Telefonun Tarihi
Telefon, birbirinden uzak yerlerde bulunan kişiler ve düzenekler arasında bilgi alışverişini sağlayan elektrikli ses alıp verme aygıtıdır. Telefonun çalışmasında ana ilke ağızdan çıkan ses dalgalarının önce elektrik sinyallerine çevrilmesi, bu sinyallerin çeşitli gönderme yöntemleriyle uzağa iletilmesinden sonra, bu defa elektrik sinyallerinin yeniden kulakla duyulabilecek ses dalgalarına çevrilmesidir. Önce kentlerde kurulan telefon şebekeleri daha sonra kentlerarası, uluslararası düzenekler durumuna dönüşmüş ve uydular aracılığıyla dünyanın her köşesinin birbiriyle iletişimi sağlanmıştır.
1876 yılında Alexander Graham Bell telefonu icat ettiğinde, insan iletişiminde yeni bir çığır açıldı. Bell’in buluşundan önce, bir mesajı en hızlı iletmenin yolu, Mors alfabesiyle telgraf hatlarından ulaştırmaktı. Ancak telgraf kullanımında, insan sesinin teller aracılığıyla aktarılmasına olanak yoktu. Kendi dönemine göre yeni bir yöntem sayılan telgraftan önce, acil mesajların atlı ulaklar, duman işaretleri, güvercinler ve gemiler kullanılarak iletilmesi gerekiyordu. 1870′li yıllarda pek çok insan, telgrafı geliştirmek için çaba harcıyordu. Ancak Bell, tek başına ipi göğüslemeyi başardı. Bell, tüm hayatını sağırların eğitimine adamıştı. Bir yandan da telgrafı geliştirmeye ve bu sayede para kazanmaya çalışıyordu. Deneyleri sırasında, bir odadan diğerine gerdiği telin yansıttığı ses titreşimlerini duydu. Bu zayıf sesi, diğer mucitler de duymuş olsalar bile, büyük farklılığı kavrayamadıkları hemen hemen kesindi. Bell, insan kulağının titreşimleri güçlendirmesi konusundaki derin bilgilerinin yardımı ve tel aracılığıyla insan sesinin aktarılmasının mümkün olduğunu kavradı. Böylece, telefon doğdu. On yıl içerisinde, önce Amerika’ya daha sonra da tüm dünyaya yayıldı.
Telefonun dünü, bugünü ve yarını
Watson buraya gelebilirmisin? Yardimina ihtiyacim var. Bu kelimeler ilk telefon görüsmesinde yer aliyordu. Görüsme ise 10 Mart 1876′da dedektif Sherlock Holmes tarafindan degil telefonun mucidi Alexander Graham Bell ile yapiliyordu. Bell’den bu yana telefon dünyasinda birçok degisiklik meydana geldi. Telefonlar kisa bir süre için de olsa, radyo olarak bile kullanilsalar da günümüzde hemen hemen her evde mutlaka bir telefon bulunuyor. Bununla kalmiyor, her evde bir, hatta kisi basina da bir adet cep telefonu düsüyor ve büyük bir çogunluk telefon görüsmelerini bu tür dijital sebekeler araciligiyla gerçeklestiriyor. Avrupa’da büyük gelismelerin merkezi olsa da Almanya’nin mobil iletisim ülkesi oldugunu düsünürseniz yanilgiya düsmüs olursunuz. Çünkü cep telefonu iletisiminin devi Finliler. Finlandiya’da nüfusun yüzde 60′dan fazlasi cep telefonu kullanmaktadir. Almanya, Portekiz ve Yunanistan’in gerisinde 14. sirada yer alir. Türkiye’de ise cep telefonu günlük hayatin bir parçasi olmus ve sebekelerin kullanici sayisi günden güne artiyor. Düsünürler de yavas yavas ama kesin olarak artik sürekli erisilebilir olmanin sadece sakincalari bulunmadigini savunuyorlar. Cep telefonu operatörleri günden güne iki basamakli büyüme hizlari kaydediyor ve cep telefonu günlük yasamda neredeyse normal telefonlardan daha kullanisli bir araç konumuna geliyor. Yine de 124 yildan beri insanlarin kullaniminda olan telefonlara alismak için halen zamana ihtiyaç var.
Alexander Graham Bell’den ilk “Alo”
İlk olarak on yil kadar sonra yani 1872 yilinda Alexander Graham Bell gerçek telefon bulusunu yapti. 10 Mart 1876′da asistani Thomas Watson’a ve kendisine bir deney sirasinda su sözler ulasti: “Watson buraya gelebilir misin? Yardimina ihtiyacim var.” Telefon icadinin sik sik propagandasi yapildi ve tepki aldi. Bell’in ortaya koydugu elektromanyatik telefon 1876′da Philadelpghia’daki Centennial Exposition’da elestirmenleri de inandirdi. Bell telefon icadinin patentini aldi ve 1877 yilinda Bell Telephone Company’i kurdu. Böylece, telefon kablolari dünyayi çevirmeye basladi.
Telefon çok kolay ve hizli bir sekilde adapte edilerek kitle iletisimi için kullanilir hale getirildi. Sadece bir yil kadar sonra, 1878′de, Amarika Nev Haven’da ilk telefon santrali kuruldu. Almanya ise bu gelismeyi takip ederek 1881′de Berlin ve Mühlhausen’da (Elsass) santrallerini olusturdu. Telefon Bell tarafindan 1877′de gelistirildigi halde, kullanima geçebilmesi bu tarihleri buldu. On yil sonra kullanici sayisi Amarika’da 150 bin idi. Ingiltere’de bu sayi 26 bine ulasti ve Almanya’da ise telefonlar artik 22 bin kisiyi birbirine bagliyordu. Baslangiçta aslinda bu yeni bulusun halen kuvvetli bir imaj problemi bulunuyordu. Bu yüzden Berlin’de hazirlanan ilk telefon defterinin sivri bir ismi vardi: “48 Çilginin Kitabi” Önceleri sinyallerin iletimi topragin üzerinden geçen kablolarla serbest olarak yapiliyordu. Daha sonralari bu kablolar yer altina tasinmaya baslandi. Her ne kadar telefonun bulusu sirasinda ilk siradaki amaç sadece sesin iletilmesi olarak düsünülmüs olsa da sonraki yillarda baska amaçlar için de ihtiyaç duyuldu. Böylelikle telefon alicilari radyo aygitlarinin gelisimi sirasinda kullanildi. Telefonun bu kullanim amaci uzun yillar Londra, Paris ve Budapeste’de ilgi gördü. Telefon-radyolar; haberleri, müzik ve borsanin durumunu telefon agi üzerine tasidi. Sans eseri eski telefonlarin hoparlörleri yeterli sesi saglayabilecek kadar büyük yapilmislardi.
Telefonlar nasıl çalışır?
Bu süre içerisinde bazi teknikler gelistirildi. Telefonlar daima küçüldükleri gibi birçok ek özellikle donatildilar. Yine de Bell’in telefonunun temel prensipleri modern aygitlarinkine benzemektedir. Bugünde telefonlar bir mikrofona ihtiyaç duyarlar. Bell’in aygitinda bu fonksiyonu esnek bir metal diyafram ve at nali miknatis üstleniyordu. Bu miknatis üzerine dogru akim kaynagina bagli tel bobin sarili bulunuyordu. Ses dalgalari metal diyaframi salinim vererek hareket ettiriyor ve bu titresim miknatis ile tasinarak dogru akim bulunan bobinde depolaniyordu. Bu akimin ses dalgasina geri dönüsümü de yine ayni prensiple gerçeklestirilebiliyordu. O zamanlar mikrofonun kalitesi tabii ki iyi degildi. 1878′de kömürlü mikrofonlarin bulunusuyla ses iletisim kalitesi biraz daha iyilestirilmis oldu. Günümüzde ise telefonlara transistorlu mikrofonlar yerlestirilmektedir. Elektronik sinyallerin sese dönüsümünü ise küçük hoparlörler üstlenmektedir.
Numarayı çevirmek ve santrale bağlanmak
Alexander Graham Bell’in 1872′de telefonu icadindan bu yana sinyaller halen sabit kablo baglantilari ile iletilmektedir. Bu da vericinin alici ile direkt olarak kablo araciligiyla baglandigi anlamina gelir. Birçok kullanicinin bulundugu bu sistemin dogru baglantilar kura bilmek için bir telefon santrali ile yönetilmesi gerekir. Ilk telefon santralinde bu devreler el ile baglanmaktaydi. Arkadasca bir sesesahip santral memurlari her gün artan kullanici sayisina artik yetisemez duruma gelmislerdi.
Telefonun icadindan bu yana karsilasilan bu büyük sorunu çözmek ve otomatik bir telefon santrali kurmak için arastirmacilar çalismalara basladilar. Çözüm bir daha Amerika’dan geldi. Almond Brown Strowger 1889′da çevirmeli telefon aygitini gelistirdi ve böylelikle otomatik baglantilarin ilk adimi atilmis oldu. Uzunca bir süre telefon sirketleri bu yöntemi kullandilar. Telefon santrali için yeterli tepki telefon cihazi tarafindan saglaniyordu ve santral merkezinde gerekli islemi görülerek baglanti kuruluyordu. Orta vadede bu sistem çabuk eskidi. Günümüzde yeni dijital sistemler tonlu arama (Tone Dialing) yöntemi ile çok daha hizli baglanti kura bilmektedirler. Bununla birlikte bu yeni bulusun kullanimi sadece dijital telefon santrallerinde mümkün. Türkiye’de ise her iki sistem de desteklenmektedir. Dünyanin en büyük telefon sirketleri ABD’deki AT&T sirketi ve Japonya’daki NTT sirketidir. Bunlari 30 milyon baglanti ile Almanya’nin Deutsche Telekom’u takip etmekte.
Telefon ağlarının yapısı ve arama seçenekleri
Almanya’da telefon aglari yildiz sistemine göre kurulmustur. Ilk tabakada sekiz adet merkezi telefon santrali bulunmaktadir(ZVS). Yildiz formundaki bu sekiz ZVS’nin her birine de yine sekiz adet ana telefon santrali (HVS) baglanarak kollara ayrilir. HVS’lere tekrar maksimum sekiz adet son santrale (EVS) sahip sekiz adet dügüm telefon santrali (KVS) baglanmistir. Son santrallerin (EVS) sayisi sekiz ile sinirlidir, çünkü on adet tanimlama rakamindan (0-9) sadece sekiz kullanilabilmektedir. “0″ milletler arasi görüsmelerin seçimi ise “1″ de örnegin danisma yada bilgi servisleri için kullanilmaktadir. Almanya’da da önceleri telefon konusmalarinin iletimi santraller araciligiyla topragin yüzeyinden iletilirken daha sonralari yerin altindan geçen kablolar kullanilmaya baslandi. Günümüzde telefon sirketleri bunun yaninda uydu ve yönlendirici yer istasyonu baglantilari da kullanmaktadirlar.
Bazi sehir içi telefon görüsmeleri direkt olarak santrallerin baglantisi ile kurulurlar. Örnegin Istanbul’da ki Çigdem ahizeyi kaldirdiginda bölgesindeki telefon santraliyle arasinda baglanti kurulur. Aradigi numara elektronik sinyaller formuna dönüstürülerek islenir ve otomatik olarak baglanti kurulur. Eger aranan kisi ayni santral bölgesinde yer aliyorsa baglanti iki kisi arasinda direkt olarak saglanir. Istanbul’da oturan Çigdem baska bir bölgede , örnegin Bursa’daki birini aradiginda telefon görüsmesi uydu baglantisiyla saglanir. Fakat aradaki fark kullanici tarafindan asla anlasilamaz. Ayni sekilde Amarika’yi da aradiginda bir fak göze çarpmayacaktir. 184 ülkeyi kendi seçiminizle otomatik olarak araya bilirsiniz. Ülkeler arasi görüsmelerin %99.6’si ve sehir içi görüsmelerin de yüzde 100′ü tam otomatik olarak santraller tarafindan gerçeklestirilmektedir.
Cep telefonları ve cep telefonları şebekeleri
Mobil telefon aglarinda da her islem otomatik olarak gerçeklestirilir. Ilk mobil telefon denemeleri 1918 yilinda Berlin’de yapilmaya baslanmasina ragmen diger avrupa ülkelerine göre Almanya teknik gelismeler açisindan daha gelismis konumdadir. Farkli ülkelerde mobil telefon, hücre yada cep telefonu olarak da adlandirilan iletisim araçlari ülkemizde de kisa bir geçmise sahipler ve 80′li yillarin ortalarinda ilgi görmeye basladilar. 1986 yilinda Almanya’da kurulan C-Netz’i 1992 de de D-Netz izledi. Almanya’da ilk telefon sebekesi ise telekom tarafindan kuruldu. Sonralari Mannesmann ve E-Plus sirketlerine lisans verildi. Almanya’daki bugüne kadarki son girisim de 1998′de VIAG-INTERCOM agi tarafindan saglandi. Türkiye’de suan kullanilmakta olan dört telefon sebekesi de dahil olmak üzere tüm cep telefonu sebekeleri ilk önce ingiltere’de karsilastirilan hücresel aglar prensibine göre çalismaktadirlar. Dünya üzerinde bu amaçla degisik bant araliklari kullanilmaktadir. Su an Türkiye’de 900 ve 1800 Mhz. frekans araligi desteklenmektedir.
Ağ dünyasinda hücrelerin önemi
Bu sebepten dolayi kullanilan alanlar birkaç hücreye ayrilmistir. Hücreler farkli derecede büyüktürler ve karsilikli konusmalari karistirmamak için farkli frekanslar desteklemeleri gerekmektedir. Hücrelerin kapsama alanlari fiziksel özelliklere göre degisim gösterirler. Verici istasyon kurarken, seçilen alanlarin ortasina degil kenarina kurulmasina dikkat edilir. Böylelikle bir verici istasyon ile üç hücreye ayni zamanda hizmet verilmis olur. Bu hücreler içerisinde problemsiz olarak konusabilmek için her defasinda alici/verici anten ve temiz bir alici anten yeterli olacaktir. Üç ayri hücre için ise toplam alti anten gerekmektedir.
Telefonların ve ağların tarihsel gelişimi
Telefondaki en önemli gelisimi 19. yüzyilin baslarinda gerçeklesmistir. Elektrik ve manyetik üzerine elde edilen son anlayis, bilgilerin elektrik akimina çevrilmesini mümkün kilmistir. Dönüstürülen elektrik sinyalleri iletilerek ulastigi son noktada da insan konusmasina çevrilmektedir. Bu bilgi telgrafin kesfinde önemli rol oynamistir. 1837 yilinda Samuel Finley Morse hayretler içinde kalan bir kalabaligin önünde ilk yazim telgrafini tanitti. Her ne kadar insan konusmasini elektronik sinyallere çevirmek henüz o tarihlerde sorunlara neden olsa da, haberleri mors alfabesine çevirme imkani böylece ortaya çikti. Ekim 1861′de, Alman fizikçi Johann Philipp Reis, Frankfurt Main’de bagli oldugu fizik derneginde telefonunu tanıttı. Reis tarafindan gelistirilen bu aygit insan sesini direkt olarak ileten ilk bulus oldu. Daha çok müzigin iletiminde kullanilmaya uygun oldugundan belki de, hiçbir zaman beklenen ilgiyi görmedi.
İlk Cep Telefonu
1973 yılında Motorola ABD Federal İletişim Komisyonundan izin almayı başarmış ve DynaTAC 8000X modelinde bir cep telefonu üretmiş. Bunun üzerinden tam 36 sene (2009 yılına göre) geçmiş. Ne kadar kısa sürede ne kadar çok gelişme kaydedilmiş. Motorola’nın ilk iletişim alanındaki ilk ürünü olan DynaTAC 794 gram ağırlığındaydı. Daha sonra firma 1989 senesinde de MicroTAC ismini taşıyan ürününü satışa çıkardı. MicroTAC 350 gram ağırlığında ve 2,495$ ile 3,495$ arasında değişen bir fiyata satılmış.
Cep telefonu ile görüşme ve istasyonlar
Cep telefonu sahibi telefon ile görüsmek istediginde tam tamina neler gerçeklestigini örnekle açiklayalim. Örnegin: kullandig cep telefonu sebekesinden memnun olan Sait arkadasina cep telefonundan aramak istiyor. Öncelikle arayacagi kisinin cep telefonu sebekesine kayitli olmasi gerekiyor. Bu islem her defasinda cep telefonu açildigi sirada gerçeklestirilir. PIN no’su girildikten sonra telefon otomatik olarak bir istasyon arar ve o istasyona kayit isteginde bulunur. Bu amaçla kullanici tanimlari ve cihaz seri numarasi yayinlanir. Baz istasyon veri tabanindaki onaylama bilgilerini kontrol ederek giris için onay bekler. Ayni zamanda telefonun seri numarasinin çalinti telefonlar arasinda bulunup bulunmadigi “kara liste” ye bakarak, seri numarasinin dogrulugu kontrol edilir. Bu temel asamalar geçildikten sonra diger adima sira gelir.
Ali’nin telefon verileri ve su anda bulundugu bölge birçok veri tabanina saklanir. Cep telefonu artik ulasilabilir durumdadir ve SMS yani kisa mesaj servisi kutusu yeni gelen mesajlar ve haberler için taranir. Tüm bu giris islemleri en fazla bes saniye içerisinde tamamlanmis olur. Kayit isleminden sonra Ali’nin telefonu düzenli araliklarla en yakin baz istasyonunun verici gücünü kontrol edecektir. Ayni anda en yakindaki diger istasyonlarin frekans bilgileri de alinmaktadir. Sinyal gücü en düsük seviyenin altina indiginde telefon otomatik olarak daha güçlü sinyal yayan istasyona kayit olacak ve alan bilgileri yenilenecektir.
Emel ariyor…
Ali’nin telefonu hazir.
Ali’nin telefonu Emel’in aramasi için artik hazirdir. Emel telefonu çevirdiginde en yakin telefon sebekesiyle baglanti kuracaktir. Simdi ise tesa düfen Ali’nin ayni santral bölgesinde bulunup bulunmadigi veri tabanindan kontrol edilir. Farkli veri tabanlarini da sorguladiktan sonra Emel’in aramasi ilgili santrale iletilir. Bu islem bölgenin baz istasyonunda gerçeklestirilir. Öte yandan baglanti görüsme bitene kadar devam edecektir.
…..Ali yolculukta
İstasyondan uzaklasiyor
Ali bulundugu alandaki istasyona kayit edilmis, Emel ile konusmaktadir. Eger Ali bulundugu istasyondan uzaklasirsa ne olur? Bir cep telefonu telefon görüsmesi sirasinda sadece SMS mesajlarini degil ayni zamanda yan yana bulunan istasyonlarin da sinyal bilgilerini degerlendirmektedir. Ali , Emel ile konusurken telefon baglantidaki kaliteyi komsu hücreler ile karsilastirir. Ali baska bir hücre alanina dogru hareket ettiginde yavas yavas komsu istasyonun gönderim kalitesi artacaktir. Bu durumda çok kisa bir süre için çok büyük olmayan bir kalite kaybi meydana gelebilir. Komşu hücrenin kabul sinyali bulundugu istasyondan daha güçlü hale geldiginde telefon komsu istasyona geçisi simgeleyen bir sinyal gönderir. Bir hücre ile digeri arasindaki degis tokus “hand-over” olarak tanimlanir.
Cep telefonu ile değiş tokuş oyunu
Cep telefonu bulundugu istasyona, istasyon degis tokusu için sinyal gönderdigi anda su anki istasyon geçisi yapilacak alanda kapasite bulunup bulunmadigini kontrol eder. Eger her iki istasyon da ayni kanal üzerinde bulunuyorsa anlasma saglanir. Karsilastirilan anda telefon yeni frekansa geçer ve yeni istasyondaki yeri ayirtilmis olur. Konusulan kisi ile ayni zamanda içinde baglanti devam ettirilir. Bu hand-over okadar düzenli isler ki ne arayan ne de aranan farkina bile varmaz. Hersey çok güzel ve mükemmel gibi duruyor fakat, eger geçis yapilacak istasyonda konusmanin devam etmesi için kapasite bulunmuyorsa ne olacak? Bu durumda cep telefonu eski istasyon ile baglantiyi mümkün oldugu sürece tutmaya çalisacak. Ayni zamanda da en yakindaki diger istasyonlari baglanti kurmak için kontrol etmeye devam edecektir. Alinan sinyaller çok zayifladiginda ya da baska bir istasyona geçis saglanamadigi anda ise baglanti kesilecektir.
Gelecekten beklentiler
Yerel aga bagli ev telefonlari üzerinde çalismalar yapan girisimci kuruluslar telefon sirketlerinin hükümdarliklarini ellerinden almak için “Son Mil” adinda yeni bir teknoloji gelistiriyorlar. Halen eski tekelci kuruluslar da ellerindeki imkanlarin özel sirketlere verilmesine büyük tepkiler gösteriyorlar. Önceden kullanilmakta olan televizyonun kablolu agi örnegin elektrik akimi iletimini mümkün kilarak imkanlar sunuyor. Fakat Almanya’da kablolu televizyon yayin haklari halen Deutsche Telekom’un elinde bulunuyor ve mevcut telefon hatlarina alternatifler getirme fikrine pek cazip bakilmiyor. Bununla birlikte kablo aginin parçalarinin yakin zaman içerisinde ihaleler ile satilmasi düsünülüyor. Satislar gerçeklestiginde bu alanda hareketlenmeler görülmesi bekleniyor. Verilerin elektrik akimi kablolariyla tasinmasini saglayacak Power-line sistemi de su an test asamasinda bulunuyor. Ayni zamanda Essen’daki RWE firmasi da (Rheinisch-Westfalische Elektrizitatswerk) bu dogrultuda çalismalarina tekrar yogunluk vermis durumda. Uzmanlar diger bir alternatif olarak yönlendirici yer istasyonu baglantisini görüyorlar. Bu sistem son kullaniciya yüksek maliyet getiriyor. (Yaklasik 1000 euro). Eski aglarda çalisan telefon sirketleri için en büyük sorun ise yeni aglarin yapisi.
Bu aralar cep telefonu servisi saglayan sirketler bu sorunu hemen hemen çözmüs durumdalar. Hatta Almanya’da cep telefonu agi çok iyi durumda olmasina ragmen tekrar yapilandirilmis. Ag sistemi için su an görülen en büyük sorun iletisim hizinin arttirilmasi. Bunun için HSCSD (High Speed Circuit Switched) ve GPRS (General Packet Radio Services) ile kuruluslarin bu sorunu asmak için simdiden çözümleri hazir. Hatta birsonraki adim için çözüm çaktan elde edilmis. UMTS (Universal Mobile Telecommunications Systems) ile tasima ve iletisim oranlari 2 Mbit’e kadar sorunsuz olarak saglaniyor. Aslinda kullanicilarin bu yeni standartlarin zevkini çikarmasi için biraz zaman gerekiyor. Gelecekte cep telefonu dünyasiyla bilgisayarlar arasindaki sinir giderek silinecek. Hatta bu sene düzenlenen Cebit fuarinda ilk karisim ürün sergilendi. Siemens ve Casio firmalari palm pc olan Casiopeia ve en iyi cep telefonu modellerinden S-25′i birlestirerek ortak bir ürün ortaya çikardilar. Tüm bu baslangiçlar tek bir noktada bulusuyorlar. Artik iletisim alanindaki çalismalar ses kalitesini yükseltmek için yapilmiyor. Birkaç yil içerisinde yeni ürünlerle birlikte telefon görüsmeleri ücretsiz olarak yapilacak. Normal telefon görüsmeleri kullanicilari sasirtacak sekilde promosyonla verilecek. Tarihin büyük mucidi Alexander Graham Bell kuskusuz bu manzara karsisinda büyük mutluluk duyacaktir.
Teknoloji
Telefon ilk olarak telgraf sistemine benzer iki bağlantı üzerinden konuşulacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Çoğu defa bir bağlantı demir tel, diğer bağlantı ise toprak olduğu için yitimler fazla ve sesler karışık olarak işitiliyordu. Bakır alaşımlarının gelişmesiyle tel sayısı arttırıldı. Konuşma sayıları arttıkça bağlantılar yetişmemeye başladı. 1886 yılında tek devreden değişik frekanslarla ses gönderen bir aygıt (multiplex) devresi yapıldı. Uzun hatlara konulan yükselticilerle kayıplar giderildi. Telefonda büyük adım, operatör kullanmaksızın yapılan otomatik konuşmalardır. 1891 yılında geliştirilen Strowger otomatik arayıcıyla araya operatör girmeden aboneler birbirine bağlanabilmiştir. Bu düzenek 1920 yılında Bell düzeneği olarak geliştirilmiştir. 18 Ekim 1892′de Chicago ve New York arasında ilk uzun telefon hattı açıldı. 1948 yılından sonra ise transistörün sahneye çıkmasıyla elektromanyetik röle sistemler yerini, elektronik devrelere bırakmıştır. Elektronik arayıcı sistem ilk olarak 1965 yılında ABD’de servise konulmuştur.
Telefonda atılan diğer büyük adım da, uzak mesafe konuşmalarında yüksek frekanslı radyo yayınlarından yararlanılmasıdır. 150-300 km aralıklarla yer alan röle istasyonları konuşmaları koaks kablolardan ve havadan elektromanyetik yayın şeklinde iletmektedir. Frekans yükseldikçe tek bağlantı üzerinden konuşma kanal sayısı da yükselmektedir. Böyle bir sistemle iki röle istasyonu arasında aynı anda 3600 konuşma yapmak olasıdır. Bu gelişmeyi uydular aracılığıyla yapılan konuşmalar izlemiştir. Anakaralar arası telefon konuşmaları 1915 yılında başlamıştır. İlk konuşma Paris’le ABD’de Arlington arasında yapılmıştır. Anakaralar arası telefon konuşmalarında güçlü radyo alıcı vericileri kullanılıyordu. İyonosferin etkisi konuşmaları zorlaştırdığı için sualtı kabloları kullanılmaya başlandı. İlk sualtı kablosuyla telefon görüşmeleri 1950 yılında Florida ile Havana arasında 185 km’lik uzaklıkta yapıldı. Sonuç doyurucu olduğu için 1956 yılında New York ile Londra arasına aynı düzenek kuruldu. Uydu aracılığıyla anakaralar arası ilk telefon konuşmaları 1960 yılında başladı. Echo 1 isimli uyduyla ABD’nin doğu yakası ile batı yakası arasında telefon bağlantısı sağlanınca bunu Telstar I, Telstar 2 ve diğer uydular izledi. Bugün uyduların devreye girmesiyle gemi ya da uçaklarla otomatik telefon konuşması yapılabilmektedir. 1985 yılında uzay mekiği Discovery’nin yörüngeye koyduğu uydulardan biri aynı anda 20.000 konuşma yapabilmeye olanak verecek sığadadır.
Türkiye’de eski telefonlar
Türkiye’de ilk telefon 1908 senesinde uygulanmaya başlandı. Kadıköy ve Beyoğlu santralları 1911 senesinde hizmete açıldı. İlk otomatik telefon santralı 1926 senesinde Ankara’da kuruldu. Ardından diğer il merkezlerinde de telefon santralları kurulmaya başlandı. Kısa bir süre sonra kurulan santrallar aracılığıyla bütün iller arası telefon haberleşmesi başlamış oldu. PTT’nin 1970′lerden sonra yaptığı çalışmalarla telefon, Türkiye’de geç olmakla beraber, süratle yayılmaya başladı. Türkiye’nin milletlerarası telefon santralı İstanbul’daki Tahtakale Telefon Santralıdır. Bu santralın diğer milletlerarası telefon santrallarıyla irtibatı 1985 senesi itibarıyla altı yoldan olmaktadır. Bunlar:
Cep telefonunun tarihi
Çalışmalarına 1982 yılında başlanan cep telefonunun hikayesi, kablo döşeme sıkıntısı yaşayan ülkelerin alternatif arama çabasıyla başladı. İlk cep telefonu görüşmesi 1991 yılında Finlandiya’da yapıldı. İlk kısa mesaj ise 1992 yılında atıldı. Daha önceki denemeler sayılmazsa Graham Bell, 10 Mart 1876′da telefonu icat ettiğinde iletişim devriminin önünü açtığının farkında değildi. Yaklaşık 100 yıl boyunca gelişen ama kablosu olduğu için her zaman bir yere bağlı olarak kullanılan telefon, kablo döşeme sıkıntısı yaşayan ülkelerin alternatif arama çabasıyla kablosuz hale geldi.
Telefon teknolojisinde son gelişmeler ve GSM
Yirmi birinci yüzyıla yaklaştığımız şu günlerde, teknoloji gelişmişlik-iletişim ve bilgi birbirlerinden ayrılmaz parçalar oldu. Bugün iletişim çağın gerisinde değil, hep bir adım önünde gitmektedir. Hücresel mobil servisleri, hareket halindeki insanların haberleşme ihtiyaçlarını gidermeye çalışmıştır. Geçen 10 yıllık sürede hücresel telefonlar, otomobillerden başlayarak, diğer tip taşıtlarda da kullanılabilecek şekilde gelişmiş ve sonunda da taşınabilir (cep telefonu) bir özelliğe kavuşmuştur. Haberleşme alanında her geçen gün daha da artan gereksinimler, alabildiğince çok haberleşme servisini içine aldı ve kitlelerin bulundukları coğrafi dağılım bölgelerinden bağımsız olarak bu servislere ulaşmalarını sağlayacak merkezi bir hücresel mobil haberleşme şebekesinin kullanılmasına ortam hazırlamış ve bunun sonucunda da GSM (İngilizcesi: Global System for Mobile Communication) doğmuştur. Bugüne kadar hücresel bir mobil haberleşme şebekesi kurulurken veya sığası arttırılırken, analog şebekelerin kullanılmasından dolayı frekans ve hücre planlamalarında birçok güçlükler çıkıyordu. GSM frekans problemlerini, hücre ve kanal planlamalarındaki zorlukları ortadan kaldırmaktadır. Mobil telefon kullanımını en üst düzeye ulaştıran GSM, sayısız üstünlük ve olanakları bir arada sunmaktadır. Bu yeni sistemle ağırlığı 200-250 grama kadar düşen cep telefonları ile net bir şekilde sadece Türkiye sınırları içinde değil, bütün Avrupa’da rahatça ve ses yitimi olmadan konuşma yapılabilmektedir. GSM sistemi, her türlü ilerlemeye açık olarak geliştirilmiştir. Uygulanmak istenen her türlü yenilikler (kısa mesaj, faks, telfoto… vs.) çok basit, hızlı programlama tekniğiyle cep telefonuna aktarılabilecek. GSM teknolojisi, düşük güç çıkışlı cihazların kullanımını sağladığı için cep telefonları ile uzun süre konuşma yapmak olası olabilecektir.
Bir GSM abonesi, yerleşik analog hücresel şebekelerden farklı olarak kendi terminallerini bütün Avrupa devletlerinde kullanabilecektir. Aynı zamanda GSM şebekesi, abonelerin devamlı değişen ortamlarının kaydını tutarak, gelen çağrı mesajlarını otomatik olarak coğrafi bölgelere aktarabilecektir ve yönlendirebilecektir. Sistem abone numaraları SIM (Subscriber Identity Module) adlı kredi kartı ebadında, kişinin cüzdanında taşıyabileceği büyüklükteki kartlara programlanıyor. Ayrıca Plug-in olarak adlandırılan daha küçük boyutlarda bir kart daha kullanılmaktadır. Bununla birlikte her abonenin kendisi için özel tanımlanmış özel kimlik numarası olan PIN (Personal Identity Number)ı girmesi koşuluyla mobil telefonlardan konuşma yapılabilinmektedir. Bu sistemle hiç kimse bir başkasının SIM kartını kullanamamaktadır. Kullanılacak [Akıllı kart] teknolojisiyle aboneye ait bütün bilgiler, bu abone kartına toplandığından, yurtdışına çıkan bir abone, artık yanında telefon aygıtı (cep telefonu) taşımak zorunda kalmayacaktır. Her yerde, kendi adına kayıtlı SIM kartı ile bir el (cep) telefonu kiralayıp istediği görüşmeyi yapabilecektir. Türkiye’de de GSM’nin alt yapı çalışmaları olanca hızıyla devam etmektedir. GSM projesi ilk beş yıl içinde Türkiye’nin bütün illerinde sistem ağını kuracaktır. Bu sistem, otomobilimizde faks çekme, telekonferans düzenleme, çağrı gönderme, borsayı takip edebilme, nerede olursa olsun sağlıklı ve parazitsiz telefon edebilme, veri gönderebilme… vs. birçok kolaylıkları olacaktır.
Sonuç olarak haberleşme alanında GSM sistemi, serbest bilgi dolaşımını sağlayacaktır. Bu gelişmeyle birlikte görüntülü telefon, konuşma ve görüntüyü aynı anda aktaran sistem de artık yaygınlaşma aşamasındadır. Görüntülü telefon 1964 yılında ilk önce ABD’de yapılmaya başlamıştır. Buna rağmen görüntülü telefon sistemi hala gerekli pazara ulaşamamıştır. Türkiye’de de görüntülü telefon çalışmaları ciddi bir şekilde, 1994 yılında başlamıştır. 2000′li yıllar ise artık ‘Görüntülü Cep Telefonları’ yılları olacaktır. Telefon, teknolojinin insanlığa sunduğu en yararlı araçlardan birisidir.
GSM - Global Systems Mobile
Finlandiya ve İsveç gibi yüzlerce kilometre fiyort ve binlerce adaya sahip Kuzey Avrupa ülkeleri, söz konusu yerlere coğrafi koşullar yüzünden kablo döşemekte sıkıntı yaşayınca alternatif iletişim yöntemleri aramaya başladı. Bu ülkelerin imdadına Avrupa Telekomünikasyon Standartları Komitesi yetişti ve GSM’in ilk adını veren Global Systems Mobile’ı 1982 yılında oluşturdu. GSM konusunda yapılan çalışmalar, 1984 yılında Avrupa Komisyonu tarafından onaylandı.
Gelişme yolunda büyük adım
Avrupa Birliği 1986 yılında cep telefonlarının 900 Mhz frekansında çalışmasına karar verdi ve bir yıl sonra GSM sisteminin temel standartları imzalandı. 1987′de 13 ülkenin GSM Memorandum of Understanding (MoU) ya da bir başka deyişle GSM tabanlı hücresel ağların gerçekleştirilmesi ile ilgili şartnameyi imzalamasıyla cep telefonu, gelişme yolunda büyük adım attı. Özellikle Avrupa’da 1988 ve 1989 yıllarında yoğun çalışmalar yapıldıktan sonra 1991 yılında Finlandiya’nın yerel GSM operatörü Radiolinja üzerinden Nokia’nın 1011 modeli ile ilk cep telefonu görüşmesi gerçekleştirildi.
2 yıl içinde 1 milyon abone
İlk görüşmenin bir yıl sonrasında, Telecom Finlandiya, İngiliz Vodafone ile ilk roaming anlaşmasını yaptı ve iki ülke arasında cep telefonu görüşmeleri mümkün oldu. 1992 yılında ilk SMS de (Kısa Mesaj Servisi) gönderildi. Yaşanan yoğun talebin ardından 1993 yılında 18 ülkeden 32 GSM ağı hizmet verirken, bir yıl sonra MoU’yu imzalayan abone sayısı 100′e yükseldi ve GSM abone sayısı da 1 milyona ulaştı.
Hazır kart 1996′da çıktı
Bugün milyonlarca kişi tarafından kullanılan ön ödemeli telefon kartı 1996 yılında piyasaya çıktı. Aynı yıl ABD’de 15 GSM ağı 1900 Mhz üzerinden yayına çıkarken üç bantla çalışan cep telefonu da yine 1997 yılında piyasaya sürüldü. 1998 yılında GSM abone sayısı 100 milyona ulaştı. İlk WAP, hemen ardından GPRS (Genel Paket Radyo Servisleri) sözleşmeleri imzalandı. Hem üretici hem de yazılımcılar çalışmalarını hızlandırırken, ilk ticari GPRS servisi 2000 yılında hizmete girdi ve 3G için ilk ihale ilanı gerçekleştirildi. Japon NTT DoCoMo 1 Ekim 2001′de ilk ticari 3G (Üçüncü nesil) hizmetini piyasaya tanıtarak GSM sektörüne yeni bir dinamizm getirdi.
2001 yılında ilk renkli ekranlı cep telefonu
Yeni yüzyılın ilk yılında, ayda atılan SMS sayısı 5 milyon civarındaydı, bir yıl sonrasında bu rakam 50 milyona ulaştı. Toplam GSM abone sayısının 500 milyona ulaştığı 2001 yılında GSM kullanıcıları ilk renkli ekranlı cep telefonu ile tanıştı. 2002 yılı GSM sektörü için birçok yeniliği de beraberinde getirdi. Kullanıcıların birbirlerine SMS’e ek olarak fotoğraf ya da video klibi göndermesine imkan tanıyan İlk MMS (Multimedia Messaging Servis) devreye sokuldu. Yılda 400 milyar SMS atılırken, aboneler de ilk kameralı cep telefonuna sahip olmak için raf önlerinde uzun kuyruklar oluşturdu.
50′den fazla operatör 3G ağı kurdu
Bir yıl sonrasında ilk EDGE (Enhanced Data Rates for Global Evolution - Global Gelişme için Geliştirilmiş Data Hızları) devreye girdi. GSM cihazı üretimi de yıllık 500 milyona ulaştı. 1994 yılında 1 milyona ulaşan toplam GSM abonesi sayısı sadece on yıl içinde bin kat artarak 2004 yılında 1 milyara ulaştı. Tüm dünyada 50′den fazla operatör 3G ağı kurdu. Herkes bu artışı konuşurken bir yıl sonra abone sayısı 1,5 milyarı da geçti ve kablosuz cihaz pazarının yüzde 75′i, GSM ile ilgili cihazlardan oluştu.
2005 yılında HSDPA teknolojisine geçildi
2005 yılının bir başka önemli olayı, kullanıcıların yüksek hızda internet erişimine ulaşmasını sağlayan HSDPA (High Speed Downlink Packet Access) sisteminin hayata geçmesi oldu. Bu yıl içinde 3G’ye geçen şirket sayısı 100′ü aştı, bir yıl içinde atılan SMS sayısı 1 trilyonu geçti. Takvimler 2006 yılını gösterirken GSM abone sayısı iki milyara ulaştı. 60 ülkede 3G hizmeti sunan 130 şirket, 100 milyon aboneye yüksek hızlı internet erişimi imkanı sağladı. Yıl sonuna kadar ticari HSPDA ağ sayısı 85′i geçti ve 1 milyar telefon satıldı. Aboneye doymayan GSM sektörü, 2,5 milyar aboneye geçtiğimiz yıl ulaştı. Mobil hızlı internet hizmeti sunan operatör sayısı 150′yi geçerken, dünya aboneleri, Yakın Alan İletişimi (NFC) kullanan cep telefonları ödeme mekanizması olarak 2007 yılında kullanılmaya başladı. Bu yıl sona ermeden GSM abone sayısı 3 milyar barajını geçti ve dünyanın yarısı iletişimde mobil hale geldi.
Türkiye’de ilk GSM operatörü Turkcell
Türkiye’de ilk GSM operatörü 1994 yılının Mart ayında hizmete başlayan Turkcell oldu. Turkcell’i iki ay sonra hizmete başlayan Telsim takip ederken, Avea 2001 yılının Mart ayında hizmete girdi. Turkcell ilk ismini korurken, Telsim, Vodafone tarafından satın alındı, Avea ise Aycell ve Aria’nın birleşmesi ile hizmete girdi. Türkiye’de, aktif olarak kullanılan sim kart sayısı da 60 milyonu geçti.
[Kaynak: Ceptelefonline.com, Tubider Bilişim Dünyası]
Bu ve daha fazlası http://www.diliminucunda.com/telefonun-tarihi.html
1876 yılında Alexander Graham Bell telefonu icat ettiğinde, insan iletişiminde yeni bir çığır açıldı. Bell’in buluşundan önce, bir mesajı en hızlı iletmenin yolu, Mors alfabesiyle telgraf hatlarından ulaştırmaktı. Ancak telgraf kullanımında, insan sesinin teller aracılığıyla aktarılmasına olanak yoktu. Kendi dönemine göre yeni bir yöntem sayılan telgraftan önce, acil mesajların atlı ulaklar, duman işaretleri, güvercinler ve gemiler kullanılarak iletilmesi gerekiyordu. 1870′li yıllarda pek çok insan, telgrafı geliştirmek için çaba harcıyordu. Ancak Bell, tek başına ipi göğüslemeyi başardı. Bell, tüm hayatını sağırların eğitimine adamıştı. Bir yandan da telgrafı geliştirmeye ve bu sayede para kazanmaya çalışıyordu. Deneyleri sırasında, bir odadan diğerine gerdiği telin yansıttığı ses titreşimlerini duydu. Bu zayıf sesi, diğer mucitler de duymuş olsalar bile, büyük farklılığı kavrayamadıkları hemen hemen kesindi. Bell, insan kulağının titreşimleri güçlendirmesi konusundaki derin bilgilerinin yardımı ve tel aracılığıyla insan sesinin aktarılmasının mümkün olduğunu kavradı. Böylece, telefon doğdu. On yıl içerisinde, önce Amerika’ya daha sonra da tüm dünyaya yayıldı.
Telefonun dünü, bugünü ve yarını
Watson buraya gelebilirmisin? Yardimina ihtiyacim var. Bu kelimeler ilk telefon görüsmesinde yer aliyordu. Görüsme ise 10 Mart 1876′da dedektif Sherlock Holmes tarafindan degil telefonun mucidi Alexander Graham Bell ile yapiliyordu. Bell’den bu yana telefon dünyasinda birçok degisiklik meydana geldi. Telefonlar kisa bir süre için de olsa, radyo olarak bile kullanilsalar da günümüzde hemen hemen her evde mutlaka bir telefon bulunuyor. Bununla kalmiyor, her evde bir, hatta kisi basina da bir adet cep telefonu düsüyor ve büyük bir çogunluk telefon görüsmelerini bu tür dijital sebekeler araciligiyla gerçeklestiriyor. Avrupa’da büyük gelismelerin merkezi olsa da Almanya’nin mobil iletisim ülkesi oldugunu düsünürseniz yanilgiya düsmüs olursunuz. Çünkü cep telefonu iletisiminin devi Finliler. Finlandiya’da nüfusun yüzde 60′dan fazlasi cep telefonu kullanmaktadir. Almanya, Portekiz ve Yunanistan’in gerisinde 14. sirada yer alir. Türkiye’de ise cep telefonu günlük hayatin bir parçasi olmus ve sebekelerin kullanici sayisi günden güne artiyor. Düsünürler de yavas yavas ama kesin olarak artik sürekli erisilebilir olmanin sadece sakincalari bulunmadigini savunuyorlar. Cep telefonu operatörleri günden güne iki basamakli büyüme hizlari kaydediyor ve cep telefonu günlük yasamda neredeyse normal telefonlardan daha kullanisli bir araç konumuna geliyor. Yine de 124 yildan beri insanlarin kullaniminda olan telefonlara alismak için halen zamana ihtiyaç var.
Alexander Graham Bell’den ilk “Alo”
İlk olarak on yil kadar sonra yani 1872 yilinda Alexander Graham Bell gerçek telefon bulusunu yapti. 10 Mart 1876′da asistani Thomas Watson’a ve kendisine bir deney sirasinda su sözler ulasti: “Watson buraya gelebilir misin? Yardimina ihtiyacim var.” Telefon icadinin sik sik propagandasi yapildi ve tepki aldi. Bell’in ortaya koydugu elektromanyatik telefon 1876′da Philadelpghia’daki Centennial Exposition’da elestirmenleri de inandirdi. Bell telefon icadinin patentini aldi ve 1877 yilinda Bell Telephone Company’i kurdu. Böylece, telefon kablolari dünyayi çevirmeye basladi.
Telefon çok kolay ve hizli bir sekilde adapte edilerek kitle iletisimi için kullanilir hale getirildi. Sadece bir yil kadar sonra, 1878′de, Amarika Nev Haven’da ilk telefon santrali kuruldu. Almanya ise bu gelismeyi takip ederek 1881′de Berlin ve Mühlhausen’da (Elsass) santrallerini olusturdu. Telefon Bell tarafindan 1877′de gelistirildigi halde, kullanima geçebilmesi bu tarihleri buldu. On yil sonra kullanici sayisi Amarika’da 150 bin idi. Ingiltere’de bu sayi 26 bine ulasti ve Almanya’da ise telefonlar artik 22 bin kisiyi birbirine bagliyordu. Baslangiçta aslinda bu yeni bulusun halen kuvvetli bir imaj problemi bulunuyordu. Bu yüzden Berlin’de hazirlanan ilk telefon defterinin sivri bir ismi vardi: “48 Çilginin Kitabi” Önceleri sinyallerin iletimi topragin üzerinden geçen kablolarla serbest olarak yapiliyordu. Daha sonralari bu kablolar yer altina tasinmaya baslandi. Her ne kadar telefonun bulusu sirasinda ilk siradaki amaç sadece sesin iletilmesi olarak düsünülmüs olsa da sonraki yillarda baska amaçlar için de ihtiyaç duyuldu. Böylelikle telefon alicilari radyo aygitlarinin gelisimi sirasinda kullanildi. Telefonun bu kullanim amaci uzun yillar Londra, Paris ve Budapeste’de ilgi gördü. Telefon-radyolar; haberleri, müzik ve borsanin durumunu telefon agi üzerine tasidi. Sans eseri eski telefonlarin hoparlörleri yeterli sesi saglayabilecek kadar büyük yapilmislardi.
Telefonlar nasıl çalışır?
Bu süre içerisinde bazi teknikler gelistirildi. Telefonlar daima küçüldükleri gibi birçok ek özellikle donatildilar. Yine de Bell’in telefonunun temel prensipleri modern aygitlarinkine benzemektedir. Bugünde telefonlar bir mikrofona ihtiyaç duyarlar. Bell’in aygitinda bu fonksiyonu esnek bir metal diyafram ve at nali miknatis üstleniyordu. Bu miknatis üzerine dogru akim kaynagina bagli tel bobin sarili bulunuyordu. Ses dalgalari metal diyaframi salinim vererek hareket ettiriyor ve bu titresim miknatis ile tasinarak dogru akim bulunan bobinde depolaniyordu. Bu akimin ses dalgasina geri dönüsümü de yine ayni prensiple gerçeklestirilebiliyordu. O zamanlar mikrofonun kalitesi tabii ki iyi degildi. 1878′de kömürlü mikrofonlarin bulunusuyla ses iletisim kalitesi biraz daha iyilestirilmis oldu. Günümüzde ise telefonlara transistorlu mikrofonlar yerlestirilmektedir. Elektronik sinyallerin sese dönüsümünü ise küçük hoparlörler üstlenmektedir.
Numarayı çevirmek ve santrale bağlanmak
Alexander Graham Bell’in 1872′de telefonu icadindan bu yana sinyaller halen sabit kablo baglantilari ile iletilmektedir. Bu da vericinin alici ile direkt olarak kablo araciligiyla baglandigi anlamina gelir. Birçok kullanicinin bulundugu bu sistemin dogru baglantilar kura bilmek için bir telefon santrali ile yönetilmesi gerekir. Ilk telefon santralinde bu devreler el ile baglanmaktaydi. Arkadasca bir sesesahip santral memurlari her gün artan kullanici sayisina artik yetisemez duruma gelmislerdi.
Telefonun icadindan bu yana karsilasilan bu büyük sorunu çözmek ve otomatik bir telefon santrali kurmak için arastirmacilar çalismalara basladilar. Çözüm bir daha Amerika’dan geldi. Almond Brown Strowger 1889′da çevirmeli telefon aygitini gelistirdi ve böylelikle otomatik baglantilarin ilk adimi atilmis oldu. Uzunca bir süre telefon sirketleri bu yöntemi kullandilar. Telefon santrali için yeterli tepki telefon cihazi tarafindan saglaniyordu ve santral merkezinde gerekli islemi görülerek baglanti kuruluyordu. Orta vadede bu sistem çabuk eskidi. Günümüzde yeni dijital sistemler tonlu arama (Tone Dialing) yöntemi ile çok daha hizli baglanti kura bilmektedirler. Bununla birlikte bu yeni bulusun kullanimi sadece dijital telefon santrallerinde mümkün. Türkiye’de ise her iki sistem de desteklenmektedir. Dünyanin en büyük telefon sirketleri ABD’deki AT&T sirketi ve Japonya’daki NTT sirketidir. Bunlari 30 milyon baglanti ile Almanya’nin Deutsche Telekom’u takip etmekte.
Telefon ağlarının yapısı ve arama seçenekleri
Almanya’da telefon aglari yildiz sistemine göre kurulmustur. Ilk tabakada sekiz adet merkezi telefon santrali bulunmaktadir(ZVS). Yildiz formundaki bu sekiz ZVS’nin her birine de yine sekiz adet ana telefon santrali (HVS) baglanarak kollara ayrilir. HVS’lere tekrar maksimum sekiz adet son santrale (EVS) sahip sekiz adet dügüm telefon santrali (KVS) baglanmistir. Son santrallerin (EVS) sayisi sekiz ile sinirlidir, çünkü on adet tanimlama rakamindan (0-9) sadece sekiz kullanilabilmektedir. “0″ milletler arasi görüsmelerin seçimi ise “1″ de örnegin danisma yada bilgi servisleri için kullanilmaktadir. Almanya’da da önceleri telefon konusmalarinin iletimi santraller araciligiyla topragin yüzeyinden iletilirken daha sonralari yerin altindan geçen kablolar kullanilmaya baslandi. Günümüzde telefon sirketleri bunun yaninda uydu ve yönlendirici yer istasyonu baglantilari da kullanmaktadirlar.
Bazi sehir içi telefon görüsmeleri direkt olarak santrallerin baglantisi ile kurulurlar. Örnegin Istanbul’da ki Çigdem ahizeyi kaldirdiginda bölgesindeki telefon santraliyle arasinda baglanti kurulur. Aradigi numara elektronik sinyaller formuna dönüstürülerek islenir ve otomatik olarak baglanti kurulur. Eger aranan kisi ayni santral bölgesinde yer aliyorsa baglanti iki kisi arasinda direkt olarak saglanir. Istanbul’da oturan Çigdem baska bir bölgede , örnegin Bursa’daki birini aradiginda telefon görüsmesi uydu baglantisiyla saglanir. Fakat aradaki fark kullanici tarafindan asla anlasilamaz. Ayni sekilde Amarika’yi da aradiginda bir fak göze çarpmayacaktir. 184 ülkeyi kendi seçiminizle otomatik olarak araya bilirsiniz. Ülkeler arasi görüsmelerin %99.6’si ve sehir içi görüsmelerin de yüzde 100′ü tam otomatik olarak santraller tarafindan gerçeklestirilmektedir.
Cep telefonları ve cep telefonları şebekeleri
Mobil telefon aglarinda da her islem otomatik olarak gerçeklestirilir. Ilk mobil telefon denemeleri 1918 yilinda Berlin’de yapilmaya baslanmasina ragmen diger avrupa ülkelerine göre Almanya teknik gelismeler açisindan daha gelismis konumdadir. Farkli ülkelerde mobil telefon, hücre yada cep telefonu olarak da adlandirilan iletisim araçlari ülkemizde de kisa bir geçmise sahipler ve 80′li yillarin ortalarinda ilgi görmeye basladilar. 1986 yilinda Almanya’da kurulan C-Netz’i 1992 de de D-Netz izledi. Almanya’da ilk telefon sebekesi ise telekom tarafindan kuruldu. Sonralari Mannesmann ve E-Plus sirketlerine lisans verildi. Almanya’daki bugüne kadarki son girisim de 1998′de VIAG-INTERCOM agi tarafindan saglandi. Türkiye’de suan kullanilmakta olan dört telefon sebekesi de dahil olmak üzere tüm cep telefonu sebekeleri ilk önce ingiltere’de karsilastirilan hücresel aglar prensibine göre çalismaktadirlar. Dünya üzerinde bu amaçla degisik bant araliklari kullanilmaktadir. Su an Türkiye’de 900 ve 1800 Mhz. frekans araligi desteklenmektedir.
Ağ dünyasinda hücrelerin önemi
Bu sebepten dolayi kullanilan alanlar birkaç hücreye ayrilmistir. Hücreler farkli derecede büyüktürler ve karsilikli konusmalari karistirmamak için farkli frekanslar desteklemeleri gerekmektedir. Hücrelerin kapsama alanlari fiziksel özelliklere göre degisim gösterirler. Verici istasyon kurarken, seçilen alanlarin ortasina degil kenarina kurulmasina dikkat edilir. Böylelikle bir verici istasyon ile üç hücreye ayni zamanda hizmet verilmis olur. Bu hücreler içerisinde problemsiz olarak konusabilmek için her defasinda alici/verici anten ve temiz bir alici anten yeterli olacaktir. Üç ayri hücre için ise toplam alti anten gerekmektedir.
Telefonların ve ağların tarihsel gelişimi
Telefondaki en önemli gelisimi 19. yüzyilin baslarinda gerçeklesmistir. Elektrik ve manyetik üzerine elde edilen son anlayis, bilgilerin elektrik akimina çevrilmesini mümkün kilmistir. Dönüstürülen elektrik sinyalleri iletilerek ulastigi son noktada da insan konusmasina çevrilmektedir. Bu bilgi telgrafin kesfinde önemli rol oynamistir. 1837 yilinda Samuel Finley Morse hayretler içinde kalan bir kalabaligin önünde ilk yazim telgrafini tanitti. Her ne kadar insan konusmasini elektronik sinyallere çevirmek henüz o tarihlerde sorunlara neden olsa da, haberleri mors alfabesine çevirme imkani böylece ortaya çikti. Ekim 1861′de, Alman fizikçi Johann Philipp Reis, Frankfurt Main’de bagli oldugu fizik derneginde telefonunu tanıttı. Reis tarafindan gelistirilen bu aygit insan sesini direkt olarak ileten ilk bulus oldu. Daha çok müzigin iletiminde kullanilmaya uygun oldugundan belki de, hiçbir zaman beklenen ilgiyi görmedi.
İlk Cep Telefonu
1973 yılında Motorola ABD Federal İletişim Komisyonundan izin almayı başarmış ve DynaTAC 8000X modelinde bir cep telefonu üretmiş. Bunun üzerinden tam 36 sene (2009 yılına göre) geçmiş. Ne kadar kısa sürede ne kadar çok gelişme kaydedilmiş. Motorola’nın ilk iletişim alanındaki ilk ürünü olan DynaTAC 794 gram ağırlığındaydı. Daha sonra firma 1989 senesinde de MicroTAC ismini taşıyan ürününü satışa çıkardı. MicroTAC 350 gram ağırlığında ve 2,495$ ile 3,495$ arasında değişen bir fiyata satılmış.
Cep telefonu ile görüşme ve istasyonlar
Cep telefonu sahibi telefon ile görüsmek istediginde tam tamina neler gerçeklestigini örnekle açiklayalim. Örnegin: kullandig cep telefonu sebekesinden memnun olan Sait arkadasina cep telefonundan aramak istiyor. Öncelikle arayacagi kisinin cep telefonu sebekesine kayitli olmasi gerekiyor. Bu islem her defasinda cep telefonu açildigi sirada gerçeklestirilir. PIN no’su girildikten sonra telefon otomatik olarak bir istasyon arar ve o istasyona kayit isteginde bulunur. Bu amaçla kullanici tanimlari ve cihaz seri numarasi yayinlanir. Baz istasyon veri tabanindaki onaylama bilgilerini kontrol ederek giris için onay bekler. Ayni zamanda telefonun seri numarasinin çalinti telefonlar arasinda bulunup bulunmadigi “kara liste” ye bakarak, seri numarasinin dogrulugu kontrol edilir. Bu temel asamalar geçildikten sonra diger adima sira gelir.
Ali’nin telefon verileri ve su anda bulundugu bölge birçok veri tabanina saklanir. Cep telefonu artik ulasilabilir durumdadir ve SMS yani kisa mesaj servisi kutusu yeni gelen mesajlar ve haberler için taranir. Tüm bu giris islemleri en fazla bes saniye içerisinde tamamlanmis olur. Kayit isleminden sonra Ali’nin telefonu düzenli araliklarla en yakin baz istasyonunun verici gücünü kontrol edecektir. Ayni anda en yakindaki diger istasyonlarin frekans bilgileri de alinmaktadir. Sinyal gücü en düsük seviyenin altina indiginde telefon otomatik olarak daha güçlü sinyal yayan istasyona kayit olacak ve alan bilgileri yenilenecektir.
Emel ariyor…
Ali’nin telefonu hazir.
Ali’nin telefonu Emel’in aramasi için artik hazirdir. Emel telefonu çevirdiginde en yakin telefon sebekesiyle baglanti kuracaktir. Simdi ise tesa düfen Ali’nin ayni santral bölgesinde bulunup bulunmadigi veri tabanindan kontrol edilir. Farkli veri tabanlarini da sorguladiktan sonra Emel’in aramasi ilgili santrale iletilir. Bu islem bölgenin baz istasyonunda gerçeklestirilir. Öte yandan baglanti görüsme bitene kadar devam edecektir.
…..Ali yolculukta
İstasyondan uzaklasiyor
Ali bulundugu alandaki istasyona kayit edilmis, Emel ile konusmaktadir. Eger Ali bulundugu istasyondan uzaklasirsa ne olur? Bir cep telefonu telefon görüsmesi sirasinda sadece SMS mesajlarini degil ayni zamanda yan yana bulunan istasyonlarin da sinyal bilgilerini degerlendirmektedir. Ali , Emel ile konusurken telefon baglantidaki kaliteyi komsu hücreler ile karsilastirir. Ali baska bir hücre alanina dogru hareket ettiginde yavas yavas komsu istasyonun gönderim kalitesi artacaktir. Bu durumda çok kisa bir süre için çok büyük olmayan bir kalite kaybi meydana gelebilir. Komşu hücrenin kabul sinyali bulundugu istasyondan daha güçlü hale geldiginde telefon komsu istasyona geçisi simgeleyen bir sinyal gönderir. Bir hücre ile digeri arasindaki degis tokus “hand-over” olarak tanimlanir.
Cep telefonu ile değiş tokuş oyunu
Cep telefonu bulundugu istasyona, istasyon degis tokusu için sinyal gönderdigi anda su anki istasyon geçisi yapilacak alanda kapasite bulunup bulunmadigini kontrol eder. Eger her iki istasyon da ayni kanal üzerinde bulunuyorsa anlasma saglanir. Karsilastirilan anda telefon yeni frekansa geçer ve yeni istasyondaki yeri ayirtilmis olur. Konusulan kisi ile ayni zamanda içinde baglanti devam ettirilir. Bu hand-over okadar düzenli isler ki ne arayan ne de aranan farkina bile varmaz. Hersey çok güzel ve mükemmel gibi duruyor fakat, eger geçis yapilacak istasyonda konusmanin devam etmesi için kapasite bulunmuyorsa ne olacak? Bu durumda cep telefonu eski istasyon ile baglantiyi mümkün oldugu sürece tutmaya çalisacak. Ayni zamanda da en yakindaki diger istasyonlari baglanti kurmak için kontrol etmeye devam edecektir. Alinan sinyaller çok zayifladiginda ya da baska bir istasyona geçis saglanamadigi anda ise baglanti kesilecektir.
Gelecekten beklentiler
Yerel aga bagli ev telefonlari üzerinde çalismalar yapan girisimci kuruluslar telefon sirketlerinin hükümdarliklarini ellerinden almak için “Son Mil” adinda yeni bir teknoloji gelistiriyorlar. Halen eski tekelci kuruluslar da ellerindeki imkanlarin özel sirketlere verilmesine büyük tepkiler gösteriyorlar. Önceden kullanilmakta olan televizyonun kablolu agi örnegin elektrik akimi iletimini mümkün kilarak imkanlar sunuyor. Fakat Almanya’da kablolu televizyon yayin haklari halen Deutsche Telekom’un elinde bulunuyor ve mevcut telefon hatlarina alternatifler getirme fikrine pek cazip bakilmiyor. Bununla birlikte kablo aginin parçalarinin yakin zaman içerisinde ihaleler ile satilmasi düsünülüyor. Satislar gerçeklestiginde bu alanda hareketlenmeler görülmesi bekleniyor. Verilerin elektrik akimi kablolariyla tasinmasini saglayacak Power-line sistemi de su an test asamasinda bulunuyor. Ayni zamanda Essen’daki RWE firmasi da (Rheinisch-Westfalische Elektrizitatswerk) bu dogrultuda çalismalarina tekrar yogunluk vermis durumda. Uzmanlar diger bir alternatif olarak yönlendirici yer istasyonu baglantisini görüyorlar. Bu sistem son kullaniciya yüksek maliyet getiriyor. (Yaklasik 1000 euro). Eski aglarda çalisan telefon sirketleri için en büyük sorun ise yeni aglarin yapisi.
Bu aralar cep telefonu servisi saglayan sirketler bu sorunu hemen hemen çözmüs durumdalar. Hatta Almanya’da cep telefonu agi çok iyi durumda olmasina ragmen tekrar yapilandirilmis. Ag sistemi için su an görülen en büyük sorun iletisim hizinin arttirilmasi. Bunun için HSCSD (High Speed Circuit Switched) ve GPRS (General Packet Radio Services) ile kuruluslarin bu sorunu asmak için simdiden çözümleri hazir. Hatta birsonraki adim için çözüm çaktan elde edilmis. UMTS (Universal Mobile Telecommunications Systems) ile tasima ve iletisim oranlari 2 Mbit’e kadar sorunsuz olarak saglaniyor. Aslinda kullanicilarin bu yeni standartlarin zevkini çikarmasi için biraz zaman gerekiyor. Gelecekte cep telefonu dünyasiyla bilgisayarlar arasindaki sinir giderek silinecek. Hatta bu sene düzenlenen Cebit fuarinda ilk karisim ürün sergilendi. Siemens ve Casio firmalari palm pc olan Casiopeia ve en iyi cep telefonu modellerinden S-25′i birlestirerek ortak bir ürün ortaya çikardilar. Tüm bu baslangiçlar tek bir noktada bulusuyorlar. Artik iletisim alanindaki çalismalar ses kalitesini yükseltmek için yapilmiyor. Birkaç yil içerisinde yeni ürünlerle birlikte telefon görüsmeleri ücretsiz olarak yapilacak. Normal telefon görüsmeleri kullanicilari sasirtacak sekilde promosyonla verilecek. Tarihin büyük mucidi Alexander Graham Bell kuskusuz bu manzara karsisinda büyük mutluluk duyacaktir.
Teknoloji
Telefon ilk olarak telgraf sistemine benzer iki bağlantı üzerinden konuşulacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Çoğu defa bir bağlantı demir tel, diğer bağlantı ise toprak olduğu için yitimler fazla ve sesler karışık olarak işitiliyordu. Bakır alaşımlarının gelişmesiyle tel sayısı arttırıldı. Konuşma sayıları arttıkça bağlantılar yetişmemeye başladı. 1886 yılında tek devreden değişik frekanslarla ses gönderen bir aygıt (multiplex) devresi yapıldı. Uzun hatlara konulan yükselticilerle kayıplar giderildi. Telefonda büyük adım, operatör kullanmaksızın yapılan otomatik konuşmalardır. 1891 yılında geliştirilen Strowger otomatik arayıcıyla araya operatör girmeden aboneler birbirine bağlanabilmiştir. Bu düzenek 1920 yılında Bell düzeneği olarak geliştirilmiştir. 18 Ekim 1892′de Chicago ve New York arasında ilk uzun telefon hattı açıldı. 1948 yılından sonra ise transistörün sahneye çıkmasıyla elektromanyetik röle sistemler yerini, elektronik devrelere bırakmıştır. Elektronik arayıcı sistem ilk olarak 1965 yılında ABD’de servise konulmuştur.
Telefonda atılan diğer büyük adım da, uzak mesafe konuşmalarında yüksek frekanslı radyo yayınlarından yararlanılmasıdır. 150-300 km aralıklarla yer alan röle istasyonları konuşmaları koaks kablolardan ve havadan elektromanyetik yayın şeklinde iletmektedir. Frekans yükseldikçe tek bağlantı üzerinden konuşma kanal sayısı da yükselmektedir. Böyle bir sistemle iki röle istasyonu arasında aynı anda 3600 konuşma yapmak olasıdır. Bu gelişmeyi uydular aracılığıyla yapılan konuşmalar izlemiştir. Anakaralar arası telefon konuşmaları 1915 yılında başlamıştır. İlk konuşma Paris’le ABD’de Arlington arasında yapılmıştır. Anakaralar arası telefon konuşmalarında güçlü radyo alıcı vericileri kullanılıyordu. İyonosferin etkisi konuşmaları zorlaştırdığı için sualtı kabloları kullanılmaya başlandı. İlk sualtı kablosuyla telefon görüşmeleri 1950 yılında Florida ile Havana arasında 185 km’lik uzaklıkta yapıldı. Sonuç doyurucu olduğu için 1956 yılında New York ile Londra arasına aynı düzenek kuruldu. Uydu aracılığıyla anakaralar arası ilk telefon konuşmaları 1960 yılında başladı. Echo 1 isimli uyduyla ABD’nin doğu yakası ile batı yakası arasında telefon bağlantısı sağlanınca bunu Telstar I, Telstar 2 ve diğer uydular izledi. Bugün uyduların devreye girmesiyle gemi ya da uçaklarla otomatik telefon konuşması yapılabilmektedir. 1985 yılında uzay mekiği Discovery’nin yörüngeye koyduğu uydulardan biri aynı anda 20.000 konuşma yapabilmeye olanak verecek sığadadır.
Türkiye’de eski telefonlar
Türkiye’de ilk telefon 1908 senesinde uygulanmaya başlandı. Kadıköy ve Beyoğlu santralları 1911 senesinde hizmete açıldı. İlk otomatik telefon santralı 1926 senesinde Ankara’da kuruldu. Ardından diğer il merkezlerinde de telefon santralları kurulmaya başlandı. Kısa bir süre sonra kurulan santrallar aracılığıyla bütün iller arası telefon haberleşmesi başlamış oldu. PTT’nin 1970′lerden sonra yaptığı çalışmalarla telefon, Türkiye’de geç olmakla beraber, süratle yayılmaya başladı. Türkiye’nin milletlerarası telefon santralı İstanbul’daki Tahtakale Telefon Santralıdır. Bu santralın diğer milletlerarası telefon santrallarıyla irtibatı 1985 senesi itibarıyla altı yoldan olmaktadır. Bunlar:
- Edirne (Bulgaristan) hattı,
- İzmir/Seferihisar (Yunanistan) hattı,
- Antalya (İtalya) hattı,
- İskenderun (Suriye) hattı,
- Diyarbakır (Irak) hattı,
- Ankara (Uydu) hattı.
Cep telefonunun tarihi
Çalışmalarına 1982 yılında başlanan cep telefonunun hikayesi, kablo döşeme sıkıntısı yaşayan ülkelerin alternatif arama çabasıyla başladı. İlk cep telefonu görüşmesi 1991 yılında Finlandiya’da yapıldı. İlk kısa mesaj ise 1992 yılında atıldı. Daha önceki denemeler sayılmazsa Graham Bell, 10 Mart 1876′da telefonu icat ettiğinde iletişim devriminin önünü açtığının farkında değildi. Yaklaşık 100 yıl boyunca gelişen ama kablosu olduğu için her zaman bir yere bağlı olarak kullanılan telefon, kablo döşeme sıkıntısı yaşayan ülkelerin alternatif arama çabasıyla kablosuz hale geldi.
Telefon teknolojisinde son gelişmeler ve GSM
Yirmi birinci yüzyıla yaklaştığımız şu günlerde, teknoloji gelişmişlik-iletişim ve bilgi birbirlerinden ayrılmaz parçalar oldu. Bugün iletişim çağın gerisinde değil, hep bir adım önünde gitmektedir. Hücresel mobil servisleri, hareket halindeki insanların haberleşme ihtiyaçlarını gidermeye çalışmıştır. Geçen 10 yıllık sürede hücresel telefonlar, otomobillerden başlayarak, diğer tip taşıtlarda da kullanılabilecek şekilde gelişmiş ve sonunda da taşınabilir (cep telefonu) bir özelliğe kavuşmuştur. Haberleşme alanında her geçen gün daha da artan gereksinimler, alabildiğince çok haberleşme servisini içine aldı ve kitlelerin bulundukları coğrafi dağılım bölgelerinden bağımsız olarak bu servislere ulaşmalarını sağlayacak merkezi bir hücresel mobil haberleşme şebekesinin kullanılmasına ortam hazırlamış ve bunun sonucunda da GSM (İngilizcesi: Global System for Mobile Communication) doğmuştur. Bugüne kadar hücresel bir mobil haberleşme şebekesi kurulurken veya sığası arttırılırken, analog şebekelerin kullanılmasından dolayı frekans ve hücre planlamalarında birçok güçlükler çıkıyordu. GSM frekans problemlerini, hücre ve kanal planlamalarındaki zorlukları ortadan kaldırmaktadır. Mobil telefon kullanımını en üst düzeye ulaştıran GSM, sayısız üstünlük ve olanakları bir arada sunmaktadır. Bu yeni sistemle ağırlığı 200-250 grama kadar düşen cep telefonları ile net bir şekilde sadece Türkiye sınırları içinde değil, bütün Avrupa’da rahatça ve ses yitimi olmadan konuşma yapılabilmektedir. GSM sistemi, her türlü ilerlemeye açık olarak geliştirilmiştir. Uygulanmak istenen her türlü yenilikler (kısa mesaj, faks, telfoto… vs.) çok basit, hızlı programlama tekniğiyle cep telefonuna aktarılabilecek. GSM teknolojisi, düşük güç çıkışlı cihazların kullanımını sağladığı için cep telefonları ile uzun süre konuşma yapmak olası olabilecektir.
Bir GSM abonesi, yerleşik analog hücresel şebekelerden farklı olarak kendi terminallerini bütün Avrupa devletlerinde kullanabilecektir. Aynı zamanda GSM şebekesi, abonelerin devamlı değişen ortamlarının kaydını tutarak, gelen çağrı mesajlarını otomatik olarak coğrafi bölgelere aktarabilecektir ve yönlendirebilecektir. Sistem abone numaraları SIM (Subscriber Identity Module) adlı kredi kartı ebadında, kişinin cüzdanında taşıyabileceği büyüklükteki kartlara programlanıyor. Ayrıca Plug-in olarak adlandırılan daha küçük boyutlarda bir kart daha kullanılmaktadır. Bununla birlikte her abonenin kendisi için özel tanımlanmış özel kimlik numarası olan PIN (Personal Identity Number)ı girmesi koşuluyla mobil telefonlardan konuşma yapılabilinmektedir. Bu sistemle hiç kimse bir başkasının SIM kartını kullanamamaktadır. Kullanılacak [Akıllı kart] teknolojisiyle aboneye ait bütün bilgiler, bu abone kartına toplandığından, yurtdışına çıkan bir abone, artık yanında telefon aygıtı (cep telefonu) taşımak zorunda kalmayacaktır. Her yerde, kendi adına kayıtlı SIM kartı ile bir el (cep) telefonu kiralayıp istediği görüşmeyi yapabilecektir. Türkiye’de de GSM’nin alt yapı çalışmaları olanca hızıyla devam etmektedir. GSM projesi ilk beş yıl içinde Türkiye’nin bütün illerinde sistem ağını kuracaktır. Bu sistem, otomobilimizde faks çekme, telekonferans düzenleme, çağrı gönderme, borsayı takip edebilme, nerede olursa olsun sağlıklı ve parazitsiz telefon edebilme, veri gönderebilme… vs. birçok kolaylıkları olacaktır.
Sonuç olarak haberleşme alanında GSM sistemi, serbest bilgi dolaşımını sağlayacaktır. Bu gelişmeyle birlikte görüntülü telefon, konuşma ve görüntüyü aynı anda aktaran sistem de artık yaygınlaşma aşamasındadır. Görüntülü telefon 1964 yılında ilk önce ABD’de yapılmaya başlamıştır. Buna rağmen görüntülü telefon sistemi hala gerekli pazara ulaşamamıştır. Türkiye’de de görüntülü telefon çalışmaları ciddi bir şekilde, 1994 yılında başlamıştır. 2000′li yıllar ise artık ‘Görüntülü Cep Telefonları’ yılları olacaktır. Telefon, teknolojinin insanlığa sunduğu en yararlı araçlardan birisidir.
GSM - Global Systems Mobile
Finlandiya ve İsveç gibi yüzlerce kilometre fiyort ve binlerce adaya sahip Kuzey Avrupa ülkeleri, söz konusu yerlere coğrafi koşullar yüzünden kablo döşemekte sıkıntı yaşayınca alternatif iletişim yöntemleri aramaya başladı. Bu ülkelerin imdadına Avrupa Telekomünikasyon Standartları Komitesi yetişti ve GSM’in ilk adını veren Global Systems Mobile’ı 1982 yılında oluşturdu. GSM konusunda yapılan çalışmalar, 1984 yılında Avrupa Komisyonu tarafından onaylandı.
Gelişme yolunda büyük adım
Avrupa Birliği 1986 yılında cep telefonlarının 900 Mhz frekansında çalışmasına karar verdi ve bir yıl sonra GSM sisteminin temel standartları imzalandı. 1987′de 13 ülkenin GSM Memorandum of Understanding (MoU) ya da bir başka deyişle GSM tabanlı hücresel ağların gerçekleştirilmesi ile ilgili şartnameyi imzalamasıyla cep telefonu, gelişme yolunda büyük adım attı. Özellikle Avrupa’da 1988 ve 1989 yıllarında yoğun çalışmalar yapıldıktan sonra 1991 yılında Finlandiya’nın yerel GSM operatörü Radiolinja üzerinden Nokia’nın 1011 modeli ile ilk cep telefonu görüşmesi gerçekleştirildi.
2 yıl içinde 1 milyon abone
İlk görüşmenin bir yıl sonrasında, Telecom Finlandiya, İngiliz Vodafone ile ilk roaming anlaşmasını yaptı ve iki ülke arasında cep telefonu görüşmeleri mümkün oldu. 1992 yılında ilk SMS de (Kısa Mesaj Servisi) gönderildi. Yaşanan yoğun talebin ardından 1993 yılında 18 ülkeden 32 GSM ağı hizmet verirken, bir yıl sonra MoU’yu imzalayan abone sayısı 100′e yükseldi ve GSM abone sayısı da 1 milyona ulaştı.
Hazır kart 1996′da çıktı
Bugün milyonlarca kişi tarafından kullanılan ön ödemeli telefon kartı 1996 yılında piyasaya çıktı. Aynı yıl ABD’de 15 GSM ağı 1900 Mhz üzerinden yayına çıkarken üç bantla çalışan cep telefonu da yine 1997 yılında piyasaya sürüldü. 1998 yılında GSM abone sayısı 100 milyona ulaştı. İlk WAP, hemen ardından GPRS (Genel Paket Radyo Servisleri) sözleşmeleri imzalandı. Hem üretici hem de yazılımcılar çalışmalarını hızlandırırken, ilk ticari GPRS servisi 2000 yılında hizmete girdi ve 3G için ilk ihale ilanı gerçekleştirildi. Japon NTT DoCoMo 1 Ekim 2001′de ilk ticari 3G (Üçüncü nesil) hizmetini piyasaya tanıtarak GSM sektörüne yeni bir dinamizm getirdi.
2001 yılında ilk renkli ekranlı cep telefonu
Yeni yüzyılın ilk yılında, ayda atılan SMS sayısı 5 milyon civarındaydı, bir yıl sonrasında bu rakam 50 milyona ulaştı. Toplam GSM abone sayısının 500 milyona ulaştığı 2001 yılında GSM kullanıcıları ilk renkli ekranlı cep telefonu ile tanıştı. 2002 yılı GSM sektörü için birçok yeniliği de beraberinde getirdi. Kullanıcıların birbirlerine SMS’e ek olarak fotoğraf ya da video klibi göndermesine imkan tanıyan İlk MMS (Multimedia Messaging Servis) devreye sokuldu. Yılda 400 milyar SMS atılırken, aboneler de ilk kameralı cep telefonuna sahip olmak için raf önlerinde uzun kuyruklar oluşturdu.
50′den fazla operatör 3G ağı kurdu
Bir yıl sonrasında ilk EDGE (Enhanced Data Rates for Global Evolution - Global Gelişme için Geliştirilmiş Data Hızları) devreye girdi. GSM cihazı üretimi de yıllık 500 milyona ulaştı. 1994 yılında 1 milyona ulaşan toplam GSM abonesi sayısı sadece on yıl içinde bin kat artarak 2004 yılında 1 milyara ulaştı. Tüm dünyada 50′den fazla operatör 3G ağı kurdu. Herkes bu artışı konuşurken bir yıl sonra abone sayısı 1,5 milyarı da geçti ve kablosuz cihaz pazarının yüzde 75′i, GSM ile ilgili cihazlardan oluştu.
2005 yılında HSDPA teknolojisine geçildi
2005 yılının bir başka önemli olayı, kullanıcıların yüksek hızda internet erişimine ulaşmasını sağlayan HSDPA (High Speed Downlink Packet Access) sisteminin hayata geçmesi oldu. Bu yıl içinde 3G’ye geçen şirket sayısı 100′ü aştı, bir yıl içinde atılan SMS sayısı 1 trilyonu geçti. Takvimler 2006 yılını gösterirken GSM abone sayısı iki milyara ulaştı. 60 ülkede 3G hizmeti sunan 130 şirket, 100 milyon aboneye yüksek hızlı internet erişimi imkanı sağladı. Yıl sonuna kadar ticari HSPDA ağ sayısı 85′i geçti ve 1 milyar telefon satıldı. Aboneye doymayan GSM sektörü, 2,5 milyar aboneye geçtiğimiz yıl ulaştı. Mobil hızlı internet hizmeti sunan operatör sayısı 150′yi geçerken, dünya aboneleri, Yakın Alan İletişimi (NFC) kullanan cep telefonları ödeme mekanizması olarak 2007 yılında kullanılmaya başladı. Bu yıl sona ermeden GSM abone sayısı 3 milyar barajını geçti ve dünyanın yarısı iletişimde mobil hale geldi.
Türkiye’de ilk GSM operatörü Turkcell
Türkiye’de ilk GSM operatörü 1994 yılının Mart ayında hizmete başlayan Turkcell oldu. Turkcell’i iki ay sonra hizmete başlayan Telsim takip ederken, Avea 2001 yılının Mart ayında hizmete girdi. Turkcell ilk ismini korurken, Telsim, Vodafone tarafından satın alındı, Avea ise Aycell ve Aria’nın birleşmesi ile hizmete girdi. Türkiye’de, aktif olarak kullanılan sim kart sayısı da 60 milyonu geçti.
[Kaynak: Ceptelefonline.com, Tubider Bilişim Dünyası]
Bu ve daha fazlası http://www.diliminucunda.com/telefonun-tarihi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder