Türkiye Tohumcular Birliği Cumhuriyeti Türk Milleti adına karar verebilir mi?
Türkiye Tohumcular Birliği Cumhuriyeti Türk Milleti Adına Karar Verebilir Mi? (Emre Baturay ALTINOK)
"AB Uyum Paketi" içinde TBMM’nin gündemine gelen "Tohumculuk Yasası", tohum ve tohumculuk alanındaki serbestleştirme politikalarının bir sonucu olarak tohum alanından kamunun çekilmesi ve tohumculuk sektörünün tümüyle çokuluslu şirketler ve onların yerli temsilcileri egemenliğine terk edilmesi amacıyla 2006 senesinin sonunda Meclis Genel Kurul’una taşındı ve yasalaştı.
2004 senesinden, Yasa’nın 31 Ekim 2006 tarihinde TBMM’de kabul edilerek Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği tarih olan 8 Kasım 2006 tarihine kadar yaşanan serüven ülke gündeminde sert tartışmalara sahne oldu.
Tartışmaların ekseninde ülke tohumculuğunun çokuluslu şirketler ve onların yerli temsilcileri egemenliğine geçtiği iddiaları ileri sürülürken Birliğin Türk Milleti Adına karar verme yetkisine çok fazla değinilmedi.
Demokratik kitle örgütlerinin önderliğinde Anayasa Mahkemesi’ne taşınan Yasa’nın gözden kaçan çok önemli bir noktası daha var. Türkiye Tohumcular Birliği’ne devredilen yargı yetkisi.
Söz konusu yetki ile Türkiye Tohumcular Birliği, tohum ve tohumculuk ile ilgili düzenleme yapmanın (yasama), alanı ile ilgili yönetimi (yürütme) elinde bulundurmanın yanı sıra yargı erkini de eline geçirerek tohumculukta adeta bağımsızlığını ilan eden bir cumhuriyet oldu. Nasıl mı?
Türkiye Tohumcular Birliği, Yasa’nın 26. maddesi ile de tohumculuk sektörünün kontrolü için kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olarak kuruldu.
Birliğin alt birlikler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı temin etmek, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösterenler arasında meslekî dayanışma sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla alt birliklerce kurulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olan Türkiye Tohumcular Birliği’nin Yasa’nın 33. maddesi ile de “Türk Milleti Adına” hüküm tesis etme yetkisi ile de donatıldı. Bu yetkinin ne anlama geldiği konusunda bir fikriniz var mı?
Tohumculuk Yasası’nın “Birlik Hakem Kurulu ve Görevleri” başlıklı 33 üncü madde hükmü şöyle diyor.
“Birlik Hakem Kurulu ve Görevleri
MADDE 33 - Birlik Hakem Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri, konu uzmanı en az ikişer temsilciden oluşur. Seçilen temsilci sayısı kadar da yedek temsilci seçilir. Temsilcilerin birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Hakem Kuruluna katılır. Hakem Kurulu asıl üyeliğine seçilen temsilciler, Birlik ve alt birlik organlarında görev alamazlar.
Hakem Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek.
b) Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek.
c) Çalışma raporlarını Genel Kurula sunmak.”
Yasa’nın 33. maddesi hükmü ile Türkiye Tohumcular Birliği Hakem Kurulu’nun oluşturulduğu ve anılan madde hükmü ile Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek, Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek görevleri ile yetkilendirildiğini açıkça görülüyor.
Oysa Anayasa'nın 9. maddesi hükmüne göre yargı yetkisi “Türk Milleti Adına” bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hukuki anlaşmazlıkları mahkemeler dışında bir kuruluş tarafından çözümlenmesi bu kurala aykırıdır. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının sadece kendi üyeleri arasındaki uyuşmazlıkları çözmesi düşünülebilirse de kurum dışındaki kişilerle olan ihtilafları çözmesi düşünülemez. Madde bu haliyle Mahkemelere başvuru hakkını önlediği, Anayasa'nın 36. maddesinde yazılı hak arama özgürlüğüne de kısıtlama getirdiği için Anayasa'ya aykırıdır.
Anılan düzenleme Anayasa’da yer alan hak arama hürriyeti ve kanuni hâkim güvencesi hükümlerine aykırıdır.
Şöyle ki, Anayasanın 36. ve 37. maddelerine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir ve hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciiler kurulamaz. Bu halde bağımsız mahkemeler huzurunda yargılama hakkını kullanma hakkının özellikle de üçüncü kişiler nezdinde kaldırılması Anayasa’ya aykırıdır.
Hüküm Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik prensiplerine de aykırıdır.
Şöyle ki, bu maddeye göre herkes ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Oysa yapılan düzenleme eşitlik ilkelerini zedeler ve ortadan kaldırır hale getirmiştir. Anayasaya aykırı olan yasa maddesine göre uyuşmazlığın tarafı bazen birlik ve alt birlikler bazen alt birlikler ve üyeleri bazen de alt birlik üyeleri vatandaşlar arasında olabilecektir. Bu durumda davanın diğer tarafı olan vatandaşın durumu dikkat çekici hale gelmektedir. Şayet uyuşmazlığın bir hakem heyeti tarafından çözümlenmesi gerekir ise diğer birçok yasalarda ve uygulamada yer aldığı üzere hakem heyeti marifetiyle çözümlenmesinin başlangıçta ve taraflar arasındaki sözleşmede yer alması ve hakemlerin taraflarca gösterilmesi suretiyle eşitlik ilkesine uygun bir düzenleme yapılması gerekmelidir. Nitekim Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri bu şekilde bir düzenlemeyi öngörmektedir.
Yargı erkinin “Türk Milleti Adına” yalnızca bağımsız mahkemelerce kullanılabileceği, hukuksal uyuşmazlıkların mahkemeler dışında bir kuruluş tarafından çözümlenmesinin bu kurala aykırılık oluşturduğu, yargı erkini kullanacak olan kişilerin Anayasa, yasa ve hukuka uygun olarak kişisel kanılarına göre karar verecek bağımsız hâkimlerden olmaları gerektiği, hakem heyetinin ise bağımsız mahkeme olarak kabul edilemeyeceği, bu yolla verilecek kararların özellikle de üçüncü kişiler açısından adalet anlayışına ters düştüğü, hakem kurullarının yargı yetkisinin kişileri yargı mercilerine başvurmaktan uzaklaştırdığı ve hatta engelleyebileceği göz önüne alındığında yargılamaların aksamalara yol açacağı düşüncesi hiç aklınıza gelmiş miydi?
Anayasa'nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülüyor. 9. madde uyarınca, yapılacak yargılamanın kişiler yönünden gerçek bir güvence oluşturabilmesi için aranacak nitelikler de 36. maddede belirtilerek "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." Denilmekte.
Anayasa'nın 141. maddesiyle de davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi bağımsız yargıya verilmiştir. Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça, uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, her şeyden önce yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması bakımından gereklidir. Ancak bunun için hakem kurullarının, kişilerin yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü, doğal yargıç ilkesini ve mahkemelerin sahip olduğu görev, yetki ve sorumlulukları ortadan kaldırmayacak biçimde onlara yardımcı bir ilk ya da ön inceleme mercii olarak yapılandırılması gerekir.
Tohumculuk Yasası ile getirilen Türkiye Tohumcular Birliği Hakem Kurulu’nun salt yargı(lama) yetkisi ile değil, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler arasında çıkacak ihtilafların çözümünde yetkili kılındığı görülüyor.
Burada "üçüncü kişi" diye anılan, geniş anlamda üretici olduğunu anlamak çok da zor değil. Böylece şirketler, üretim, sertifikasyon - ticaret ve piyasa denetimi ile egemenlikleri altına alarak tekelleştikleri tohumculuk sektöründe, sözleşmeli üretim ile tohumluklarını ürettirdikleri ve/veya kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları tarım üreticileri, çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma geliyorlar.
35 inci madde ile yabancı tüzel kişilerin yetkililerine de Birlik / alt birlik organlarına seçilme hakkının tanındığı da düşünüldüğünde, Türkiye'de, hakem yetkisinin, yerli temsilcileri eliyle yabancı tekellerce kullanılabileceği gerçeği ile yüzleşmeye hazır mıyız?
Emre Baturay ALTINOK - Ekoloji Kolektifi
İyibilgi
"AB Uyum Paketi" içinde TBMM’nin gündemine gelen "Tohumculuk Yasası", tohum ve tohumculuk alanındaki serbestleştirme politikalarının bir sonucu olarak tohum alanından kamunun çekilmesi ve tohumculuk sektörünün tümüyle çokuluslu şirketler ve onların yerli temsilcileri egemenliğine terk edilmesi amacıyla 2006 senesinin sonunda Meclis Genel Kurul’una taşındı ve yasalaştı.
2004 senesinden, Yasa’nın 31 Ekim 2006 tarihinde TBMM’de kabul edilerek Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği tarih olan 8 Kasım 2006 tarihine kadar yaşanan serüven ülke gündeminde sert tartışmalara sahne oldu.
Tartışmaların ekseninde ülke tohumculuğunun çokuluslu şirketler ve onların yerli temsilcileri egemenliğine geçtiği iddiaları ileri sürülürken Birliğin Türk Milleti Adına karar verme yetkisine çok fazla değinilmedi.
Demokratik kitle örgütlerinin önderliğinde Anayasa Mahkemesi’ne taşınan Yasa’nın gözden kaçan çok önemli bir noktası daha var. Türkiye Tohumcular Birliği’ne devredilen yargı yetkisi.
Söz konusu yetki ile Türkiye Tohumcular Birliği, tohum ve tohumculuk ile ilgili düzenleme yapmanın (yasama), alanı ile ilgili yönetimi (yürütme) elinde bulundurmanın yanı sıra yargı erkini de eline geçirerek tohumculukta adeta bağımsızlığını ilan eden bir cumhuriyet oldu. Nasıl mı?
Türkiye Tohumcular Birliği, Yasa’nın 26. maddesi ile de tohumculuk sektörünün kontrolü için kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olarak kuruldu.
Birliğin alt birlikler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı temin etmek, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösterenler arasında meslekî dayanışma sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla alt birliklerce kurulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu olan Türkiye Tohumcular Birliği’nin Yasa’nın 33. maddesi ile de “Türk Milleti Adına” hüküm tesis etme yetkisi ile de donatıldı. Bu yetkinin ne anlama geldiği konusunda bir fikriniz var mı?
Tohumculuk Yasası’nın “Birlik Hakem Kurulu ve Görevleri” başlıklı 33 üncü madde hükmü şöyle diyor.
“Birlik Hakem Kurulu ve Görevleri
MADDE 33 - Birlik Hakem Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri, konu uzmanı en az ikişer temsilciden oluşur. Seçilen temsilci sayısı kadar da yedek temsilci seçilir. Temsilcilerin birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Hakem Kuruluna katılır. Hakem Kurulu asıl üyeliğine seçilen temsilciler, Birlik ve alt birlik organlarında görev alamazlar.
Hakem Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek.
b) Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek.
c) Çalışma raporlarını Genel Kurula sunmak.”
Yasa’nın 33. maddesi hükmü ile Türkiye Tohumcular Birliği Hakem Kurulu’nun oluşturulduğu ve anılan madde hükmü ile Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek, Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek görevleri ile yetkilendirildiğini açıkça görülüyor.
Oysa Anayasa'nın 9. maddesi hükmüne göre yargı yetkisi “Türk Milleti Adına” bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hukuki anlaşmazlıkları mahkemeler dışında bir kuruluş tarafından çözümlenmesi bu kurala aykırıdır. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının sadece kendi üyeleri arasındaki uyuşmazlıkları çözmesi düşünülebilirse de kurum dışındaki kişilerle olan ihtilafları çözmesi düşünülemez. Madde bu haliyle Mahkemelere başvuru hakkını önlediği, Anayasa'nın 36. maddesinde yazılı hak arama özgürlüğüne de kısıtlama getirdiği için Anayasa'ya aykırıdır.
Anılan düzenleme Anayasa’da yer alan hak arama hürriyeti ve kanuni hâkim güvencesi hükümlerine aykırıdır.
Şöyle ki, Anayasanın 36. ve 37. maddelerine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir ve hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciiler kurulamaz. Bu halde bağımsız mahkemeler huzurunda yargılama hakkını kullanma hakkının özellikle de üçüncü kişiler nezdinde kaldırılması Anayasa’ya aykırıdır.
Hüküm Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik prensiplerine de aykırıdır.
Şöyle ki, bu maddeye göre herkes ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Oysa yapılan düzenleme eşitlik ilkelerini zedeler ve ortadan kaldırır hale getirmiştir. Anayasaya aykırı olan yasa maddesine göre uyuşmazlığın tarafı bazen birlik ve alt birlikler bazen alt birlikler ve üyeleri bazen de alt birlik üyeleri vatandaşlar arasında olabilecektir. Bu durumda davanın diğer tarafı olan vatandaşın durumu dikkat çekici hale gelmektedir. Şayet uyuşmazlığın bir hakem heyeti tarafından çözümlenmesi gerekir ise diğer birçok yasalarda ve uygulamada yer aldığı üzere hakem heyeti marifetiyle çözümlenmesinin başlangıçta ve taraflar arasındaki sözleşmede yer alması ve hakemlerin taraflarca gösterilmesi suretiyle eşitlik ilkesine uygun bir düzenleme yapılması gerekmelidir. Nitekim Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri bu şekilde bir düzenlemeyi öngörmektedir.
Yargı erkinin “Türk Milleti Adına” yalnızca bağımsız mahkemelerce kullanılabileceği, hukuksal uyuşmazlıkların mahkemeler dışında bir kuruluş tarafından çözümlenmesinin bu kurala aykırılık oluşturduğu, yargı erkini kullanacak olan kişilerin Anayasa, yasa ve hukuka uygun olarak kişisel kanılarına göre karar verecek bağımsız hâkimlerden olmaları gerektiği, hakem heyetinin ise bağımsız mahkeme olarak kabul edilemeyeceği, bu yolla verilecek kararların özellikle de üçüncü kişiler açısından adalet anlayışına ters düştüğü, hakem kurullarının yargı yetkisinin kişileri yargı mercilerine başvurmaktan uzaklaştırdığı ve hatta engelleyebileceği göz önüne alındığında yargılamaların aksamalara yol açacağı düşüncesi hiç aklınıza gelmiş miydi?
Anayasa'nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülüyor. 9. madde uyarınca, yapılacak yargılamanın kişiler yönünden gerçek bir güvence oluşturabilmesi için aranacak nitelikler de 36. maddede belirtilerek "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." Denilmekte.
Anayasa'nın 141. maddesiyle de davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi bağımsız yargıya verilmiştir. Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça, uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, her şeyden önce yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması bakımından gereklidir. Ancak bunun için hakem kurullarının, kişilerin yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü, doğal yargıç ilkesini ve mahkemelerin sahip olduğu görev, yetki ve sorumlulukları ortadan kaldırmayacak biçimde onlara yardımcı bir ilk ya da ön inceleme mercii olarak yapılandırılması gerekir.
Tohumculuk Yasası ile getirilen Türkiye Tohumcular Birliği Hakem Kurulu’nun salt yargı(lama) yetkisi ile değil, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler arasında çıkacak ihtilafların çözümünde yetkili kılındığı görülüyor.
Burada "üçüncü kişi" diye anılan, geniş anlamda üretici olduğunu anlamak çok da zor değil. Böylece şirketler, üretim, sertifikasyon - ticaret ve piyasa denetimi ile egemenlikleri altına alarak tekelleştikleri tohumculuk sektöründe, sözleşmeli üretim ile tohumluklarını ürettirdikleri ve/veya kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları tarım üreticileri, çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma geliyorlar.
35 inci madde ile yabancı tüzel kişilerin yetkililerine de Birlik / alt birlik organlarına seçilme hakkının tanındığı da düşünüldüğünde, Türkiye'de, hakem yetkisinin, yerli temsilcileri eliyle yabancı tekellerce kullanılabileceği gerçeği ile yüzleşmeye hazır mıyız?
Emre Baturay ALTINOK - Ekoloji Kolektifi
İyibilgi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder