20 Ağustos 2008 Çarşamba

İnsan neden iPhone için deli olur?


İnsan neden iPhone için deli olur?

iPhone diye delirdikleri, insanların günlerce sıralarda bekledikleri nedir?

Apple iPhone hakkında duymak isteyeceğimizden çok daha fazlasını geçtiğimiz bir ay içerisinde bol bol duyduk. Ama gerçekten, bu iPhone diye delirdikleri, insanların günlerce sıralarda bekledikleri nedir? Bu nasıl bir telefondur ki dünyayı değiştirsin, iletişim ve taşınabilir elektronik cihazların “Yeniden Diriliş”ini başlatsın? iPhone’u bu hafta enine boyuna incelemeye karar verdim!

Apple, bu telefonu 29 Haziran’da sadece ABD’de yayınladı ve operatör olarak AT&T’yi seçti. 8GB’lık modeli için AT&T ile 2 senelik bir kontrat imzalamanız karşılığında bu telefonu 600 dolara alabiliyorsunuz. Gerçekten Amerika’daki en pahalı telefon olmasa da, alması en “zahmetli” telefon olduğu kesin. Çarşamba günü Almanya’da Deutsche Telekom’un mobil operatörü T-Mobile, Apple ile anlaştığını ve iPhone’un 1 Kasım 2007’de 450 Euro fiyatla satacağını duyurdu. Avrupa’nın geri kalanı için bir haber yok, fakat Vodafone olması çok muhtemel gözüküyor. Eğer Vodafone’la anlaşılırsa, Türkiye’de bir şekilde satılması çok muhtemel. Küçük bir hesapla, plan olsaydı iPhone Türkiye’de en az 450 Euro, KDV eklenince 531 Euro, yani bugün 1000 YTL’ye yakın bir fiyatı olurdu. Plan olmadığına göre, özelliklerini de göz önünde bulundursak 1500 - 2000 YTL arasında bir fiyata satılmasını bekleyebiliriz. Apple IMC Türkiye’nın fiyat politikaları her ne kadar yumuşamış olsa da, piyasadaki en pahalı telefon olmasını engelleyemeyeceği kesin. Zaten bazı özellikleri için operatör tarafında bazı yazılımların kurulması gerektiğini de düşünürsek durum iyice belirsizleşiyor. Ama asıl sorunumuz, alamasak da, bir iPhone çıktı ve tüm dünya bununla sallanıyor, ve daha çoğu insan neden olduğunu bile bilmiyor.

Apple iPhone’da her zaman iyi yaptığı işi bu sefer çok iyi yapmış. Kolay kullanılan, göze inanılmaz hoş gözüken ve pazarlama uzmanlarının “wow effect” dediği, ilk gördüğünüzde ağzınızı açık bırakma özelliğine sahip. Bu “wow effect” denilen şey genel olarak iPod ve diğer Mac bilgisayarlarında da mevcut. Mac OS X’in hoplayan zıplayan animasyonları bir an insana “kesin bu aleti almalıyım!” hissiyatını yaşatabiliyor gerçekten. Arayüzleri mükemmel, içerisindeki fonksiyonları arasındaki uyum harika. Şeker gibi bir arayüzü var. Aslında çok çok yeni yaptığı gözüme çarpan iki şey var. Birincisi, çok noktalı dokunmatik bir ekranı var, bu da parmağınızla çok rahat arayüzü kontrol edebildiğiniz anlamına geliyor. Yani dokunmatik ekranı için diğer cep bilgisayarları gibi kaleme ihtiyacınız yok. Bu yüzden, kalın parmaklarımız için kocaman bir ekranı ve özel cam ekranı var. Gerçekten çok sağlam olduğu ve anahtarla bile çizilemediği söylenenler arasında. iPhone’un görünüşü diğer Apple ürünleri gibi mükemmel. Apple’ın yıllardır tasarım ekibinin başı, endüstriyel tasarım dehası Jonathan Ive gene klasik tasarım konseptlerini mükemmel bir şekilde uygulamış. Yuvarlak kenarlar, sade bir arayüz, mükemmel renk geçişleri ile bir bütünlük sağlıyor. Önyüzünde sadece bir tuş var, bu da “ev” tuşu. Sizi nerede olusanız olun bastığınızda ana ekrana döndürüyor. Bu yıllardır Palm’larda da bulunmakta, ama sadece bu tuşun bulunması güzel bir dizayn özelliği. Ses yükseltme, alçaltma tuşlarının altında, telefonu direk titreşime alan bir düğme var, ki bence bütün telefonlarda olması gereken bir düğme. Telefon açma kapama, numara çevirme ve klavye tamamen ekran üzerinden yönetiliyor.

iPhone’un özel kızılötesi sensörü sayesinde telefonu yüzünüze yaklaştırınca telefonun ekranı kapanıyor ve yanlışlıkla yüzünüzle telefondaki tuşlara basma sorunu yaşamıyorsunuz. Telefonun bütün özelliklerine ana sayfadaki (ya da ev ekranı) 16 tuşla erişiliyor. Fonksiyonlar birbirinden güzel ayrılmış ve işlevleri gayet net. Telefonu alan herkes çok çabuk telefonla neler yapabileceğini farkedebiliyor. Aslında iPhone ve aksesuarları hakkında anlatacak daha çok şey var ama zaten belki bu kadarı bile fazla. Ama arayüzdeki yenilikler, getirdiği bakış açısı ve animasyonlar olarak göze çok hitap eden bir ürün. Çok fazla eksiği olduğunu düşünenler olabilir, fakat iPhone yazılım güncellemeleriyle ilerde çok daha fazla özelliği barındıracağının sinyallerini bize veiyor. Bakalım ilerki günlerde diğer firmalar nasıl tepki gösterecek, hep beraber göreceğiz. Apple her ne olursa olsun, telefon dünyasını sonsuza kadar değiştirdi ve çıtayı çok çok yükseklere çekti.

SMS

Bildiğimiz tekst mesaj özelliği. Ama iPhone birisine attığımız mesajları bize sanki onunla bir konuşma yapıyormuş gibi alt alta koyuyor. Mac OS X’in iChat programı gibi ya da MSN Messenger gibi düşünebilirsiniz. Mesajlarınızı sanal klavyeyle yazıyorsunuz ve birisiyle daha önce yaptığınız mesajlaşmayı temizleyebiliyorsunuz.

YouTubeİster telefonun üzerindeki wi-fi kablosuz İnternet bağlantısıyla, ister EDGE ile GPRS üzerinden YouTube’un iPhone için özel olarak formatladığı videoları izleyebilirsiniz. EDGE üzerinden izlemesi çok zor. Yani sadece wi-fi bağlantısı olan bir yerde tavsiye ediliyor.

Telefon
Kontak bilgileri Outlook ve Mac OS X’in Mail programından otomatik olarak çekiliyor. Kontakları favori listenize ekleyebiliyorunuz ve hızlıca arayabiliyorsunuz. Dev telefon tuşlarıyla arama da yapabilirsiniz ama kontak’ların arasında gezmek çok daha eğlenceli.

E-Posta
Apple’ın çok övdüğü e-posta yazılımı çoğu yoğun mail kullanıcısı tarafından hiç beğenilmedi. Mesela Blackberry telefonlardaki kolaylıktan eser yok. Birçok e-postayı bir anda silmek, okundu işaretlemek gibi özellikler yok. Teker teker silip açmanız gerekiyor. E-posta’lar bilgisayarınızdaki gibi resimli olarak açılıyor fakat biraz bekleyerek.

iPod
Steve Jobs’un iPhone için dediklerinden birisi de “bugüne kadar yaptığımız en iyi iPod”. iPhone 4GB veya 8GB iki versiyonla geliyor, yani aslında bir iPod Nano. Sadece dev ekranı olduğu için dev ekranda harika bir video izleme keyfi yaşatıyor. Video izlerken ekranı yan tutuyorsunuz ve pil ömrü 2-3 film izlemeye yetecek kadar gidiyor!

Safari
Safari tarayıcısını telefona tam olarak gömen Apple, iPhone’da gerçekten bilgisayarınızdaki gibi bir sayfa gösterebiliyor ve ekrana bakmaya çalıştığınız sitenin tamamını sığdırıyor. Bir tekst okumak veya resme bakmak istediğinizde, üstüne parmağınızla çift tıklıyorsunuz ve o parçaya zoom yapıyor.

Notlar
El yazısı gibi bir yazı tipiyle istediğimiz kadar not girebiliyoruz. Windows Mobile telefonlardaki gibi ekrana birşeyler çizme ihtimalimiz yok. Fakat yeni bir not açacağımız zaman gördüğümüz sayfa çevirme efekti gerçekten çok şık.

Kamera
iPhone standard bir 2 megapixel telefon kamerasıyla geliyor. Flaşı ve zoom özelliği yok. Hatta bana sorarsanız fazla basitleştirilmiş. Sadece resim çekiyor. Video da çekemiyor. Çektiği resimler de sadece iyi ışık altında güzel çıkıyor. Apple’ın ilerde geliştirmesini beklediğimiz bir özelliği.

Haritalar
Google Maps ile harika bir entegrasyon. Aradığınız yeri haritada süper animasyonlarla işaretliyor, harika bir hızda gezmenizi sağlıyor. Yol bile tarif ediyor. Keşke bluetooth ile GPS alıcılara da bağlanabilseydi dedirtiyor sadece. Bazı şehirler için anlık trafik bilgilerini de gösterebiliyor. Böylece en hızlı rotayı seçebiliyorsunuz.

Resimler
Seçtiğiniz klasörleri albüm albüm listeliyor. Bir sonraki resme geçmek için parmağınızla resmi sağa iter gibi ekranda sağa itiyorsunuz. Çok güzel bir animasyonla diğer resme geçiyor. Yakınlaşmak mı istiyorsunuz? İki parmağınızı resmin üzerine koyup açıyorsunuz. Yakınlaşmak içinse “cimcik” hareketi dediğimiz parmakları yakınlaştırma var.

vatan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...