29 Eylül 2011 Perşembe

Asker Şafak Hesaplama Programı


Asker Şafak Hesaplama Programı

Odesa Yazılım Asker Şafak Programı ile yolunu gözlediginiz kişinin şafağını tam olarak sorunsuz bir şekilde hesaplayabilirsiniz.
  1. Kolay kullanım
  2. Tek tarihle bütün hesaplamalar
  3. Şafak miktarına göre değişen sözler
  4. Şafak miktarına göre değişebilen Şafak durum grafiği
  5. Plaka Sayma
  6. Girilen Ay miktarına göre Askerlik dönemi hakkında bilgi
  7. Çıktı alabilme
  8. Kullandığınız izine göre gün hesaplayabilme yeteneği.
  9. Gelişmiş yapay zeka
  10. Şık görünüm.
İndirmek için:Odesa Yazılım Asker Şafak Programı

Bilgi İçin: odesayazilim.com

25 Eylül 2011 Pazar

Evinizde bu cihazlara dikkat


Evinizde bu cihazlara dikkat

Her ay çok yüksek elektrik faturası ödemekten bıktınız mı? Bu yüksek faturaların nedeninin kullandığımız küçük ev aletleri, klimalar, buzdolapları ile ısıtma ve soğutma sistemi olduğunu biliyor musunuz?


HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, kullandığımız enerji miktarı ödeyeceğimiz faturayı gösteriyor. Genel olarak tüm dünyada trilyonlarca kilovat saat elektrik tüketiliyor. Bu elektriğin sadece yüzde 25'i evlerimizde kullanılan elektrikli cihazlar tarafından harcandı. Zaman'da yer alan haberde bunun böyle olması, evdeki cihazların çok fazla elektrik tüketiyor olmasından kaynaklanıyor.

1.Buzdolapları: Son 30 yıldır, birçok aletin verimliliği arttı. 1979 yılında üretilen bir buzdolabı, ayda 120 ile 300 kilowaat elektrik tüketiyordu. Ancak 1980'lerden sonra üretilen yeni buzdolaplarından alırsanız yıllık elektrik tüketiminiz 400 kilowatta kadar düşer. Günümüz teknolojisinde ise bu değer neredeyse bir ampul tüketimine eşdeğer. Buzdolabınız eskiyse bir an önce yeni çıkan düşük elektrik tüketenlerle değiştirin. Buzdolapları büyük bir enerji düşmanıdır, ancak bunlar tek başına değil. Tost makinesi, kahve makinesi, elektrik süpürgesi ve saç şekillendirici aletlerin hepsi bir buzdolabından daha fazla elektrik tüketiyor. Bunların yanında ocaklar ve bulaşık makinelerini de fazla elektrik tüketen cihazlar arasında rahatlıkla sayabiliriz.

2.Soğutma sistemi: 1980 yılında Amerika'daki evlerin yüzde 27'sinde merkezi klima vardı, ancak 2001 yılında bu sayı yüzde 55'e çıktı. Ülkemizde de klima kullananların sayısı özellikle sıcak bölgelerde her geçen gün artıyor. Tüketilen enerjinin miktarı ünitenin tipine, kapasitesine, işlem zamanına ve verimlilik oranına bağlıdır. Bir klima ünitesi yaklaşık 200-1800 kilowatt elektrik tüketiyor. Klimanızın verimliliğini artırmak için bazı önemli adımlar atabilirsiniz: - Her yıl klimanızı bakımdan geçirin. Uygun sıvı seviyesi, soğutma şarjı ve izolasyon cihazınızı verimli çalışır şekilde tutmak için çok önemlidir.

- Odalardaki delikleri sıkıca kapatın.

- Oda yeterince serinlediğinde otomatik olarak klimanızı kapatan zamanlı termostat kullanın.

- Çatınızdaki izolasyonun kalınlığının en az 41 santimetre olduğundan emin olun. Böylece güneş ışınları daha fazla tutulacaktır. Klimanız çalışırken zorlanmayacaktır.

Fiyatları diğerlerinden biraz pahalı olmasına rağmen evinize yeni çıkan inverter klimalardan taktırmayı düşünebilirsiniz. Bu klimalar değişik çalışma sayesinde sürekli kullanımda daha az enerji tüketimi gerçekleştirmektedir.

3. Termosifon: Bunları duş alırken, çamaşır yıkamada veya bulaşık yıkarken kullanıyoruz. Bu termosifonlar ayda ortalama 400 kilowatt saat elektrik tüketiyor. Tabi harcadığınız enerji miktarı termosifonunuzun şekline, türüne ve büyüklüğüne göre değişiyor. Bu konuda da termosifonunuzun verimli çalışması için şunlara dikkat edin: - Termostatınızı kontrol edin. Su sıcaklığının 50 dereceden yüksek olmasına gerek yoktur.

- Sıcak su depolama tankınızı ve tanka bağlanan boruların yaklaşık 2 metresini izole edin. Böylece depolama sırasında ve suyun nakledilmesi sırasında ısı kaybınız olmaz.

- Üç ayda termosifonunuzun verimliliğini düşüren bir çöküntü oluşumunu sınırlandırmak için suyun çeyreğini boşaltın.

- Banyo sürenizi kısaltın, çamaşırlarınızı soğuk ya da ılık suda yıkayın ve bulaşık makinenizdeki "su sıcaklığı" özelliğini kapatın.

4. Kurutucu: Sıcak ve kuru bir bölgede yaşıyorsanız, kurutucuya ihtiyacınız olmaz. Çünkü bu cihazlar havadaki nemi yok ediyor. Ancak deniz kenarı veya ormanlık alanlar gibi rutubetli ortamlarda yaşıyorsanız, kurutucular sağlığınız için gereklidir. Çünkü havadaki fazla su buharı küf oluşumuna yol açar ve toz mitleri için sıcak bir ortam oluşturur. Depolarınızda hasara yol açabilir.

Birçok insan kurutucuları sürekli olarak çalışır vaziyette tutuyor, bu çok fazla elektrik tüketimine yol açar. Kurutucu kullanınca aylık 160 kilowatta kadar elektrik tüketirsiniz. Bu rakam buzdolabınızın kullandığı elektrikten çok daha fazladır. Daha az elektrik tüketimi için kurutucunuz çalışırken evinizin kapı ve pencerelerini kapalı tutun. Tek bir odada bulunan kurutucu tüm evin nemini alamaz. Daha iyi verim sağlamak için dijital nem ayarlayıcı kullanın.

5. Isıtma sistemi: Ev ısıtma sistemi en fazla elektrik tüketen uygulamalardan biridir. Isıtma cihazlarının türüne ve özelliklerine göre tüketim miktarı aylık 100-3,500 kilowatt arasında değişiyor.

Süpürgeliklerin önüne yerleştirilenler: 100-500 kilowatt Taşınabilir elektrik sobaları: 200-300 kilowatt Elektrik ocağı: 1,500-3,500 kilowatt Ayrıca elektrik tüketiminizi belirleyen diğer faktörler de kullandığınız termostat türüdür. Gerektiğinde sıcaklığı kesen programlanabilir termostat seçin. Enerji tüketimini azaltmak için daha verimli ve tasarruflu bir ısıtıcı seçin. Termostatınızı rahat ettiğiniz en düşük sıcaklığa getirin. Evinizi iyi bir şekilde izole edin. Filtrelerinizi düzenli olarak değiştirin.



http://ekonomi.milliyet.com.tr/

24 Eylül 2011 Cumartesi

Facebook ile twitter arasındaki 20 fark!

Facebook ile twitter arasındaki 20 fark!


Özgür Uğur yazdı...
Dünyada estirdiği kuvvetli rüzgarla orantılı olarak Türkiye'de de hızla yayılan sosyal medyanın, hiç kuşkusuz iki öncü 'bayraktar'ı var: Facebook ve twitter... Facebook, Türkiye'ye daha erken gelmesinin ve zengin içeriğinin avantajıyla ülkemizdeki internet kullanıcıları arasında en fazla rağbet gören sosyal ağ. Twitter ise Facebook'a oranla daha dar bir içeriğe sahip olması nedeniyle, daha 'sınırlı' bir kullanıcı kitlesinin vazgeçilmezi... Hemen hepimiz arkadaş ortamlarında, internette, evde, iş yerinde zaman zaman aynı tartışmayı yapmışızdır: Facebook mu, twitter mı? Aşağıdaki farkları okuyunca, ikisinin aslında birbirinden ne kadar farklı şeyler olduğunu ve bu tartışmanın anlamsızlaştığını hep birlikte göreceğiz.

İşte Facebook ile twitter arasındaki 20 fark:
Facebook'ta bir kadının arkadaş listesi sadece güzel olduğu için çok kabarık olabilir; twitter'da bir kadının takipçi sayısının artması için güzellik yetmez.

Facebook'ta 420 karakter vardır; twitter'da 140
Facebook'ta derdinizi 'not' sistemiyle uzun uzun anlatabiliyorken; twitter'da kısa ve vurucu anlatmanız gerekir
Facebook arkadaş sayınız patladığında sizi bloke eder; twitter'da takipçi sınırı yoktur
Facebook'ta 'ne olur beğen' tacizi vardır: twitter'da beğenilmek pek umursanmaz
Facebook'ta 'beğen-paylaş' vardır; twitter'da retweet
Facebook'ta yorum yapmak-cevap vermek için bolca vaktiniz varken; twitter'da hazır cevap olmalısınız
Facebook'ta biriyle arkadaş olmak isterseniz onun onayı gerekir; twitter'da ABD Başkanı'nı bile takip edebilirsiniz
Facebook'ta birini arkadaş listenizden attığınızda, o kişi gönül koyabilir; twitter'da 'unfollow'lar genelde hissedilmez bile
Facebook'ta arkadaş listenize davet verebilirsiniz; twitter'dan davet duyurursanız 'yasa dışı gösteri' organize etmekten gözaltına alınırsınız
Facebook kız tavlama yeridir; twitter popüler olma
Facebook'ta bir profilden kişilik analizi yapabilirsiniz; twitter'da bu asla mümkün değildir, sıkı takip gerekir
Facebook'ta edilgenken; twitter'da daha etkin olursunuz
Facebook'ta görsel önemlidir; twitter'da içerik
Facebook'ta oyun oynayabilirsiniz; twitter'da o kadar vaktin yoktur
Facebook'ta yıllardır görmediğiniz akrabalarınızın istilası kaçınılmazdır; twitter'ı akrabalar henüz keşfedemediler
Facebook'ta ulusalcılar daha etkindir; twitter'da liberaller
Facebook Kurtlar Vadisi ise; twitter Muhteşem Yüzyıl'dır
Facebook Şahan Gökbakar ise; twitter Nuri Bilge Ceylan'dır
Facebook Bakırköy ise; Twitter Beyoğlu'dur

ozgurugur@haberturk.com

http://twitter.com/ozgurugur_ht

ÖZGÜR UĞUR / HABERTURK.COM

Silinen dosyaları geri getirin

Silinen dosyaları geri getirin
Bilerek veya yanlışlıkla sildiğiniz dosyaları geri getirmek için Erdal Kaplanseren, 
size sihirli bir araç sunuyo.

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.

Dizüstü bilgisayarınızın pil ömrünü uzatın


Dizüstü bilgisayarınızın pil ömrünü uzatın
Bir izleyicimizin "dizüstü bilgisayarımı fişte kullanırken pilini çıkarmalı mıyım?"
sorusuna Erdal Kaplanseren'den ayrıntılı bir yanıt.
Pilin kullanım ömrünü uzatan çözümler bu videoda

.

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.

22 Eylül 2011 Perşembe

Mutfaktaki karıncalardan kurtulma yöntemleri


Mutfaktaki karıncalardan kurtulma yöntemleri



Mutfağınızda yemek yaparken izlendiğinizi mi hissediyorsunuz? Ya da minik dostlarınız her daim yemeklerinize ortak mı oluyor? İşte onlardan kurtulmanın yöntemleri...


1. Özellikle geceleri tezgahın üzerinde herhangi bir yiyecek parçası bırakmamaya özen gösterin. Karıncaların mutfağı işgal etmesinin sebebi yiyecek aramalarıdır. Eğer yiyecek veya depolayacak bir şey bulamazlarsa mutfağınızdan medet ummayı keseceklerdir.

2. Tezgahın üzerini ve tüm yüzeyleri temiz bırakın. Tahta namına mutfağınızdaki herşeyi iyice temizleyin. Eğer yere bir şey dökülürse hemen temizlemeye özen gösterin.

3. Her iki ayda bir evinizin köşelerini böcek ilacıyla ilaçlayın. Özellikle içinde piretrin içeren ilaçlar karıncalar üzerinde etkili olacaktır.

4. Çöp kovalarının içini de ilaçlamayı unutmayın. Ayrıca dış kapıya yakın bir yerlere yerleştirmeyi deneyin. Eğer karıncalar çöpe geliyorsa, koca evi baştan başa geçmek zorunda kalmayacaklardır.

5. Karıncalar ve böcekler genellikle tahta döşemelerin duvar köşelerine denk gelen yerlerini tercih ederler. Kolayca girmek ve dışarı çıkmak için bu bölgelere yerleşerek yumurtlarlar. Bu nedenle piyasada satılan karınca yuvalarını oralara yerleştirin.



http://kisiselbakim.milliyet.com.tr/

17 Eylül 2011 Cumartesi

Tomografinin Karanlık yüzü

Tomografinin Karanlık yüzüİngiltere, sağlıklı insanların tomografi çektirmesini yasakladı. Peki, bugüne kadar sağlıklı insanlara rutin tomografi çekilmesine göz yumulması ve şimdi radikal bir kararla yasaklanmasının ardında ne var?

Tomografinin karanlık yüzü!Bugünkü Vatan gazetesinin haberine göre: Normal röntgenden onlarca kat fazla radyasyon verilmesine neden olan tomografi çekimlerine İngiliz Sağlık Bakanlığı’ndan yasak geldi. Sağlıklı kişilerin vücut tomografisi çektirmesi yasaklandı. Bakanlığa göre, vücudun maruz kaldığı radyasyon Hiroşima’da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadar!
İngiliz Sağlık Bakanlığı önceki akşam çok kritik bir karara imza atarak sağlıklı kişilerin vücut tomografisi çektirmesine yasak getirdi. Bu yasağa gidilmesine gerekçe olarak tomografi sırasında yayılan ve vücuda nüfuz eden radyasyon oranının çok yüksek olması gösterildi. Tomografi çektirmek geçen yıllarda osteoropoz, kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı ve diyabet gibi hastalıkları önceden tespit edebildiği için sağlık uzmanları tarafından sıklıkla tavsiye ediliyordu. Sağlıklı bireylerin her 5 yılda bir tomografi çektirmesini öneren doktorların bu tavsiyesi üzerine harekete geçen bakanlık tüm vücudu tarayan tomografinin normal bir röntgenden 400 kat daha fazla radyasyon yaydığını tespit edince yasak kararı aldı. Tomografiye sağlıklı giren her 50 hastadan birinin maruz kalınan radyasyon nedeniyle çekim sonrasında kansere yakalandığı belirtildi.
Peki, İngiltere neden bir anda böyle radikal bir karar aldı? Sağlıklı insanların “tomografi” çektirmesi zararlı olduğu yeni mi anlaşıldı? Tomografi dışında, momografi, MR, röntgen ve diğer tetkikler masum mu ve birbirinin yerini tutabilir mi? Şimdiye kadar tomografi çektirenler dava açabilir mi?
Nükleer Tıp Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Erol Ergüler sorularımızı cevapladı.
Sizce İngiltere neden bir anda böyle radikal bir karar aldı? Sağlıklı insanların “tomografi” çektirmesi zararlı olduğu yeni mi anlaşıldı?
Tomografi 30 yıldır kullanılan bir yöntem. Eski teknoloji ile üretilen tomografi cihazlarının radyasyon oranlarının yüksek olduğu da doğru. Fakat şimdi, radyasyon oranı daha düşük yeni tomografi cihazları üretildi. Bu yeni cihazlar çok pahalı olduğu için pazar bulmakta zorlanıyor. Aslında bu tür yasakların arkasında büyük ilaç ve medikal cihaz üreticilerinin pazar oluşturma çabaları var. Yeni cihazlar çok yüksek maliyetli ve satışında zorlanıyorlar. Son dönemde düşük radyasyonlu yeni ürünleri pazarlamak adına kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor.
Ama bu yasak İngiltere gibi bir Avrupa ülkesinden geliyor! Böyle büyük bir ülkenin Sağlık Bakanlığı medikal cihaz üreticilerinin çıkarları için karar alabilir mi?
Hatırlarsanız yıllar önce Türkiye’de, “Meme Kanseri”ni önlemek adına, büyük kampanyalarla tüm kadınlara “momografi” çektirilmesi önerildi. Bu kampanyayı Semra Özal da destekliyordu. Herhangi bir şikayeti olmayan, hiçbir teşhiş konmamış binlerce kadın rutin “momografi” çekimleri ile gereksiz yere “radyasyon” almış oldu. Yani sağlık sektörünün menfaatleri için önce hastalık "korkusu" yayılarak kamuoyu oluşturuluyor ve ardından lüzumsuz "tetkikler" yapılabiliyor. Maalesef sağlık sektörünün oyunlarını kamuoyunu vicdanının anlaması zor!
Peki, bugüne kadar lüzumsuz yere tomografi çektirenler dava açabilir mi?
Eğer hastadan lüzumsuz ve fazla tetkik isteniyorsa dava açabilir. Bu cihazlar çok gerekli durumlarda kullanılacak cihazlar. Örneğin kanser hastasına verilen ilaçların da tümü zehirli ama başka çare olmadığı için uygulanmak zorunda. Tomografi için de durum böyle tıbbi gereklilik halinde eğer başka çare yoksa çektirilmeli. Ülkemizde de maalesef gereksiz hastalık korkusu yayılarak lüzumsuz yere tetkikler yapılabiliyor. Hastalar bilinçli olursa hakkını arayabilir.
www.iyilikguzellik.com özel Nihal Doğan
Sağlık sektörünün oyunları hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak isterseniz "Satılık Hastalıklar" kitabını tavsiye ederiz...

Kaynak:  http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=160676



Kırtasiyede Büyük Tehlike

Kırtasiyede Büyük Tehlike
Uzmanlar, okulların açılmasına kısa bir süre kala ailelere önemli bir uyarıda bulunuyor...


Kırtasiyede büyük tehlike...Her okul döneminde çocukların düşlerini süsleyen, okul stresini artıran kokulu silgiler, birbirinden ilginç kalemler ve rengarenk kırtasiye malzemeleri aslında çocukların sağlığını bozabilen tehlikeler içeriyor. 

Kırtasiye malzemeleri o kadar çekici ki, sadece çocuklar değil, biz büyükler de o renkli dünyanın atmosferine kapılıyoruz. Ne var ki bütün güzelliklik ve albenisine rağmen bu malzemeler çocuklar için tehlike arzediyor.

Kansorejen etkisi var 

Memorial Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Bölümü’nden Biyokimya Uzmanı Dr. Nilgün Tekkeşin, “Son derece toksik etkileri olduğu bilinmesine karşın, aşırı dozda bu kimyasallara (fitalatlar, azor, kanserojen, alerjen boyamaddeleri, ağırmetaller, formaldehit)maruz kalmanın sonuçları da üzücü olabilir” dedi. Bünyesi hassas bazı çocuklarda deride döküntüleri tarzında alerjik reaksiyonların gelişip, solunumsıkıntısı yapabildiğine de dikkat çeken Dr. Tekkeşin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şüphelenilen bu ürünün uzaklaştırması sonucu bulgular ortadan kaybolmaktadır. Özellikle azor boya maddelerinin bu ürünlerde kullanılması sonucu kansorejen etkiler ortaya çıkabilir. Bu tür boyalar suda kolayca çözüldüğü için terlemiş bir elle bile tutulduğunda kolayca ele geçer. Bebek veya çocuk bu oyuncakları ağzına götürdüğünde, boyalar da bir şekilde vücuduna geçmiş olur. Vücuda giren bumaddelerin zararlı etkilerinin ortadan kaldırılması karaciğerde olur ve ardından idrarla süzülerek atılır. Eğer yeterli atılımgerçekleşemezse, vücutta birikimi söz konusu olacaktır.”

Kokulu kırtasiye ürünlerini koklamanın, çocuklarda koklamaya dayalı bağımlılıkları pekiştirebildiğine de değinen Dr.Tekkeşin, şunları söyledi: ”Kokunun gün boyu sindiği kalemkutusunu keyifle koklayan çocuklar görülmektedir. Söz konusumaddelerin kanserojen etkisi uzun dönemde ortaya çıkabildiğinden, hayvansal deneylerde, özellikle mesane kanseri gelişiminde azor boyar türevlerinin etkili olduğu bilinmektedir.“

Ürünlerin üzerinde TSE damgası olmalı!

“Endişe duyulan durumlarda; hem bu ürünlerin satışını yapan kişilerin hem de velilerin gerekli incelemeleri yaptırması için doğru adreslere ulaşmaları yönünde bilgilendirilmeleri çok önemli” diyen Dr. Nilgün Tekkeşin şunları söyledi:” Bunun için her türlü harcamanın yapılması ger ekliliğine inanmalı ve bu kalite sorgulamalarını yürüten merkezlerce onanmış ürünler kullanılmalıdır. Bu sayede basit ve ucuz ürünler e olan talebin de azalması sağlanarak, çocukların sağlığı ile oynanmasının önüne geçilebilir. Kırtasiye malzemesi alırken mutlaka TSE damgalı ve yaş grubuna uygun ürünler tercih edilmelidir."

Albenili kalem ve silgilerdeki tehlike!

Piyasaya çeşitli şekiller de giren ve özellikle de Uzakdoğu kökenli olan ucuz ve kalitesiz boya, oyun hamuru, kokulu silgi gibi kırtasiye malzemeleri, abartılmış “albeni” özellikleri nedeniyle bilinçsizce tüketiliyor. Beslenme çantaları ve suluklar da eğer kalitesiz ise bu anlamda risk taşıyor. Okul öncesi ve ilköğr etim çağındaki çocukların genelde bilinçsizce kullandıkları kırtasiye malzemelerini ağızlarına götürüp, elleriyle gözlerini ovaladığına da vurgu yapan Dr. Tekkeşin, “Oysa hangi maddeden üretildiği belli olmayan bu ürünlerde yer alan boyar ve uçucu kimyasal maddeler çocukların sağlığı için büyük bir risk oluşturmaktadır” dedi.

bugün

Plastikte Kalıcı tehlike


Plastikte Kalıcı tehlike




Biberonda da kullanılan plastikteki BPA kimyasalının vücutta uzun süre kaldığı ortaya çıktı


ABD'deki araştırma, birçok plastik üründe kullanılan tartışmalı bir kimyasalın, vücutta sanılandan daha uzun süre kalabileceğini gösterdi. 
Rochester Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, bin 469 yetişkinin idrarlarındaki BPA (bisfenol A) kimyasalının seviyeleri incelendi.

Gün boyunca perhiz yapan kişilerin idrarında dahi bu kimyasaldan önemli ölçüde bulunduğu, biberon dahil olmak üzere çok sayıda plastik üründe kullanılan kimyasalın, musluk suyu veya ev tozu gibi yiyecek harici kaynaklardan alınabileceği gözlendi. ABD'de Ulusal Sağlık Enstitüleri'nde görevli bilim adamları, BPA'nın prostat ve beyin gelişimi üzerinde zararlı etkilere yol açabileceği, cenin, bebek ve çocuklarda hareket değişikliğine neden olabileceği uyarısında bulunmuştu.


Bebekleriniz için satın alacağınız biberonların BPA içerip içermediğini kontrol edin.

BPA'YA AMERİKA'DAN YASAKLAMA 


ABD'nin Kaliforniya eyaletinde içinde BPA (Bisphenol A) bulunan bebek biberonları ve su kapları yasaklandı. BPA 1950'lerde kullanılmaya başlanan bir kimyasal. Plastiği sertleştirmek için kullanılıyor.

Ancak zaman içinde yapılan araştırmalar BPA'nın diğer yüzünü gösterdi. BPA'lı ürünlerin diabet, meme ve prostat kanseri, kalp hastalıkları gibi sorunlarla bağlantılı olduğu düşünülüyor.

Kaliforniya'da Temmuz 2013'den itibaren üreticiler ürünlerinde bu tür toksik maddeler kullanamayacak. aliforniya'daki "Çevre Çalışma Grubu"nun çabaları sonucunda alınan bu karar çevrecileri de mutlu etti. Kaliforniya Çevre Çalışma Grubu'nun başkanı Renee Sharp, "BPA'nın bebek biberonlarında kullanılmaması kararı eyaletin çevre sağlığı konusunda aldığı en önemli kararlardan biri. Bebekler, kimyasallardan çok daha kolay etkileniyor. BPA'nın yarattığı etkiyi onların üzerinde azaltmak çok önemli. " dedi.

BPA son yıllarda önemli bir tartışma konusu haline geldi. Türkiye'de ise henüz bu konuda atılmış bir adım yok...




Pet şişelerden kurtulun!


 

Aşağıda okuyacağınız satırlar pek hoşunuza gitmeyebilir. Kendinizi kötü, hatta rahatsız hissedebilirsiniz. “İyi de, ne yapacağız” diyebilirsiniz. Çünkü ben de aynen sizin söylemeniz muhtemel bu cümleyi söyledim, aynen bu yazdıklarım gibi hissettim. Yine de sizleri sevdiğim için, bunları yazmak zorundayım. 

Önceki gün, bir yakınımın ameliyatı için, Türkiye’nin önemli hastanelerinden birindeydim. Ameliyat sonrası, alanında Türkiye’nin değil, dünyanın en iyilerinden biri ve çok da eski dostum olan doktorumuz geldi. Ameliyatla ilgili bilgi vermek üzere. Konuşurken, önümdeki masada duran “pet” şişeyi alıp açtım ve bardağıma su doldurmaya başladım. Profesör doktor uzandı. Elimden pet şişeyi aldı. Suyu doldurduğum bardağı aldı. Görevliyi çağırdı. Pet şişeyi çöpe atmasını, bardağı da lavaboya boşaltmasını söyledi. “Benim dolabımdan cam şişede bir su getirin” dedi.

“Ne oldu hocam, sular zehirli de bizim haberimiz mi yok” dedim şaşkınlıkla. “Keşke zehirli olsa. Panzehiri olur, ilacı olur. Bunlar zehirden beter” dedi ve anlattı. “Son yıllarda kanser olaylarında büyük patlama yaşanıyor. Çok ileri yaşlarda ortaya çıkması gereken bazı kanser türleri, çok erken yaşlarda görünür oldu. Yaşlılarda görülecek lenfomalar, gencecik insanlarda peydahlanıyor. Kemik kanserleri, kemik iliği tümörleri sık sık karşımıza çıkıyor.” “Biliyoruz hocam. Çevre koşulları, hormonlu gıdalar. Her şey kanserojen” dedim. “Evet” dedi. “Bu pet şişeler hepsinden daha kanserojen.” “Bütün dünya kullanıyor” dedim. “Medeni ülkeler giderek daha az kullanıyor” dedi. “Bu pet şişelerdeki sular 2 haftadan uzun süre şişede kaldığı zaman, şişenin içindeki zararlı maddeleri çözüyor ve suya karışmasına neden oluyor. Bunlar hücre yapılarına çok ağır zararlar veriyorlar. Her gün yavaş yavaş bozuyorlar.

Eğer iki haftalıktan daha yeniyse bunun içindeki su, iç. Ama iki haftalıktan daha eski ise içme.” Hemen önümdeki açılmamış pet şişeyi aldım. 2 aylıktı ve son kullanma tarihi olarak 10 ay sonrayı gösteriyordu. “Bu şişeler kısa süreli saklama için uygun. Ama uzun süreli saklamalarda çok zararlı.” “Peki ne yapacağız?” dedim. “Cam şişe kullanacağız. Cam şişede su alacağız. Her türlü gıdayı cam şişe içinde talep edeceğiz.

Hem çevreye daha az zararlı, hem de sağlığımıza.” “Maliyeti yüksek ama” dedim. “Kanserin tedavi maliyeti daha mı düşük? Aksine çok daha yüksek. Bütün hayatın boyunca cam şişe kullansan, bir kanser tedavisinin onda biri maliyeti bulmaz. Artık kanserleri büyük ölçüde tedavi edebiliyoruz ama yüksek maliyetli oluyor. Hastayı da harap ediyor.” “Hadi küçük şişeleri cam şişede hallettik, ya damacanaları ne yapacağız.

Onlar da pet benzeri bir madde değil mi?” Profesör doktor daha da kötü konuştu. “Oradaki sorun daha büyük. O damacanalar birden fazla kez kullanılıyor. Ve onları temizlemek için, deterjanla yıkanıyor genelde. İçinde kalan deterjanı temizlemek için en az üç damacana su kullanmak gerek. Sen o damacanaların üç damacana suyla yıkandığını düşünüyor musun?” diye sordu. “Düşünmüyorum” dedim. “Demek ki damacanadaki suyla birlikte deterjan da içiyoruz” dedi. Çocukluğumu hatırladım. İstanbul’da hasıra sarılmış cam damacanalar içinde Beykoz’dan gelme sular satılırdı. “Eskiden vardı cam damacanalar” dedim.

“Talep edelim yine olur. Cama dönmekten başka çare yok. Yoksa her gün kendimizi bile bile öldürüyoruz. Sigara içme kanser olursun kampanyaları yapılıyor. Bunların yanında sigara masum kalır” dedi. İçim karardı doğrusu. Ama artık eve pet şişe sokmama kararı aldım. Bu kararı da sizinle paylaşmam gerektiğini düşündüm. Hepimizin çocukları için.

Ahmet Rasim Küçükusta'nın Fatih Altaylı'nın köşe yazısına cevaben yazdığı yazı;


Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta / Habertürk


Pet şişeler neden zararlı, gerçekten kanser yapıyor mu?

Fatih Altaylı’ nın bugünkü “Pet şişelerden uzak durun” başlıklı ve çok önemli bir sağlık sorununu gündeme taşıyan yazısını dikkatle okudum.

Bu yazıdan herkesin alması gereken pek çok dersler var.

Pet şişeler ve damacanalar neden zararlı?

Sert plastik ürünleri zararlı kılan şişenin plastiğindeki “bisfenol A” veya kısaca “BPA” dediğimiz maddedir.

Her gün kullandığımız sayısız üründe bulunan BPA'nın tehlikesi daha çok bardak, şişe, saklama kabı gibi yiyecek ve içeceklerin muhafazasında kullanılan sert plastik kaplardan kaynaklanıyor. Bunlar içinde en önemlisi de BPA ihtiva eden biberonlardır.

Sayısız araştırma, bebek ve çocuk sağlığının BPA yüzünden ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü BPA ihtiva eden plastik biberon, şişe ve yiyecek kaplarına sıcak bir sıvı veya yiyecek konduğunda BPA kaptaki sıvıya geçiyor.

BPA, ayrıca su depolarının iç yüzeyleri, döşemeler, cilalar, elektronik ürünlerin basılı çevrim kartları, tenis raketleri ve sörf tahtası gibi çok tabakalı malzemelerde yapıştırıcılarda da bulunur.

Termal kâğıtların kaplanması, PVC plastiklerin üretimi ve fren sıvılarında olduğu gibi bir katkı maddesi olarak da kullanılır.

Kompozit diş dolguları ve protezleri de çeşitli BPA bileşiklerinden üretilir.

Mobil telefonlar, su ısıtıcıları, kahve makineler, bilgisayarlar, CD ve DVD’ ler, biberonlar, yiyecek-içecek kutuları, bardakları, şişeleri ve saklama kapları, motosiklet kaskları, diyaliz ekipmanı gibi tıbbi malzemelerde de bulunabilir.

İnsan sağlığına etkileri 

BPA'nın insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri olduğunu gösteren yüzlerce araştırma var ve bunların sayıları her geçen gün artıyor.

BPA hormon sistemini bozan bir maddedir. BPA'nın kadın seks hormonlarının etkilerini artırdığı; erkek seks ve tiroit hormonlarının etkilerini ise azalttıkları gösterilmiştir. BPA işleyen fabrikalarda çalışan erkeklerde sertleşme, erken boşalma ve cinsel isteksizlik problemleri olduğu belirlenmiştir.

BPA' nın öğrenme ve davranış üzerine de olumsuz etkileri olduğu, saldırganlığı artırdığı ve öğrenmeyi güçleştirdiği de bilinmektedir.

Farelerde yapılan araştırmalar prostat büyümesi, sperm konsantrasyonunda azalma ve erken ergenliğe yol açtığını da göstermiştir.

BPA, eşcinsellik, obezite, diyabet, astım, kalp-damar hastalıkları ve karaciğer hasarı ile de ilişkilendirilmekte, kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanseri riskini artırdığı da ileri sürülmektedir. En önemlisi de genler üzerine olan etkileri ve olumsuzluklarının sonraki nesilde daha belirgin ortaya çıkması ihtimalidir.

Bu konuda çok yazdım

Bu maddenin ülkemizde de başta biberonlar olmak üzere tüm yiyecek ve içecek saklama kaplarında acilen yasaklanması gerektiğini bildiren pek çok yazı yazdım.

İlgili Bakanlıklardan cevap alamayınca da duruma el atması için Başbakanımıza hitaben Zaman gazetesindeki köşemde “Çevreci değilim, insan sağlığını düşünüyorum” başlıklı bir yazı kaleme alarak “Gelin şu BPA’ nın hiç değilse yiyecek kapları ve biberonlarda yasaklanması için siz öncü olun.” diye ricada da bulunmuştum.

Nihayet haziran ayında BPA’ nın biberonlarda kullanımına ülkemizde de yasak getirildi ama pek çok yiyecek ve içecek kabında hâlâ BPA var.

Cerrahların teorik bilgileri genelde çok azdır

Fatih Bey’ in yazısının bir başka çok önemli tarafı daha var:

Cerrahların özellikle de ünlü cerrahların teorik bilgilerinin çok az olduğunu çoğu kimse bilmez. Herkes onları “allame-i cihan” sanır; oysa bunların tüm bildiklerini toplasanız tek ortalı bir defteri doldurmaz bile.

Fatih Bey’ in dostu olan çok ünlü cerrah da işte nerden duyduysa pet şişelerin bir takım hastalıklara yol açtığını duymuş! O cerraha “Pet şişelerin hangi mekanizma ile hangi hastalıklara, hangi kanserlere yol açtığını” sorsanız inanın ki cevap veremez; kem küm eder durur. Çünkü bilmez.

Ünlü cerrahlara “pet şişeyi ve bardağı çöpe attırmak” gibi havalı davranışlar yakışır.

Tüm bunları ünlü cerrahlara hakaret amacıyla yazdığımı sanmayın. Tam tersine bu onlara bir “övgü” dür; zira “bir cerrahın teorik bilgisi arttıkça el becerisi azalır”.

Mesela, kapısında yüzlerce hastanın sıra beklediği ünlü kalp cerrahları Aspirin’ in, ortopedistler Majezik’ in ne etken maddesinin ne olduğunu bilir, ne de ilacın metabolizması ve ilaç etkileşimleri konusunda en ufak bir bilgiye sahiptir.

Dünyanın en iyi cerrahları “havalı ama çok az şey bilen” kişilerdir; ameliyatlık bir durumunuz olursa bu bilgiyi mutlaka hatırlayın.

Pet Şişelerdeki 3 ve 7’ye Dikkat!

Son günlerde ön plana çıkan pet şişeler, insan sağlığı açısından büyük tehlike teşkil ediyor. Peki günlük hayatta fazlasıyla kullandığımız pet şişelerde nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
Aslında tartışma yeni değil. Yıllardır, “Bisfenol A” (BPA) içeren maddelerin kansere yol açtığı iddia edilir. Ancak bazı konularda halk sağlığını korumaya yönelik çabalarda bulunulurken, sık karşılaşılan bilgi kirliliğinin önüne geçmek için bilimsellikten sapmamak ve doğrunun peşinde koşmak çok önemli. Halk sağlığını yakından ilgilendiren konularla ilgili olarak “Pet şişeler kanser yapar mı? Damacanalar ne gibi riskler barındırır?” gibi sorular yönelttiğimiz Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Güler, dikkatimizi öncelikle başka bir konuya çekti ve bilimsel temelli bilgiler verdi.
CAM GÖRÜNÜME DİKKAT! Prof. Dr. Güler’e göre öncelikle her plastiğin pet olmayıp, bazılarının “polikarbon” olduğunun bilinmesi gerekiyor. Polikarbon da bir tür plastik olduğu için hepsinin kendine özgü salınımları oluyor. Gelişmiş ülkelerin tümünde plastiğin türünü gösteren uyarılar bulunmasına karşın, ülkemizde bazı firmalar buna uyarken, bazılarının konuyu görmezden gelmesi dikkat çekiyor. Üzerinde büyük tartışmaların yaşandığı, “Bisfenol A” ise pet şişelerde değil polikarbon şişe ve kaplarda bulunuyor ve her ikisi de birbirlerine benzeştiği için çoğu kez gözle ayırmak mümkün olmuyor. Ayrımlarının yapılması ancak ürünlerin altındaki rakama dikkat edilmesiyle gerçekleşiyor. Bu kapların altında, “oklardan yapılmış üçgenler”in ortasında bulunan rakamlar, plastik türlerini belirliyor. Polikarbonlar, kendine özgü bir grubu olmadığı için 7 numara ile gösterilen, “Ve diğerleri” grubu içinde sayılıyor. Bisfenol A, özellikle 7 ve 3 yazan ürünlerde bulunuyor. Cama benzeyen plastik biberon, bardak, tabak, çatal, bıçak ve karıştırıcı gibi birçok üründe de Bisfenol A olduğu belirtiliyor.
BİSFENOL A NEDİR? Bisfenol A, işlevsel iki fenol grubu bulunduran organik bir bileşik olarak tanımlanıyor. Genellikle polikarbon gibi bazı plastiklerin ve sıcak etkisiyle biçimlendikten sonra sertleşebilen plastik hammaddelerin yapımında kullanılıyor. Bisfenol A’nın dünyada en çok üretilen kimyasallardan biri olduğu (her yıl 2.7 milyar kg üretiliyor) ve atmosfere yıllık 100 ton salınım yaptığı belirtiliyor. Ayrıca Tip 3 (PVC) plastikleştirici maddelerde antioksidan olarak kullanılmasının yanında, esnek PVC’lerde bulunmasına karşın, PVC borularda bulunmuyor. Bunun dışında Bisfenol A’nın tutuşma önleyici ya da geciktirici, “Tetrabromobisfenol” ün de öncü maddesi olduğuna dikkat çekiliyor.
Bisfenol A’dan korunmak için ne yapılmalı?
* Cam biberon tercih edilmeli, polikarbon biberonlar kullanılmamalı.
* Sıcak ya da kaynar süt ile su ve mamalar plastik şişelere konulmamalı.
* Plastik kaplar mikrodalga fırında ısıtılmamalı.
* İçi plastik kaplı metal kaplarda bulunan mamalar kullanılmamalı.
* Yiyecekler polikarbonat kaplarda ısıtılmamalı, bunlara sıcak yiyecekler konulmamalı. * Polikarbonat kapkacak kullanılmamalı.
* Bisfenol A salan türden plastik malzeme ile kaplı metal ve diğer kutularda satılan yiyeceklerden kaçınılmalı.
*Tüm plastik malzemelerde türünü gösteren işaret bulunmalı.
Metal içecek kutularında da risk var

KAYNAK 

BPA konusunda merak ettiklerinizin tümünü burada bulabilirsiniz: 

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/?s=B%C4%B0SFENOL+A 
www.xprodoksit.com/ 



http://www.iyibilgi.com/
http://www.aktifhaber.com/

Yok böyle bir uygulama!


Yok böyle bir uygulama!


Bu uygulamayı açıyorsunuz ve her gün cep telefonunu yüzünüze sürüyorsunuz. Sonuç mu?.,


Uygulamalar, akıllı telefonların satılmasındaki en büyük etmenlerden biri. Kullanıcıların zamanını güzel geçirmelerini, birçok bilgileri almalarını sağlayan bu uygulamaların kesin olarak işe yaramadığı bir konu var ki, o da yüzdeki sivilceleri geçirmek.

Android'de AcnePwner, iPhone'da ise AcneApp olarak tanıtılan uygulamanın geliştiricileri, akıllı telefonların günde belirli bir süre uygulama açıkken sivilcelere sürülmesi durumunda sivilceleri geçirdiğini iddia ediyor. Şimdiden toplamda 15 bin dolar gibi bir para kazanan geliştiriclere Federal Ticaret Komisyonu dur dedi. Değişen renklerle sivilcelerin temizlenemediği iddiasında bulunan uygulamaya komisyon ceza verdi.

Android için 3.300 kullanıcının iPhone içinse 11.600 kullanıcının uygulamayı cep telefonlarına indirdiğini belirtelim.


Daha fazlası için www.chip.com.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz.

16 Eylül 2011 Cuma

Kabızlık probleminiz mi var?

Kabızlık probleminiz mi var?

Kabızlık birçok nedeni olabilen bir rahatsızlıktır ve birçok hastalığında belirtileri arasındadır. Sağlıklı bireylerin günde bir kez ile haftada en az üç kez dışkılaması kalın bağırsağın işlevini sağlıklı bir biçimde sürdürmeye devam etmesi açısından önemlidir.

Kabızlığın nedenlerine baktığımızda yetersiz posa alımı, az su tüketimi, hareketsizlik, alkol tüketimi, hormon bozukluğu, troid rahatsızlığı, depresyon, tansiyon, demir eksikliği en başta gelmektedir.
Belirtilerin şiddetini azaltmak ve tekrarlanmasını önlemek için yaşam tarzınızı ve beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmenizde fayda var.

Güne 1 bardak ılık limonlu su ile başlayınEğer mide probleminiz ve düşük tansiyonunuz yoksa aç karnına içilen ılık limonlu su sindirime faydalı olacaktır.
Günde 2-2.5 lt. su içinSindirimi hızlandırıcı, barsak hareketlerini kolaylaştırıcı etkisinden dolayı kabızlığı önlemede su tüketimi en önemli faktörlerden biridir. Ama soğuk su içmemeye çalışın.
Öğünlerinizi atlamayın
Düzenli yemek yemek bağırsak hareketlerinin de düzenli çalışmasını sağlamaktadır.
Posadan zengin yiyecekler tüketin
Posa yani lif oranı yüksek yiyeceklere kabızlığın önlenmesinde veya azalmasında faydalıdır ama tüketiminizi yavaş yavaş artırın. Sağlıklı bir insanın günde 25-30gr posa alması gerekmektedir. Ekmek olarak kepekli ekmek, pirinç pilavı ve makarna yerine bulgur pilavı tüketmeye çalışın.
Haftada 2 kez bakliyat tüketin
Kuru fasulye, barbunya, nohut, yeşil mercimeği yemek veya salata olarak az yağlı tüketmeye özen gösterin.
Günde 5 porsiyon sebze, 3 porsiyon meyveSebzelerden patlıcan, bamya, kabak, lahana, semizotu, enginar meyvelerden elma, armut, kayısı, incir ve eriği kabuğuyla tüketmek lif oranını artıracaktır.

Her gün bir kase probiyotik yoğurt yiyin
Bağırsaklarda sindirime yardımcı olan zararlı bakterilerin yanı sıra yararlı bakteriler de bulunmaktadır. Probiyotik yoğurt veya kefir bağırsakların sağlıklı çalışmasına yardımcı olmaktadır. Bir ara öğün olarak 1 kase probiyotik yoğurt veya 1 bardak kefir içmeye çalışın.

Rezene, yeşil çay, papatya ve anason çayı için

Bu dört çayı uygun miktarlarda demleyerek günde 2 fincan içmeye çalışın, sindirimi hızlandırır, kabızlıkla oluşan şişkinliğe faydalıdır.

Uygun miktarda kuruyemiş

Gün içerisinde bir ara öğün olarak 10-15 adet fındık, badem, ceviz, antep fıstığı tüketmek hem alınması gereken lif miktarını artıracak hem de yararlı yağ asitleriyle barsak hareketlerini hızlandıracaktır. Dyt.Ozlem Sert Aydın
Magnezyum etkili bir mineral
Magnezyumdan zengin besinler bağırsak hareketlerini hızlandırır, özellikle ıspanak, marul, kereviz, taze fasulye, salatalık, fındık, badem magnezyum içermektedirler ayrıca hergün içilen 1 adet maden suyunun yine magnezyum içeriğinden dolayı kabızlığa faydası olacaktır.

Fiziksel aktivitenizi artırın
Düzenli spor yapmak kabızlık belirtilerini azaltmaktadır, günde en azından yarım saatlik yürüyüşün bile etkisini göreceksiniz.

Sigara ve alkol tüketmeyin
Nikotin ve alkol bağırsak hareketlerini negatif etkilemektedir. Bırakamıyorsanız en azından azaltmaya çalışın.

Sağlıksız yiyeceklerden uzak durun
Kızartma, hamurişi tarzı yiyeceklerden uzak durun, kola, kahve ve çay tüketiminizi azaltın, şeker ve şekerli yiyeceklerin kabızlığı tetiklediğini unutmayın.

Her gün aynı saatte tuvalete gidinDışkılama hissi gelsin yada gelmesin her gün aynı saatlerde tuvalete gidilmelidir. Vücut fonksiyonları için düzen önemli. Tuvalete çıkma hissi yoksa bile her gün aynı saatlerde tuvalete gidip 10 ile 15 dakika oturmak dışkılama düzenini sağlamak için faydalı olacaktır.

Eğer iki haftadan uzun süredir şiddetli kabızlığınız varsa, yukarıda bahsettiğim unsurlara da dikkat ediyor ve faydalı olmadıysa bir doktora başvurmanızda fayda var.

iPhone 5'in çıkış tarihi


CEO iPhone 5'in çıkış tarihini ağzından kaçırdı!


Apple’ın merakla beklenen yeni telefonunun çıkış tarihini France Telecom CEO’su Stephane Richard ağzından kaçırdı.



France Telecom'un basın mensuplarıyla konuşmayı seven CEO'su iPhone 5'in çıkış tarihini söyledi. BFM Business konferansında, konusu geçmese de iPhone 5 hakkında konuşan CEO Stephane Richard "Bana gelen bilgiler doğruysa, iPhone 5 15 Ekim'de piyasada olacak" dedi.

Konu hakkında daha fazla ipucu vermeyen Richard, bu bilgiyi tam olarak kimden aldığını da belirtmedi. Bazı yorumculara göre 15 Ekim tarihi, iPhone 5'in çıkış değil, kamuoyuna açıklanma tarihi de olabilir. Öyle bile olsa cihazın en geç Ekim'in son haftasonda ABD'de raflara çıkacağı düşünülebilir.

Halen satışta bulunan iPhone 4 de, duyurulduğu basın toplantısından çok kısa süre sonra piyasaya verilmiş, izleyen 1-2 ay içinde de aşamalı olarak Avrupa, Asya ve
Orta Doğu



http://teknoloji.milliyet.com.tr/

Ödemden kurtulmanın yolları


Ödemden kurtulmanın yolları


Ödem daha çok kadınlarda görülen yüz, el ve ayaklarda şişkinlikle kendini gösteren bir dolaşım problemidir. Sıcak hava, uzun süre ayakta durmak, fazla tuzlu veya tatlı yemek, az su içmek, uyku problemleri ödemi tetikler.

Eğer ödem probleminiz sürekli devam ediyorsa altta yatan sorunun belirlenmesi gerekir.

Genel beslenme prensiplerine baktığımızda bazı unsurlara dikkat etmenizi öneririm;

*Yemeklerinize ekstra tuz ilave etmeyin, yemekleri az tuzlu pişirin ve daha daha çok baharatlandırın.

*Şekerin sindirilmesinde çok miktarda su gerekir ve vücut suyu tutar. Tüketilen şeker miktarının azalmasıyla ödem sorunuda azalacaktır.

*Gün içerisinde eğer herhangi bir sağlık probleminiz yoksa ödem atımını hızlandıran biberiye, ısırganotu, kiraz sapı ve funda yaprağından destek alınabilir.

*Meyvelerden kiraz, ananas ve kayısı sebzelerden ise yeşil yapraklı olanlar diüretik etkiye sahiptir.

*Günde 2,5 lt su içmeye özen gösterin, kola, alkol ve şekerli içeceklerden uzak durun.

*Ara öğünlerinizden birinde probiyotik yoğurt veya kefir tüketin.

*Dolaşım problemi ödemin oluşumunda büyük bir etken, varisi olan kişilerde ödem de sıklıkla görülmektedir.

*Besin alerjileri de ödemi artırabilir, sürekli bu şikayetten yakınıyorsanız bir alerji testi yaptırabilirsiniz. Sonuçlara göre alerjen yiyeceğin diyetinizden çıkarılmasıyla şikayetlerinizin de azaldığını göreceksiniz.

*Vitamin ve mineral eksiklikleri de ödemi etkiler, özellikle B6 vitamini ve magnezyum minerali eksikliğinin tetiklediği bilinmektedir.

*Uyku probleminiz varsa, 8 saatten fazla veya az uyuyorsanız bilin ki ödem yine etkilenmektedir.

*Hormon düzensizliği özellikle troid hormonu ödemi artırır. Bu nedenle hormonlarınızı düzenli kontrol ettirin.

*Tansiyon düzensizliği yine bir diğer etken. Eğer tansiyonunuz varsa ve ilaç kullanmanız gerekiyorsa düzenli kullanmanızı öneririm.
*Kadınlarda en çok regl öncesinde ve regl sırasında görülen bu problemi minimuma indirmek için tuzlu ve tatlı yiyeceklerden uzak durmanızda fayda var.



Bu yiyecekler kanseri tetikliyor !


Bu yiyecekler kanseri tetikliyor !


Tükettiğiniz besinler siz farkında olmadan kanser üretebilen maddeler içerebilir işte bu maddelere karsinojen yani kanser yapıcı maddeler diyoruz. Özellikle birçok sebze içerisinde karsinojen madde bulunmaktadır ama aynı zamanda anti-kanserojen yani kanserden koruyan maddeler de olduğundan etkisi çok daha düşük olmakta.

Özellikle patates, zehirli mantar, kereviz, pancar, turp, kahve, yüksek ısıya maruz kalmış etler, hayvansal yağlar ve küflü besinlerde karsinojen maddeler bulunabilir. Patates eğer ışığa maruz kalmışsa ve çillenmişse aynı zamanda kereviz zedelenmiş veya çürümüşse etkileri artmakta.

Günümüzde birçok paketlenmiş ürün içerisinde nitrit, nitrat ve nitrozamin bulunmaktadır ve bu maddeler de birer kanserojen madde kaynaklarıdır. Nitrit ve nitratlar daha çok et ürünlerinde bulunur, tüketiminden sonra midede nitrozamin denilen daha çok mide kanserine yol açtığı bilinen bir maddeye dönüşür. Bu etkileşimi önlemek için beraberinde C vitamininden zengin bir yiyecek, örneğin domates, biber tüketimi önemli.

Bol kalorili yiyecekler; kızarmış patates, cips, yağda kızarmış hamurişleri, yağda kızarmış etler kansere neden olan bazı maddeler içermektedir. Özellikle patates kızartıldığında oluşan akrilamid en etkili kanserojen maddedir.

Turşu veya salamura yiyecekleri sıklıkla tüketenlerde de düşük bir oranla özafagus kanseri görülebilmektedir.

Hayvansal yağ içeren yiyeceklerin özellikle kolon kanserini tetiklediği bilnmekte. Hayvansal yağlar, karaciğerin daha fazla safra üretmesine ve barsaklardaki bakteriler de bu fazla üretilen safrayı kanserojen maddelere dönüştürmekte.

Şekerli yiyeceklerin kanser hücrelerini tetiklediğini ve beslediğini biliyoruz. Fazla tüketim ve dengesiz beslenme insulin direncini etkileyip kansere neden olabilmekte.
Kahve içerisinde fermentasyonu sırasında oluşan yanmış maddeler bulunmaktadır ve pankreas kanserine neden olabileceği yönünde çalışmalar var ama kesin doğrulanmamıştır.


Korunmak için neler yapalım;
*Hayvansal kaynaklı yağ miktarını azaltıp, daha çok mısırözü, ayçiçek, zeytinyağı, fındık yağı tüketmeye çalışın.
*Günlük lif tüketiminizi artırın, günde 5 porsiyon sebze ve 3 porsiyon meyve tüketin.
*Sebzelerden soğan, sarımsak, lahana, brokoli, karnabahar, nane, pırasa meyvelerden ise özellikle turunçgilleri tercih edin.
*Sebze ve meyveleri taze tüketin, asla çürümüş, küflenmiş yada çillenmiş olanları tercih etmeyin.
*Yiyecekleri kızartmayın, yakmayın, kömür veya odun ateşinde pişirmeyin.
*Küflenmiş yiyecekleri asla tüketmeyin.
*Şarküteri, salamura ve tütsülenmiş ürünleri daha az yiyin.
*Tam tahıllı ürünler yiyin.
*Tüketiyorsanız alkol miktarını azaltın.


Diyetisyen Özlem Sert Aydın
www.ozlemsert.com

Bir çılgın proje daha: Marmara Ring


Bir çılgın proje daha: Marmara Ring


İstanbul için çılgın bir proje daha hazırlanıyor. Marmara Denizi'nin çevresini dolaşacak hızlı tren Marmara Ring ile İstanbul Çanakkale arası 40 dakikaya inecek. Bu proje hayata geçirilirse Çanakkale'de boğaza nazır bir evde oturan bir kişi İstanbul'daki işine kısa sürede gidebilecek.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimöncesinde açıkladığı çılgın proje "Kanalistanbul"un heyecanı bitmeden yeni,  bir proje daha gündeme geldi. Hızlı trenle Marmara'daki 12 ili birbirine bağlamayı hedefleyen projenin adı; "Marmararing"… Projenin sahibi ise Kanalistanbul projesi için gösterdiği ilgi ve verdiği tekliflerle adı çılgın mimara çıkan Serdar İnan.

Çanakkale-İstanbul Arası 40, Bursa-İstanbulArası 30 dakikaya İnecek

Bu projenin hayata geçirilmesi durumunda İstanbul'un ulaşım sorununun kökten çözüleceğini kaydeden Mimar İnan, şunları söyledi:

"Çok hızlı bir şekilde bütün Marmara'yı dönebilecek. Marmara'daki en uzak alana, en uzak yere, en uzak durağa 1 saat içinde ulaşabilecek. Çanakkale Boğazı'nda yaşayacaksınız, 40 dakika sonra İstanbul'daki işinize geleceksiniz. Bursa'da yaşayacaksınız 30 dakika sonra İstanbul'a gelebileceksiniz. İstanbul bu anlamda genişleyecek" diye konuştu.

Projenin hareket noktasını İstanbul'un Tekirdağ ve Kocaeli'ye doğru yatay genişlemesini durdurup, ulaşımı rahatlatmak oluşturuyor.

Mimar Serdar İnan, "Şimdi İstanbul lineer biliyorsunuz. Doğu-Batı anlamında lineer yerleşmiş bir şehir. Bir ring mantığına da oturamıyor doğal yapısından dolayı. Bu anlamda da trafik sorunları çözülmüyor, çözülemiyor veya çok büyük maliyetlerle ancak çözülebiliyor. İşte İstanbul'u bütün Marmara'ya taşıyabilirsek, bu anlamda trafiği de rahatlatabiliyoruz" şeklinde konuştu
MALİYETİ 3 MİLYAR DOLAR
Bu projenin maliyetinin 3 milyar dolar civarında olacağı tahmin ediliyor. İnan, Marmararing'in finansmanı konusunda endişeli değil.

Mimar İnan, "Bunun finansmanını da çok da rahat bulabiliriz. Mart ayında bununla ilgili Fransa'da bir fuara gideceğiz. İstanbul projelerine finansman arayışında olacağız. Finansmanı da bulduğumuz zaman devletimizle de bunu paylaşacağız" diye konuştu.

Proje Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a sunulmayı bekliyor.

TRT Haber

Anne babalara önemli uyarı

Anne babalara önemli uyarı


Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, okul öncesi ve ilköğretimdeki öğrencilerin kullandığı renkli kalem, silgi, boya, oyun hamuru, çanta gibi ürünlerde bulunan tehlikeli kimyasal maddelerin birçok hastalığa neden olduğunu belirterek, bu ürünlerin satışları konusunda denetimlerin arttırılmasını istedi.

Kızılay’daki Karamürsel Mağazası önünde toplanan ve ellerinde döviz taşıyan bir grup dernek üyesinin slogan atmasının ardından basın açıklaması yapan Çakar, gelecek hafta okulların açılmasıyla birlikte okul giysilerinin bir iki mağazada satışa sunulmasının velileri ekonomik sıkıntıya soktuğunu söyledi.

Okul servis araçlarında çocukların güvenliğine uygun olmayan hizmet verildiğini savunan Çakar, "Örneğin ilköğretim okul öğrencilerini taşıyan servislerde rehber öğretmen bulunması gerektiği halde bazı servis araçlarında bulundurulmadığı görülmüştür. Yönetmeliğe uygun olmayan şoför çalıştırıldığı görülmüştür" dedi.

Cinsel gücü artıran ilaç var mı?

Cinsel gücü artıran ilaç var mı?


Geçen hafta sonu Bodrum’da yaşadığım bir olay beni çok güldürdü. Olay şu… Birlikte yolculuk ettiğimiz altmışlı yaşların ortalarındaki bir “ağabey” ve “dost”, bindiğimiz arabayı birden bire yolun sağına park ettirdi ve kenardaki dikenli kaktüslere doğru koşmaya başladı. Biraz sonra elleri diken içinde birkaç “Frenk inciri meyvesi” ile dönünce anlatmaya başladı: “Doktorcuğum biliyor musun bundan daha güçlü bir cinsel güçlendirici yokmuş!”

Bazı yiyeceklerin cinsel gücü arttırabildiği düşüncesi insanlık tarihi kadar eski bir hikâyedir ve özellikle Avrupa ve Asyalı erkekler arasında bu tür efsaneler çok yaygındır.

Mesela AVOKADO bunlardan biridir. Bir hastamdan avokado meyvelerinin ağaçlarda ikili, yani çift çift büyümeleri nedeniyle erkek yumurtalıklarına benzetildiğini bile duymuştum. Bugün de pek çok erkek cinsel gücü arttırdığını düşünerek sık ve bol avokado yemeye devam ediyor! Oysa yüksek enerjili bir meyve olması dışında avokadonun kanıtlanmış bir cinsel güç arttırıcı özelliği yok!İNCİR ve NAR da cinsel gücü arttırdığı için yenebilen meyveler.

Bizde çok yaygın kullanılan cinsel güçlendiricilerden biri de sanırım ceviz. CEVİZ folik asit, omega-3, magnezyumdan zengin, kalorisi yüksek bir yiyecek. Köy ve kasabalarımızda “ballı-muzlu” ceviz hala bu amaçla yenmeye devam ediliyor. Sağlıklı olduğu için cevizi az ve sık sık yemekte fayda var ama elimizde cinsel gücü arttırıp arttırmadığı konusunda kesinleşmiş bir veri yok.

VE DİĞERLERİ… 

Cinsel gücü arttırdığına inanılan daha pek çok yiyecek-içecek var. Böyle bir liste yapanlar listeye bal, muz, havuç, kırmızıbiber, çikolata, çilek, karides, istiridye gibi yiyecekler de sık mutlaka eklerler.

Listeyi biraz daha sofistike hale getirip “kadınlar için ayrı erkekler için ayrı” güçlendiriciler önerenler bile var. Örneğin hardal, ayçiçeği çekirdeği, bezelye, badem, ceviz, istiridye, kekik, nane, maydanoz, şalgam, kuşkonmaz erkekler için; ahududu, tarçın, çilek, çikolata, karidesin kadınlar için daha güçlü cinsel uyarıcılar uyarıcı diye yazanlar olmuş!

BİR FAYDA OLABİLİR Mİ?

Ne yazık ki bu önerilerden hiçbirinin bilimsel bir karşılığın yok! Cinsel gücün temelinde genel sağlığınızın iyi olup olmaması, ruhsal durumunuz ve hormonal süreçlerinizin düzenli çalışıp çalışmadığı gibi faktörlerin esas belirleyiciler olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Kötü ve dengesiz beslenen, göbek büyüten, uyku sorunları olan, stresini yönetemeyen, hareketsiz, tembel, hımbıl, endişeli, depresif, sık öfkelenen, çok içki kullanan, sigaranın birini söndürmeden birini yakan biriyseniz cinselliğiniz bunlardan tabii olarak olumsuz yönde etkilenecektir. Ayrıca hormon seviyeleriniz yeterli değilse ne yerseniz yiyin cinsel gücünüzde herhangi bir düzelme olmayacaktır. Eğer sağlıklı bir cinsel yaşamınız olmadığını düşünüyorsanız bu konuda uzmanlaşmış doktorlardan erkekseniz ürologlar, kadınsanız kadın sağlığı uzmanlarından yardım istemenizi öneririm. 

PROF. DR. OSMAN MÜFTÜOĞLU 
http://www.osmanmuftuoglu.net/
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...