde örülerek serin havadar bir ortama asılırlar. Muhafaza süresi 2-4 ay kadardır. Süre sonunda soğanlar %40-60 arasında fire verirler. Lodalar halinde muhafaza : Bu yöntem daha çok Marmara ve Trakya bölgelerinde uygulanır. Soğanlar LODA adı verilen yığınlarda tarlada muhafaza edilirler. Basit ancak son derece ekonomik bir yöntemdir. Tarlanın yüksek ve su basma riski olmayan bir yerine, yerden 20-30 cm yükseklikte adeta bir büyük palet şeklinde ağaçtan ızgara oluşturulur. Üstüne 8-10 cm kalınlığında biçerdöver sapı serilir. Bunun üzerine 2-3 sıra yüksekliğinde soğan serilir. Üstüne yine bir kat saman, bir kat soğan şeklinde 160-180 cm yüksekliğe kadar devam edilir. Lodanın üzeri yanlar açık kalacak şekilde su geçirmeyen bir materyalle örtülür. Bu şekilde soğanların serin ve kuru olarak muhafazası sağlanmış olur. Bu yöntemle de doğanlar 6-8 ay muhafaza edilirler. Ancak fire miktarı %40-60 gibi değerlere ulaşır. Ekonomik ve pratik oluşu nedeniyle kullanılan bir yöntemdir. Basit depolarda muhafaza : Bu depolar son derece basit yapılar olup depolarda sıcaklık ve nemin kontrolü yapılamaz. Havalandırmayı sağlayacak yeterli pencereyi taşıyan, nemden korunmuş her yapı bu amaçla kullanılır. Böyle depolarda soğanı 8 ay kadar muhafaza etmek mümkündür. Süre sonunda kayıp miktarı %30-40 arasında değişir. Atmosfer kontrollü depolarda muhafaza : Bu depolarda muhafaza nedeniyle (%70-75 oransal nem, +1-2 °C ortam sıcaklığında) soğanlarda kalite kayıpları asgari seviyede olur. Ayrıca bu depolarda 8-9 aylık dönem sonundaki ağırlık kayıpları da %4-5 civarında olmaktadır. Bu nedenle atmosfer kontrollü depolarda soğan depolaması daima tercih edilmelidir. 6. Verim Yemeklik soğan üretiminde verim, yapılan üretimin şekline göre önemli değişiklik göstermez Doğrudan tohum ekim suretiyle yapılan üretimde dekara 4-5 ton, arpacık ile yapılan üretimde de dekara ortalama 4-5 ton verim alınır. Fide ile yapılan üretimde ise bu verim 6-7 tona kadar çıkar. Yeşil soğan üretiminde de dekara 2-6 ton arasında verim alınabilmektedir. 7. Tohum üretimi Soğanlarda tohum üretimi yeşertilecek çeşidin standart veya F1 hibrit çeşidi olmasına göre değişir. Standart varyetelerde o varyetenin özelliklerini üzerinde taşıyan ve çeşit safiyeti yüksek olan üretim alanlarında çeşit özellikleri dışına çıkan bitkiler, hasattan önce ve hasat esnasında sökülerek ayrılırlar. Kalan materyal tohumluk olarak kullanılır. Bu şekilde yemeklik soğan durumundaki soğanlar şubat ayıma kadar havadar bir yerde depolanırlar. Soğanların depoda erken dönemde kök ve sürgün meydana getirmemesi için depolama şartlarının iyi olması gerekir. Tohum üretmek üzere kullanılacak yemeklik soğanların düşük sıcaklıklarda muhafazası arpacıkların muhafazasının aksine faydalı olur. Tohumluk olarak ayrılan soğanların dikileceği tarlanın seçimi başarılı bir tohum üretimi için ilk ve en önemli şarttır. Tohum üretilecek tarla kesinlikle hakim rüzgarlara açık bir tarla olmamalıdır. Fazla rüzgar alan tarlalarda yetiştirme yapmak iki açıdan çok sakıncalıdır. Birinci sakınca çiçek demetlerini taşıyan yalancı gövdenin çiçek demetlerinin teşekkülünden sonra hafif rüzgarlarda dahi kolayca kırılmasıdır. Kırılan çiçek demeti sapı üzerindeki çiçekler, çok az miktarda iyi gelişmemiş tohum oluşturlar. Bu verimi önemli ölçüde düşürür ve tohum kalitesini de bozar. Böylece düşük çimlenme oranı, hızı ve gücü gösteren tohum elde edilir. Esasen çimlenme hızını çok çabuk kaybeden soğan tohumlarında bu durum büyük sakınca oluşturur. İkinci sakıncada çiçeklenme döneminde esen kuru rüzgarlardır. Bu rüzgarlar ince ve narin yapıda olan pistil?in kurumasına neden olur ve tohum elde edilmesi mümkün olmaz. Tohum üretilecek olan tarla sonbaharda 20 cm derinliğinde sürülüp kışa bırakılır. Şubat ayının sonunda toprak kaz ayakları ile 15 cm derinlikte işlenmeden önce dekara 8-10 kg N 10-12 kg P2O5 ve 12-14 kg K2O gelecek şekilde gübrelenir. Toprakda soğanların kolayca sulanması için 80 cm ara ile karık açılır. Karık sırtlarında 40 cm genişlikte düz bir alan oluşturulur. Oluşturulan sırtların üstüne sıra araları 25-30 cm olacak şekilde, sıra üzerine 20 cm aralık verilerek soğanların üst kısmı toprak üstünde görülecek şekilde dikim yapılır. Şekil 4?de tohumluk soğanların dikim şekilleri ile çiçek demeti sürgünlerinin ızgaralarla korunması görülmektedir. Şekil 4?de görüldüğü gibi her iki sırada bir soğanların dikilmiş olduğu toprak seviyesinden 25-30 cm yükseklikte kümes teli veya plastik kafesler ile kaplanmış olan ızgaralar koyarak çiçek demeti saplarının bunların arasından geçerek büyümesi sağlanmalıdır. Böylece çiçek demeti saplarının rüzgarlarla kırılması büyük ölçüde önlenir. Bütün tarla yüzeyini kaplayacak böyle bir ızgaranın yatırım maliyeti yüksek olmakla birlikte 10-15 sene gibi uzun süre kullanılması ve yüksek kaliteli tohum elde edilmesi ve sağladığı gelir artışı yanında bu maliyetin bir önem ifade etmediği görülecektir. Dikilen soğanlar önce çok yoğun bir yaprak oluştururlar ve her soğandan soğanın büyüklüğüne bağlı olarak 1-8 arasında çiçek demeti sapı (yalancı gövde) meydana gelir ve bu demetler 50-80 cm kadar boy alarak uç kısımlarında aynı noktadan ışınsal olarak çıkmış yüzlerce çiçek meydana getirirler. Soğan çiçekleri erselik yapıda olup soğanlar büyük ölçüde döllerler. Sinekler ve yapan arıları yapancı döllenmeye neden olurlar. İlk çiçek olgunlaşması çiçek demetinin üst kısmından başlar ve bir demet üstündeki tüm çiçeklerin açılması 2 hafta kadar sürer. Meyve ve tohum olgunlaşması da bu sıraya göre olur. Meyve olgunlaştıktan sonra çatlar ve siyah renkli tohumlar görülür. Meyve çatladıktan sonra çatlayan kısımları yukarıya doğru bakan ilk çiçek ve meyveler dışındaki meyvelerin tohumları kolayca dökülür. Bu nedenle bütün meyvelerin çatlaması beklenmeden, dökülme riski başlayınca çiçek demetleri bitki üzerindeki duruş şekliyle tutulup bir miktar yalancı gövdeyle birlikte kesilirler ve dikkatlice, tohumlarını dökmeden toplanırlar. Gölge ve havadar bir yerde tek kat serilerek kurutulup harmanlanırlar. Hasatın tamamı bir defada yapılabildiği gibi eğer imkanlarımız uygunsa 2-3 defada yaparak daha yüksek verim alınması sağlanır. Ayrıca bu durumda tohum kalitesi de yükselir. Başarılı bir tohum üretiminde dekardan ortalama olarak 40-60 kg tohum alınır. Avrupa ülkelerinde tohum veriminin 30-40kg/dekar olduğunu belirtmektedir. Kuru Soğan Mucizesi |
Sarımsak, pırasa ve soğan...Her üçünde de antibakteriyel (antibiyotik) ve ağrı kesici (analjezik) özelliği olan etkin maddeler bulunmaktadır.
Kuru Soğan Mucizesi
Değerli okuyucu, kuru soğan üzerine olan ilk çalışmalarıma seksenli yılların ortalarında başlamıştım. Aynı zamanda Sarımsak ve pırasayı da inceliyordum. Çünkü üçü de aynı familyadandır.Topraktan henüz çıkmaya başlamış, bu üç Bitkinin taze filizlerini kopartıp tadına baktığınızda damak tatları birbirinin aynıdır. Onları birbirlerinden ayırt etmek zordur. Ancak, bir-iki haftadan itibaren morfolojileri, kimyaları ve tatları giderek belirgin şekilde farklılaşır.
Her üçünde de antibakteriyel (antibiyotik) ve ağrı kesici (analjezik) özelliği olan etkin Maddeler bulunmaktadır. Yetişkin dönemlerine gelindiğinde doğalAntibiyotik güç, sarımsakta en fazladır. Soğanda bu güç orta derecede bulunurken, pırasada bu ölçü en minimum düzeyde kalır. Yetişkin soğanın ağrı kesici gücü ise maksimum düzeye çıkar. İleri tarihlerde sarımsak ve pırasanın içeriğinde saklı olan etkin özelliklerini ayrı başlıklar altında sizlere tanıtmaya çalışacağım. Çünkü, aynı Aileye (familya) ait bu üç sebze yetişkin evrelerinde kür olarak uygulandıklarında birbirlerinden tamamen farklı hastalıklara karşı potansiyel bir güç oluşturabilmektedirler. Pırasa, böbrekte oluşan litogen yapıya karşı etkili olurken, sarımsak ise vücudun bazı bölgelerinde oluşan plaklara karşı etkin rol oynayabilmektedir. Bu kısa girişten sonra bugünkü, sebzemize tekrar geri dönelim.
Onu doğrarken gözyaşlarını tutmak ne mümkün... Gözlerden yaş gelmesine sebep olan yapısında kükürt bulunan propanthial-S-oksit maddesidir. Eğer soğanı doğrarken gözyaşı dökmek istemiyorsanız, ağzınıza bir lokma Ekmekalıp çiğneyerek doğrayınız.
KADINLAR İÇİN
Zaman zaman geçmişte araştırdığım bir Bitkiye tekrar tekrar geri döner, yeni elde ettiğim deneyimlerimin ışığında onu tekrar araştırmaya başlarım. Kuru soğanın rahim ve yumurtalıklar üzerinde nedenli etkili olabildiğini fark ettim. Onu, 2009’un Bitkisi olarak tanıtmayı düşünüyordum ki, yaşlılığa bağlı eklem kireçlenmesini ortadan kaldırıcı bitkiyi keşfettim. Bu nedenle 2008’in son aylarında kuru soğanın bu potansiyel gücünü erken açıklamayı daha uygun buldum.
Zaman zaman geçmişte araştırdığım bir Bitkiye tekrar tekrar geri döner, yeni elde ettiğim deneyimlerimin ışığında onu tekrar araştırmaya başlarım. Kuru soğanın rahim ve yumurtalıklar üzerinde nedenli etkili olabildiğini fark ettim. Onu, 2009’un Bitkisi olarak tanıtmayı düşünüyordum ki, yaşlılığa bağlı eklem kireçlenmesini ortadan kaldırıcı bitkiyi keşfettim. Bu nedenle 2008’in son aylarında kuru soğanın bu potansiyel gücünü erken açıklamayı daha uygun buldum.
Kuru soğan, Polikistik Over Sendromu (PCOS) yaşayan kadınların imdadına yetişen mükemmel bir destekleyici ve yardımcı tedavi imkânı sunmaktadır. Erken menopoza giren kadınların da imdadına yetişebilmektedir. Küçük ve orta çaplı Miyomu olan kadınlar da kuru soğan küründen istifade edebilirler.
Polikistik over şikâyeti olanlar, büyük bir olasılıkla kürü uygulamaya başladıktan bir-iki Gün sonra beyaz-sarı renkte bolca akıntı yaşamaya başlayabilirler. Uzun zamandan beri âdet (regl) görmüyorlar ise, âdet görmeye başlayabilirler. Aynı şekilde menopoza yeni girmiş kadınlar da tekrar düzenli adet görmeye başlayabilir. Rahim duvarı incelmesi olan kadınların rahim duvarlarının kalınlaşmasında da etkilidir. Kuru soğan sanki, kadınların rahim ve yumurtalıkları için yaratılmış bir sebze...
Endometrioma, rahimin içini döşeyen zar tabakasının yumurtalıklarda bulunması ve her adet döneminde kanayarak kistik yapı oluşturmasına denir. Bu kistin içi, kahverengi kıvamlı Sıvı ile doludur bu nedenle çikolata kisti de denir. Hastalar hekimlerine Kısırlık, sancılı veya ağrılı adet görme, ilişki esnasında ağrı görme şikâyeti ile başvururlar. Başlangıç evresinde olan endometrioma tedavisinde de oldukça güçlü bir yardımcı tedavi imkânı sunar.
ERKEKLER İÇİN
Yıllar önce kuru soğanı araştırırken prostatite (prostat içi iltihaplanma) bağlı ağrı çeken erkeklerin imdadına yetişebileceğini bulmuştum. Prostatite bağlı ağrı çeken bazı hastalar için uygun bir ağrı kesici bulmak da çok zordur. Bilinen hiçbir ağrı kesici onlara derman olmaz. Almanya’da “Medizin Forum-Prostatitis” sitesine yazı yazan bir prostatit hastası, prostatite bağlı sürekli ağrı çektiğini ve bu durumun kendisini intiharın eşiğine getirdiğini yazmıştı. Bu hastaya soğan kürünü uygulamasını önermiştim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra nasıl teşekkür ettiğini hâlâ unutamam.
Yıllar önce kuru soğanı araştırırken prostatite (prostat içi iltihaplanma) bağlı ağrı çeken erkeklerin imdadına yetişebileceğini bulmuştum. Prostatite bağlı ağrı çeken bazı hastalar için uygun bir ağrı kesici bulmak da çok zordur. Bilinen hiçbir ağrı kesici onlara derman olmaz. Almanya’da “Medizin Forum-Prostatitis” sitesine yazı yazan bir prostatit hastası, prostatite bağlı sürekli ağrı çektiğini ve bu durumun kendisini intiharın eşiğine getirdiğini yazmıştı. Bu hastaya soğan kürünü uygulamasını önermiştim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra nasıl teşekkür ettiğini hâlâ unutamam.
GÜNÜN KÜRÜ -1
‘Polykistik over’e, erken menopoza ve miyomlara karşı
‘Polykistik over’e, erken menopoza ve miyomlara karşı
İki bardak klorsuz Suyu (yaklaşık 250-300 ml) kaynatınız. Orta boy yemeklik kuru soğanın en dış açık kahverengi ince kabuğunu soyduktan sonra dörde veya altıya bölüp kaynamakta olan Suyun içerisine atınız. Ağzı kapalı olarak beş Dakika kaynattıktan sonra ocaktan indirip ılımaya bırakınız. Ilıyınca, süzülür ve ılık olarak bir Su bardağı öğle yemeğinden on dakika önce içilir. Aynı şekilde akşam yemeğinden önce tekrar taze olarak hazırlanıp on dakika önce içilir. Bu küre onbeş gün devam edilir ve kür sonlandırılır.
Dikkat: Kırmızı veya mor soğan amaca uygun değildir. Uygulanacak olan soğan kürünün taze hazırlanması ve ılık olarak içilmesi şarttır. Soğuk olarak veya beklemiş haşlama suyu içilmemelidir.
GÜNÜN KÜRÜ -2
‘Prostatit’e bağlı şiddetli ağrılara karşı
‘Prostatit’e bağlı şiddetli ağrılara karşı
Bir hafta boyunca her gün iki öğün, sabah ve akşam ikişer adet orta boy kuru soğan preslenip yarım dilim ekmekle beraber tüketilir. Presleme esnasında çıkan soğanın suyunu ziyan etmeyiniz ve de kesinlikle tuzlamayınız. Soğanı presleme imkânı bulamıyorsanız, ağızda uzun uzun çiğneyerek beraberinde yarım dilim ekmekle beraber tüketebilirsiniz. Katı meyve sıkacakları, soğan suyunu çıkarmak için de mükemmel bir çözümdür. Kuru soğanın Suda veya ateşte pişirilmeden çiğ olarak tüketilmesi gerekir.
Kaynaklar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder