Plasebo ilaçların kronik ağrı, yorgunluk, anksiyete, depresyon gibi sübjektif şikâyetlere iyi geldiği eskiden beri bilinir.
Plasebo etkilerinin optimal olarak değerlendirilebilmesi için hastadan ilacın plasebo (etkisiz) olduğunun saklanması veya içtiği ilacın içinde etkili bir madde olduğunu sanmasının gerekli olduğuna inanılır. Mesela, pratikte hastalara plasebo ilaç verilirken “Bunun yeni çıkan çok etkili bir ilaç olduğu” söylendiğinde tedaviden müspet sonuç alma ihtimalinin oldukça yükseldiği birçok hekim tarafından test edilmiş ve onaylanmış bir olgudur. Bunlar ise hastanın aldatılması, ondan gerçeklerin saklanması, hasta-hekim ilişkilerinin bozulması gibi birçok etik sorunu berberinde getirir.
PLoS ONE isimli tıp dergisinde, bu sorunları aşmak için hastalara kullandıkları ilacın plasebo olduğu söylenerek düzenlenen çok ilginç bir araştırma yayınlandı:
Harvard ve Beth Israel Tıp Merkezleri Hassas Bağırsak Sendromu (HBS) olan 80 hastayı iki gruba ayırarak bir gruba bilgileri dâhilinde plasebo verilirken, diğer gruptakilere hiçbir ilaç verilmedi.
Plasebo verilen hastalara bunların içinde aktif bir madde bulunmadığı ve hap şeklindeki şekerlerden farklı olmadığı ama klinik çalışmalarda bu ilacın HBS belirtilerini akıl-bedenin kendi kendine iyileştirmesi yöntemiyle önemli ölçüde ortadan kaldırdığı kesin bir dille anlatıldı. İlaç şişelerinin üzerine plasebo yazıldı. Hastalara plasebo etkisine inanmamaları da söylenerek onlardan sadece ilaçları içmeleri istendi.
Üç hafta sonra plasebo verilen grupta yer alan hastaların yüzde 59’ u şikâyetlerinde belirgin iyileşme olduğunu ifade ederken, bu oran hiç ilaç almayanlarda yüzde 39’ da kaldı. İyileşme düzeyi de HBS tedavisinde kullanılan ilaçlardan farklı değildi.
Araştırmayı yapan uzmanların vardıkları sonuç şu: HBS, hastaları aldatmadan plasebo verilerek etkili bir şekilde tedavi edilebilir. Doktorlar, hastalarına HBS ve muhtemelen başka hastalıklarda da bilgilendirilmiş onay ile uyumlu plasebo uygulayarak faydalı olabilirler.
Plasebo etkilerinin optimal olarak değerlendirilebilmesi için hastadan ilacın plasebo (etkisiz) olduğunun saklanması veya içtiği ilacın içinde etkili bir madde olduğunu sanmasının gerekli olduğuna inanılır. Mesela, pratikte hastalara plasebo ilaç verilirken “Bunun yeni çıkan çok etkili bir ilaç olduğu” söylendiğinde tedaviden müspet sonuç alma ihtimalinin oldukça yükseldiği birçok hekim tarafından test edilmiş ve onaylanmış bir olgudur. Bunlar ise hastanın aldatılması, ondan gerçeklerin saklanması, hasta-hekim ilişkilerinin bozulması gibi birçok etik sorunu berberinde getirir.
PLoS ONE isimli tıp dergisinde, bu sorunları aşmak için hastalara kullandıkları ilacın plasebo olduğu söylenerek düzenlenen çok ilginç bir araştırma yayınlandı:
Harvard ve Beth Israel Tıp Merkezleri Hassas Bağırsak Sendromu (HBS) olan 80 hastayı iki gruba ayırarak bir gruba bilgileri dâhilinde plasebo verilirken, diğer gruptakilere hiçbir ilaç verilmedi.
Plasebo verilen hastalara bunların içinde aktif bir madde bulunmadığı ve hap şeklindeki şekerlerden farklı olmadığı ama klinik çalışmalarda bu ilacın HBS belirtilerini akıl-bedenin kendi kendine iyileştirmesi yöntemiyle önemli ölçüde ortadan kaldırdığı kesin bir dille anlatıldı. İlaç şişelerinin üzerine plasebo yazıldı. Hastalara plasebo etkisine inanmamaları da söylenerek onlardan sadece ilaçları içmeleri istendi.
Üç hafta sonra plasebo verilen grupta yer alan hastaların yüzde 59’ u şikâyetlerinde belirgin iyileşme olduğunu ifade ederken, bu oran hiç ilaç almayanlarda yüzde 39’ da kaldı. İyileşme düzeyi de HBS tedavisinde kullanılan ilaçlardan farklı değildi.
Araştırmayı yapan uzmanların vardıkları sonuç şu: HBS, hastaları aldatmadan plasebo verilerek etkili bir şekilde tedavi edilebilir. Doktorlar, hastalarına HBS ve muhtemelen başka hastalıklarda da bilgilendirilmiş onay ile uyumlu plasebo uygulayarak faydalı olabilirler.
Bu ilginç araştırmadan kendime adıma çok önemli dersler çıkardım:
BİR: Her şeyden önce Hassas Bağırsak Sendromu için hastalık demeye dilim varmıyor: bunu hayat tarzı değişiklikleri ile düzelen bir “rahatsızlık” olarak adlandırmak daha doğru. İlaç endüstrisi ise bırakın hastalığı gelip geçici bir belirtiyi bile ilaçlarla hem de olabildiğince uzun süre –hatta mümkünse ömür boyu- tedavi etme peşinde. HBS, buna çok iyi bir örnek: Öyle bir hastalık düşünün ki hastalar işe yaramayacağını bildikleri bir ilacı içtikleri zaman bile bunların yüzde 70’ inin şikâyetleri tamamen düzelsin!
İKİ: Modern tıp insanları hap içmeye o kadar alıştırmış ki artık pek çok insan ilaç içmezse hastalığının iyi olamayacağını, şikâyetlerinin düzelmeyeceğini sanıyor. Hatta hiçbir hastalığı olmayanlar da yok antioksidandı yok vitamindi yok balıkyağıydı avuç dolusu ilaç içiyor.
Bu araştırmada, insanlara içtikleri hapın içinin boş olduğu söylenmesine rağmen bunları içmeleri ve şikâyetlerinin büyük ölçüde gerilemesi aslında şaşırılacak bir şey değil. Bu, bir açıdan da türlü numaralarla “ilaç içmeden yaşayamaz olmuş” modern zaman insanının hâl-i pür melâlini gösteren bir sonuç olarak da görülebilir.
ÜÇ: Hastalara içtikleri hapta etkili bir madde olmadığı kesin bir şekilde anlatılmasına rağmen ilacın iyi gelmesi bana “İlaç değil doktor iyi eder” sözünü hatırlattı. Tedavi başarısı için hastaların doktorlarıyla karşılıklı sevgi-saygı ilişkisi içinde olmaları çok önemli. Öğrencilerime her zaman doktorun hastasının elini sıkmasının, yanağını okşamanın, ona moral vermesinin, güler yüz göstermesinin birçok ilaçtan daha etkili olduğunu söylerdim.
Modern tıbbın en büyük yanlışlarından biri, hekimliğin bilim olduğu kadar bir sanat olduğu gerçeğini görmezden gelmesidir. Dr. Enver Göncüoğlu’ndan duyduğum “Yazdığı ilaca plasebo etkiyi de ilave edebilmek hekimliğin sanat kısmıdır.” sözünü her doktor şiar edinmeli.
Bu araştırmadan çıkan sonuçta, hastaların kendilerine açık sözlü davranan hekimlerine duydukları güvenin çok etkili olduğunu düşünüyorum.
HBS nedir?Hassas Bağırsak Sendromu, karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal ve kabızlığa yol açan bir kalın bağırsak rahatsızlığıdır. Belirtiler bazı hastaları çok rahatsız ediyor olsa da, kalıcı hasar bırakmaz. HBS’ nin sebebi belli değildir ve özel bir laboratuar bulgusu da yoktur. Teşhis diğer kalın bağırsak hastalıkları ekarte edilerek konur. Hastaların çoğunun şikâyetleri hayat tarzı düzenlemeleri (diyet, stresten uzak kalma, vb) ile yoluna girer.
BİR: Her şeyden önce Hassas Bağırsak Sendromu için hastalık demeye dilim varmıyor: bunu hayat tarzı değişiklikleri ile düzelen bir “rahatsızlık” olarak adlandırmak daha doğru. İlaç endüstrisi ise bırakın hastalığı gelip geçici bir belirtiyi bile ilaçlarla hem de olabildiğince uzun süre –hatta mümkünse ömür boyu- tedavi etme peşinde. HBS, buna çok iyi bir örnek: Öyle bir hastalık düşünün ki hastalar işe yaramayacağını bildikleri bir ilacı içtikleri zaman bile bunların yüzde 70’ inin şikâyetleri tamamen düzelsin!
İKİ: Modern tıp insanları hap içmeye o kadar alıştırmış ki artık pek çok insan ilaç içmezse hastalığının iyi olamayacağını, şikâyetlerinin düzelmeyeceğini sanıyor. Hatta hiçbir hastalığı olmayanlar da yok antioksidandı yok vitamindi yok balıkyağıydı avuç dolusu ilaç içiyor.
Bu araştırmada, insanlara içtikleri hapın içinin boş olduğu söylenmesine rağmen bunları içmeleri ve şikâyetlerinin büyük ölçüde gerilemesi aslında şaşırılacak bir şey değil. Bu, bir açıdan da türlü numaralarla “ilaç içmeden yaşayamaz olmuş” modern zaman insanının hâl-i pür melâlini gösteren bir sonuç olarak da görülebilir.
ÜÇ: Hastalara içtikleri hapta etkili bir madde olmadığı kesin bir şekilde anlatılmasına rağmen ilacın iyi gelmesi bana “İlaç değil doktor iyi eder” sözünü hatırlattı. Tedavi başarısı için hastaların doktorlarıyla karşılıklı sevgi-saygı ilişkisi içinde olmaları çok önemli. Öğrencilerime her zaman doktorun hastasının elini sıkmasının, yanağını okşamanın, ona moral vermesinin, güler yüz göstermesinin birçok ilaçtan daha etkili olduğunu söylerdim.
Modern tıbbın en büyük yanlışlarından biri, hekimliğin bilim olduğu kadar bir sanat olduğu gerçeğini görmezden gelmesidir. Dr. Enver Göncüoğlu’ndan duyduğum “Yazdığı ilaca plasebo etkiyi de ilave edebilmek hekimliğin sanat kısmıdır.” sözünü her doktor şiar edinmeli.
Bu araştırmadan çıkan sonuçta, hastaların kendilerine açık sözlü davranan hekimlerine duydukları güvenin çok etkili olduğunu düşünüyorum.
HBS nedir?Hassas Bağırsak Sendromu, karın ağrısı, gaz, şişkinlik, ishal ve kabızlığa yol açan bir kalın bağırsak rahatsızlığıdır. Belirtiler bazı hastaları çok rahatsız ediyor olsa da, kalıcı hasar bırakmaz. HBS’ nin sebebi belli değildir ve özel bir laboratuar bulgusu da yoktur. Teşhis diğer kalın bağırsak hastalıkları ekarte edilerek konur. Hastaların çoğunun şikâyetleri hayat tarzı düzenlemeleri (diyet, stresten uzak kalma, vb) ile yoluna girer.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
ahmetrasimk@mynet.com
KAYNAK
İlaç kullanırken dikkat edilmesi gerekenler
İlaçların yanlış kullanılması sağlık yerine hastalık getirebileceği konusunda uyarı yapan uzmanlar bazı ilaç kullanım tavsiyelerinde bulundular.
Yapılan araştırmalar sonucundan ilaç kullanırken süt ve süt ürünleri c vitaminleri ile birlikde kulllanlmaması gerekmektedir. İlaç tüketilirken tüketilen besinlere dikkat etmemiz konusunda uyarılar gelmektedir.
Antidepresan ilaçlar kullanırken dikkat edilmesi gereken eski peynir fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri tüketmeyin. C vitaminini süt ve süt ürünleriyle almayın. Kolesterol düşürücü ilaçları greyfurt suyuyla içmeyin.” dedi.
Yerinde, uygun dozlarda ve sürelerde kullanıldığında hayat kurtarıcı olan ilaçlar bazı durumlarda hayatımızı karartabiliyor. Yanlış gıdalarla alınan ilaçlar, etkileşim göstererek ilacın etkisini azaltabiliyor veya artırabiliyor. Hatta ölüme kadar götürebiliyor. Özellikle antidepresanlarla birlikte tüketilen incir, bakla, lahana turşusu, tavuk veya dana ciğeri gibi besinler kan basıncını yükselterek hastanın ölümüne sebep oluyor. Zaman’da yer alan habere göre İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yağız Üresin, ilaç kullanırken besinlerin tüketimi konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.
İlaç alımında yapılan en büyük hatalardan birisi ilaçları yanlış gıdalarla almak. Bu durumda, ilaçlar yarardan çok zarar veriyor. Ayrıca besinlerle etkileşim, ilaç kullanımının kesilmesinden sonra 2-3 hafta daha devam ediyor. Prof. Dr. Yağız Üresin, etkileşim nedeniyle ilaçların her türlü besinle alınamayacağını belirtiyor. C vitamini ilacı kullanan kişinin, aynı anda süt ve süt ürünleri almaması gerektiğini söyleyen Yağız Üresin, bu besinlerin C vitamini emilimini engellediğini ifade ediyor. Kolesterol düşürücü ilaçlarda greyfurt suyu içilmemesi gerektiğini dile getiren Yağız Üresin, “Greyfurtta bulunan kimyasal maddeler, ilaçların bağırsakta parçalanmasını sağlayan enzimleri baskılayarak ilaçların parçalanmasını geciktirir. Bu da ilaçların kanda daha çok birikmesine sebep olur. Kan düzeyi 2-16 kat artar, bu da doza bağlı yan etki riskini artırır. Bu ilaçları kullananlar, tedavi süresince greyfurttan uzak durmalı.” diyor.
Özellikle antidepresan ilaçlar kullanılırken besin alımında çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu tür ilaçlarla tüketilen bazı besinler kişiyi ölüme kadar götürebiliyor. Yağız Üresin, “Eski peynir, fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri, tiramin proteini zengin besinlerdir. Bu besinler, asla antidepresan ilaçlar kullanılırken tüketilmemelidir. Tiramin, kan basıncını ölümcül seviyeye çıkarabilir. Baş ağrısına, kusmaya hatta ölüme sebep olabilir. Ayrıca göğüs ağrısı, ense sertliği, yüksek ateş, terleme ve taşikardiye (kalbin atım sayısının 100′ün üstünde olması) de neden olabilir.” şeklinde konuştu.
Hangi ilaçla hangi besini tüketmemeliyiz?
Penisilin türevi antibiyotikleri meyve suları, kafein, domates gibi asitli besinlerle kullanmayın. Asitli besinler mide asidini artırır. Bu da mide hasarına yol açar. Böylece ilacın etkisi azalmış olur.
Kalsiyum içeren yiyecek ve vitaminler (süt, yoğurt) ve demir içeren mineralleri, tetrasiklin adlı antibiyotik kullanırken tüketmeyin.
Kansızlık tedavisinde kullanılan demir ilaçları ile kalsiyum zengini süt ve süt ürünleri, pekmez, susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeleri aynı anda kullanmayın. En az 2 saat sonra tüketin. Bu besinler demir emilimini engeller ve tedaviden sonuç alınamamasına sebep olur.
İdrar söktürücü diüretik ilaçların triamterene içerenleri, böbreklerden potasyum atımını bloke eder. Potasyum artışı ise düzensiz kalp atımına sebep olur. Bu nedenle triamterene içeren diüretiklerle birlikte potasyum zengini muz, kayısı, turunçgiller, patates gibi besinler tüketilmemeli.
İdrar söktürücü kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte greyfurt suyu tüketmeyin. Greyfurt suyu ilacın vücutta dağılmasını önler ve kan düzeyini yükseltir. Böylece ilacın etkisi artar ve zehirlenmeler meydana gelir.
Ağrı kesiciler, mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Herhangi bir besinle veya özellikle süt ile beraber bu tür ilaçları kullanabilirsiniz.
Yapılan araştırmalar sonucundan ilaç kullanırken süt ve süt ürünleri c vitaminleri ile birlikde kulllanlmaması gerekmektedir. İlaç tüketilirken tüketilen besinlere dikkat etmemiz konusunda uyarılar gelmektedir.Antidepresan ilaçlar kullanırken dikkat edilmesi gereken eski peynir fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri tüketmeyin. C vitaminini süt ve süt ürünleriyle almayın. Kolesterol düşürücü ilaçları greyfurt suyuyla içmeyin.” dedi.
Yerinde, uygun dozlarda ve sürelerde kullanıldığında hayat kurtarıcı olan ilaçlar bazı durumlarda hayatımızı karartabiliyor. Yanlış gıdalarla alınan ilaçlar, etkileşim göstererek ilacın etkisini azaltabiliyor veya artırabiliyor. Hatta ölüme kadar götürebiliyor. Özellikle antidepresanlarla birlikte tüketilen incir, bakla, lahana turşusu, tavuk veya dana ciğeri gibi besinler kan basıncını yükselterek hastanın ölümüne sebep oluyor. Zaman’da yer alan habere göre İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yağız Üresin, ilaç kullanırken besinlerin tüketimi konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.
İlaç alımında yapılan en büyük hatalardan birisi ilaçları yanlış gıdalarla almak. Bu durumda, ilaçlar yarardan çok zarar veriyor. Ayrıca besinlerle etkileşim, ilaç kullanımının kesilmesinden sonra 2-3 hafta daha devam ediyor. Prof. Dr. Yağız Üresin, etkileşim nedeniyle ilaçların her türlü besinle alınamayacağını belirtiyor. C vitamini ilacı kullanan kişinin, aynı anda süt ve süt ürünleri almaması gerektiğini söyleyen Yağız Üresin, bu besinlerin C vitamini emilimini engellediğini ifade ediyor. Kolesterol düşürücü ilaçlarda greyfurt suyu içilmemesi gerektiğini dile getiren Yağız Üresin, “Greyfurtta bulunan kimyasal maddeler, ilaçların bağırsakta parçalanmasını sağlayan enzimleri baskılayarak ilaçların parçalanmasını geciktirir. Bu da ilaçların kanda daha çok birikmesine sebep olur. Kan düzeyi 2-16 kat artar, bu da doza bağlı yan etki riskini artırır. Bu ilaçları kullananlar, tedavi süresince greyfurttan uzak durmalı.” diyor.
Özellikle antidepresan ilaçlar kullanılırken besin alımında çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu tür ilaçlarla tüketilen bazı besinler kişiyi ölüme kadar götürebiliyor. Yağız Üresin, “Eski peynir, fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri, tiramin proteini zengin besinlerdir. Bu besinler, asla antidepresan ilaçlar kullanılırken tüketilmemelidir. Tiramin, kan basıncını ölümcül seviyeye çıkarabilir. Baş ağrısına, kusmaya hatta ölüme sebep olabilir. Ayrıca göğüs ağrısı, ense sertliği, yüksek ateş, terleme ve taşikardiye (kalbin atım sayısının 100′ün üstünde olması) de neden olabilir.” şeklinde konuştu.
Hangi ilaçla hangi besini tüketmemeliyiz?
Penisilin türevi antibiyotikleri meyve suları, kafein, domates gibi asitli besinlerle kullanmayın. Asitli besinler mide asidini artırır. Bu da mide hasarına yol açar. Böylece ilacın etkisi azalmış olur.
Kalsiyum içeren yiyecek ve vitaminler (süt, yoğurt) ve demir içeren mineralleri, tetrasiklin adlı antibiyotik kullanırken tüketmeyin.
Kansızlık tedavisinde kullanılan demir ilaçları ile kalsiyum zengini süt ve süt ürünleri, pekmez, susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeleri aynı anda kullanmayın. En az 2 saat sonra tüketin. Bu besinler demir emilimini engeller ve tedaviden sonuç alınamamasına sebep olur.
İdrar söktürücü diüretik ilaçların triamterene içerenleri, böbreklerden potasyum atımını bloke eder. Potasyum artışı ise düzensiz kalp atımına sebep olur. Bu nedenle triamterene içeren diüretiklerle birlikte potasyum zengini muz, kayısı, turunçgiller, patates gibi besinler tüketilmemeli.
İdrar söktürücü kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte greyfurt suyu tüketmeyin. Greyfurt suyu ilacın vücutta dağılmasını önler ve kan düzeyini yükseltir. Böylece ilacın etkisi artar ve zehirlenmeler meydana gelir.
Ağrı kesiciler, mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Herhangi bir besinle veya özellikle süt ile beraber bu tür ilaçları kullanabilirsiniz.
http://www.meleklermekani.com/
İlaç alımında yapılan en büyük hatalardan birisi ilaçları yanlış gıdalarla almak. Bu durumda, ilaçlar yarardan çok zarar veriyor. Ayrıca besinlerle etkileşim, ilaç kullanımının kesilmesinden sonra 2-3 hafta daha devam ediyor. Prof. Dr. Yağız Üresin, etkileşim nedeniyle ilaçların her türlü besinle alınamayacağını belirtiyor. C vitamini ilacı kullanan kişinin, aynı anda süt ve süt ürünleri almaması gerektiğini söyleyen Yağız Üresin, bu besinlerin C vitamini emilimini engellediğini ifade ediyor. Kolesterol düşürücü ilaçlarda greyfurt suyu içilmemesi gerektiğini dile getiren Yağız Üresin, “Greyfurtta bulunan kimyasal maddeler, ilaçların bağırsakta parçalanmasını sağlayan enzimleri baskılayarak ilaçların parçalanmasını geciktirir. Bu da ilaçların kanda daha çok birikmesine sebep olur. Kan düzeyi 2-16 kat artar, bu da doza bağlı yan etki riskini artırır. Bu ilaçları kullananlar, tedavi süresince greyfurttan uzak durmalı.” diyor.
Özellikle antidepresan ilaçlar kullanılırken besin alımında çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu tür ilaçlarla tüketilen bazı besinler kişiyi ölüme kadar götürebiliyor. Yağız Üresin, “Eski peynir, fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri, tiramin proteini zengin besinlerdir. Bu besinler, asla antidepresan ilaçlar kullanılırken tüketilmemelidir. Tiramin, kan basıncını ölümcül seviyeye çıkarabilir. Baş ağrısına, kusmaya hatta ölüme sebep olabilir. Ayrıca göğüs ağrısı, ense sertliği, yüksek ateş, terleme ve taşikardiye (kalbin atım sayısının 100′ün üstünde olması) de neden olabilir.” şeklinde konuştu.
Hangi ilaçla hangi besini tüketmemeliyiz?
Penisilin türevi antibiyotikleri meyve suları, kafein, domates gibi asitli besinlerle kullanmayın. Asitli besinler mide asidini artırır. Bu da mide hasarına yol açar. Böylece ilacın etkisi azalmış olur.
Kalsiyum içeren yiyecek ve vitaminler (süt, yoğurt) ve demir içeren mineralleri, tetrasiklin adlı antibiyotik kullanırken tüketmeyin.
Kansızlık tedavisinde kullanılan demir ilaçları ile kalsiyum zengini süt ve süt ürünleri, pekmez, susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeleri aynı anda kullanmayın. En az 2 saat sonra tüketin. Bu besinler demir emilimini engeller ve tedaviden sonuç alınamamasına sebep olur.
İdrar söktürücü diüretik ilaçların triamterene içerenleri, böbreklerden potasyum atımını bloke eder. Potasyum artışı ise düzensiz kalp atımına sebep olur. Bu nedenle triamterene içeren diüretiklerle birlikte potasyum zengini muz, kayısı, turunçgiller, patates gibi besinler tüketilmemeli.
İdrar söktürücü kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte greyfurt suyu tüketmeyin. Greyfurt suyu ilacın vücutta dağılmasını önler ve kan düzeyini yükseltir. Böylece ilacın etkisi artar ve zehirlenmeler meydana gelir.
Ağrı kesiciler, mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Herhangi bir besinle veya özellikle süt ile beraber bu tür ilaçları kullanabilirsiniz.
http://www.meleklermekani.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder